Freud'un adıyla birlikte anılan Psikanaliz, insanı yapay bir varlığa indirgeyen beş yüz yıllık psikoloji geleneğinin ihtişamına son vermişti.
Marx ise kurduğu tarih bilimiyle hem klasik felsefenin hem de klasik politik ekonominin ihtişamına son vermişti. Marx 1883 yılında, Freud ise 1939 yılında hayata veda etmişti. Ancak 1960'lı yıllarda ortaya çıkan iki filozoftan biri Marksizmin, diğeri de psikanalizin yanlış kabûllerle savunulduğunu öne sürdü. Lacan psikanalizin, Althusser ise Marksizmin yanlış kabûllerle altüst edildiğini savunuyordu.
Hem Lacan'ın hem de Althusser'in kendi alanlarında kurdukları kuramsal yapının temel ekseni geleneksel kabûllerle, gerçek (orijinal kuram) arasındaki uçuruma işaret ediyor olmalarıdır.
Lacan, Freud'un eseri hakkında yapılan yanlış yorumların bir tarafa atılarak kaynağın kendisi olan Freud'un eserlerine yeniden dönmeyi öneriyordu. Psikanalizin toplumsal düzene ideolojik nitelikli bir uyum aracı haline dönüştürüldüğünü savunan Lacan, amerikan psikanalizine yani düzenle bir uyum kuralına dönüştürülen Freud'un eseri psikanalizin (başta kızı Anna Freud'un yaptığı) bu çarpıtmadan kurtarılması gerektiğini öne sürüyordu. Althusser ise (II. Dünya Savaşı'ndan ve Stalin'in ölümünden sonra) yepyeni bağlamlarda tartışılan Marksizme dair birçok tez öne sürmüştür.
Ya da Marksizmi (Lenin'den yararlanarak) günümüze tercüme etmiştir.
Kendi deyişiyle “dogmatik ve hümanist (insan), deneyci ideolojiler tarafından tahrif edilen Marksizmdeki, idealist girdileri saf dışı ederek Marksist kurama devrimci özelliklerini geri vermek için” çabalamıştır.
Althusser'e göre, kendisinin Marksizm için gösterdiği çabanın bir benzerini de Lacan psikanaliz için gerçekleştirmişti. Lacan'ın çabası, Freud'un psikanalizle yaptığı, ama unutulmuş olan teorik devrimi yeniden hatırlatmıştı.
Bazı tezlere göre Althusser'in psikanalizle ilişkisi oldukça derindir. Bu kitapta Althusser'in kuramının psikanaliz kuramıyla ilişkisinin boyutları inceleniyor. Ama Althusser'in psikanalizle kişisel ilgisi değil, Althusser'in kendi kuramsal “serüveninin” psikanalizle olan kuramsal boyutu inceleniyor.
Freud'un adıyla birlikte anılan Psikanaliz, insanı yapay bir varlığa indirgeyen beş yüz yıllık psikoloji geleneğinin ihtişamına son vermişti.
Marx ise kurduğu tarih bilimiyle hem klasik felsefenin hem de klasik politik ekonominin ihtişamına son vermişti. Marx 1883 yılında, Freud ise 1939 yılında hayata veda etmişti. Ancak 1960'lı yıllarda ortaya çıkan iki filozoftan biri Marksizmin, diğeri de psikanalizin yanlış kabûllerle savunulduğunu öne sürdü. Lacan psikanalizin, Althusser ise Marksizmin yanlış kabûllerle altüst edildiğini savunuyordu.
Hem Lacan'ın hem de Althusser'in kendi alanlarında kurdukları kuramsal yapının temel ekseni geleneksel kabûllerle, gerçek (orijinal kuram) arasındaki uçuruma işaret ediyor olmalarıdır.
Lacan, Freud'un eseri hakkında yapılan yanlış yorumların bir tarafa atılarak kaynağın kendisi olan Freud'un eserlerine yeniden dönmeyi öneriyordu. Psikanalizin toplumsal düzene ideolojik nitelikli bir uyum aracı haline dönüştürüldüğünü savunan Lacan, amerikan psikanalizine yani düzenle bir uyum kuralına dönüştürülen Freud'un eseri psikanalizin (başta kızı Anna Freud'un yaptığı) bu çarpıtmadan kurtarılması gerektiğini öne sürüyordu. Althusser ise (II. Dünya Savaşı'ndan ve Stalin'in ölümünden sonra) yepyeni bağlamlarda tartışılan Marksizme dair birçok tez öne sürmüştür.
Ya da Marksizmi (Lenin'den yararlanarak) günümüze tercüme etmiştir.
Kendi deyişiyle “dogmatik ve hümanist (insan), deneyci ideolojiler tarafından tahrif edilen Marksizmdeki, idealist girdileri saf dışı ederek Marksist kurama devrimci özelliklerini geri vermek için” çabalamıştır.
Althusser'e göre, kendisinin Marksizm için gösterdiği çabanın bir benzerini de Lacan psikanaliz için gerçekleştirmişti. Lacan'ın çabası, Freud'un psikanalizle yaptığı, ama unutulmuş olan teorik devrimi yeniden hatırlatmıştı.
Bazı tezlere göre Althusser'in psikanalizle ilişkisi oldukça derindir. Bu kitapta Althusser'in kuramının psikanaliz kuramıyla ilişkisinin boyutları inceleniyor. Ama Althusser'in psikanalizle kişisel ilgisi değil, Althusser'in kendi kuramsal “serüveninin” psikanalizle olan kuramsal boyutu inceleniyor.