#smrgSAHAF Amerika Meydan Okuyor -
Avrupa'daki Amerikan yatırımı gibi oldukça yavan bir araştırmayla işe başlamışken, şaşırtıcı bir görünüşle karşılaşıyoruz. O da şu: Kendi ekonomi dünyamız çöküntüye doğru gitmekte, zihni ve politik yapılarımız dış baskılara dayanamayıp yıkılmakta, toplumumuz tarihi bir iflâsın eşiğine gelmiş bulunmaktadır.
Akla ilk gelen tedbir, savunma duvarlarının arkasına sığınıp, istilacının içeri girmesini önlemektir. Ne var ki, alacağımız her savunma tedbiri, kendi güçsüzlüğümüzü artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Bunun da nedenini ararsak, işin aslını bulmuş oluruz: Bu savaş -ki ortada gerçek bir savaş vardır- ne dolar, ne petrol, ne çelik, hattâ ne de modern makineler kuvvetiyle yürütülmektedir. Bu savaşın en etkili silâhları yaratıcı muhayyile ve organizasyon yeteneğidir.
Avrupa'da bu işlere aklı erenlerden hiç olmazsa on beşi, bunu bir süreden beri bilmektedirler. Bildiklerini de gayet güzel açıklamış, ama dinletememişlerdir. Anketimizi geliştirdikçe, özellikle bu adamların görmüş, incelemiş ve ortaya koymuş oldukları şeyleri bir bütün halinde vermeğe çalışacağız.
Seçilecek yolları aydınlatmak ve kamu oyuna yön vermek durumunda olan kişiler, bugüne kadar bu ayrı parçaları önemsememiş, onlara bir göz atıp geçmekle yetinmişlerdi. Ama artık bütününü görmezlikten gelmeye imkân yoktur. Önümüzde bizi büyüleyen büyük ve güçlü bir olay, görünen bir tehlike vardır. Öyle ki, şimdi bunları öğrenmiş olmanın, bizi umutsuzluğa düşürmesinden bile korkulur.
Çağımızda bunu yapacak büyük bir şair yetişmedi. Ama olaylar, kendileri, yeteri kadar güçlü ve heyecan vericidir. Amerikan yatırımının başta, "Sevil Berberi"nin ünlü tiradında sözü geçen kırlangıç gibi, hafif bir gürültü çıkararak, toprağa sürünüp geçtiğini görürüz. Ama gözlerimizi üzerinden ayırmazsak birlikte neler getirdiğini anlar ve bakarız ki: "saldırıyor, dönüyor, sarmalıyor, yoluyor, sürüklüyor; taşarak, boşanarak gürüldüyor gök gibi..." İşte Amerikan yatırımı.
Günün birinde belki de Avrupa'nın, bir uygarlık beşiği olarak, yok olup gittiğini göreceğiz. Ancak, o gün daha gelmemiştir, davranmak için henüz vakit vardır.
İyi ama, nasıl davranacağız? Kiminle savaşacağız? Asıl çekindiğimiz, Avrupa'nın iradeden yoksun oluşu değil, ne yapacağını bilmeyişidir.
Bu kez karşımızda ne Alman ordusu vardır, ne Münih, ne de Sedan. Bunların yerini General Motora, Bull işi ve Concorde uçağı sorunu almıştır. Bu savaş, topsuz tüfeksiz ilk savaştır. Bugün ortaya yeni bir Malraux çıkacak olsa, Teruel'de boğuşanların yiğitliği yerine, Titan madeninin fethi uğrundaki akıl almaz savaşları, ya da "birleşik-devreler" âlemini ele geçirmek için girişilen korkunç kavgaları anlatmakla gençliğin ruhunu coşturabilirdi. (Giriş'ten)
Avrupa'daki Amerikan yatırımı gibi oldukça yavan bir araştırmayla işe başlamışken, şaşırtıcı bir görünüşle karşılaşıyoruz. O da şu: Kendi ekonomi dünyamız çöküntüye doğru gitmekte, zihni ve politik yapılarımız dış baskılara dayanamayıp yıkılmakta, toplumumuz tarihi bir iflâsın eşiğine gelmiş bulunmaktadır.
Akla ilk gelen tedbir, savunma duvarlarının arkasına sığınıp, istilacının içeri girmesini önlemektir. Ne var ki, alacağımız her savunma tedbiri, kendi güçsüzlüğümüzü artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Bunun da nedenini ararsak, işin aslını bulmuş oluruz: Bu savaş -ki ortada gerçek bir savaş vardır- ne dolar, ne petrol, ne çelik, hattâ ne de modern makineler kuvvetiyle yürütülmektedir. Bu savaşın en etkili silâhları yaratıcı muhayyile ve organizasyon yeteneğidir.
Avrupa'da bu işlere aklı erenlerden hiç olmazsa on beşi, bunu bir süreden beri bilmektedirler. Bildiklerini de gayet güzel açıklamış, ama dinletememişlerdir. Anketimizi geliştirdikçe, özellikle bu adamların görmüş, incelemiş ve ortaya koymuş oldukları şeyleri bir bütün halinde vermeğe çalışacağız.
Seçilecek yolları aydınlatmak ve kamu oyuna yön vermek durumunda olan kişiler, bugüne kadar bu ayrı parçaları önemsememiş, onlara bir göz atıp geçmekle yetinmişlerdi. Ama artık bütününü görmezlikten gelmeye imkân yoktur. Önümüzde bizi büyüleyen büyük ve güçlü bir olay, görünen bir tehlike vardır. Öyle ki, şimdi bunları öğrenmiş olmanın, bizi umutsuzluğa düşürmesinden bile korkulur.
Çağımızda bunu yapacak büyük bir şair yetişmedi. Ama olaylar, kendileri, yeteri kadar güçlü ve heyecan vericidir. Amerikan yatırımının başta, "Sevil Berberi"nin ünlü tiradında sözü geçen kırlangıç gibi, hafif bir gürültü çıkararak, toprağa sürünüp geçtiğini görürüz. Ama gözlerimizi üzerinden ayırmazsak birlikte neler getirdiğini anlar ve bakarız ki: "saldırıyor, dönüyor, sarmalıyor, yoluyor, sürüklüyor; taşarak, boşanarak gürüldüyor gök gibi..." İşte Amerikan yatırımı.
Günün birinde belki de Avrupa'nın, bir uygarlık beşiği olarak, yok olup gittiğini göreceğiz. Ancak, o gün daha gelmemiştir, davranmak için henüz vakit vardır.
İyi ama, nasıl davranacağız? Kiminle savaşacağız? Asıl çekindiğimiz, Avrupa'nın iradeden yoksun oluşu değil, ne yapacağını bilmeyişidir.
Bu kez karşımızda ne Alman ordusu vardır, ne Münih, ne de Sedan. Bunların yerini General Motora, Bull işi ve Concorde uçağı sorunu almıştır. Bu savaş, topsuz tüfeksiz ilk savaştır. Bugün ortaya yeni bir Malraux çıkacak olsa, Teruel'de boğuşanların yiğitliği yerine, Titan madeninin fethi uğrundaki akıl almaz savaşları, ya da "birleşik-devreler" âlemini ele geçirmek için girişilen korkunç kavgaları anlatmakla gençliğin ruhunu coşturabilirdi. (Giriş'ten)