Oldukça eski görünen ilk parşömen yaprağı boştu. Özen göstermeye çalışarak ikinci sayfayı açtı Litchia. Karşısına itina gösterilerek hazırlandığı anlaşılan bir el yazısı çıktı. Sayfanın sağ üst köşesine tarih atılmıştı: Birinci Güz Ayı, 425. Bu bir kitap değil; bir günceydi anlaşılan. Metne hızla göz gezdirirken Litchia'nın bakışları sayfanın sonundaki imzaya takılıp kaldı: Zhantor Dhora
Bir feryat koptu yaşlı tarihçinin ağzından. Nefes alışverişleri hızlanırken kalbi, tekleyip onu sıkıştırmaya başladı. Elini istemsizce göğsüne bastırdı. Günce masadan kayarak büyük bir patırtıyla yere düştü…
“Zhantor Dhora'nın bedeni, kalenin şapelinin soğuk zemininde grotesk bir açıyla yatıyordu. Yılların etkisiyle artık kutsallığını kaybetmiş olan mekân, ana binadan kopup, zamandan bağımsız eski bir rüzgârın kucağında göğe doğru yükselmeye başladı. Zhantor, yüzüne vuran esintinin etkisiyle gözlerini araladı. Az önce rüzgârı yararak sert toprağa yaklaşmakta olan bedeni şimdi bulutların beyaz yumuşaklığına doğru süzülüyordu. Madetõra Kalesi, Zhantor'un düş görmesine izin verdi. Eski yaşanmışlıkları bu yolla hatırlatmak her zaman daha etkiliydi. Ve kale, onun unutmasına asla izin vermeyecekti.”
Savaşın ve aşkın arasında sıkışıp kalmış bir komutan… Kendisine başkaldıranların arasında bir sevgili… Tercihler, zorunluluklar… Sonuçları yüzyıllar boyunca sürecek bir yanlış ve ardında bıraktığı lanet! Ve tüm bunları, hayatını adayarak araştıran bir tarihçi… Geçmişin tozlu raflarında cevapları ararken, gerçeğin utangaç yüzü dünün sayfalarında değil, bir kâhinin kehanetinde saklıdır aslında. Mina'nın Çığlığı'ndadır; bir piçin kimliksiz bırakılmış yüzünde azıcık tebessüm yaratma isteğinin sancısını çekerek doğuranların isyanı Amithãra'nın satırlarında sorgulanır…
Hayal dünyamıza renkli tablolar çizdiğine, geliştirdiğine inandığımız fantastik romanlar arasına “Amithãra -Mina'nın Çığlığı-”ile katılan Sayın Neşe Günfer Bilgin'in ilk adımı elinizdeki kitap. Her ayrıntısını ince ince ve titizlikle, bıkmadan tekrar tekrar gözden geçirerek hazırladığı kitabın, değerli okurlarımızdan da beklediği ilgiyi göreceğini düşünüyoruz.
Oldukça eski görünen ilk parşömen yaprağı boştu. Özen göstermeye çalışarak ikinci sayfayı açtı Litchia. Karşısına itina gösterilerek hazırlandığı anlaşılan bir el yazısı çıktı. Sayfanın sağ üst köşesine tarih atılmıştı: Birinci Güz Ayı, 425. Bu bir kitap değil; bir günceydi anlaşılan. Metne hızla göz gezdirirken Litchia'nın bakışları sayfanın sonundaki imzaya takılıp kaldı: Zhantor Dhora
Bir feryat koptu yaşlı tarihçinin ağzından. Nefes alışverişleri hızlanırken kalbi, tekleyip onu sıkıştırmaya başladı. Elini istemsizce göğsüne bastırdı. Günce masadan kayarak büyük bir patırtıyla yere düştü…
“Zhantor Dhora'nın bedeni, kalenin şapelinin soğuk zemininde grotesk bir açıyla yatıyordu. Yılların etkisiyle artık kutsallığını kaybetmiş olan mekân, ana binadan kopup, zamandan bağımsız eski bir rüzgârın kucağında göğe doğru yükselmeye başladı. Zhantor, yüzüne vuran esintinin etkisiyle gözlerini araladı. Az önce rüzgârı yararak sert toprağa yaklaşmakta olan bedeni şimdi bulutların beyaz yumuşaklığına doğru süzülüyordu. Madetõra Kalesi, Zhantor'un düş görmesine izin verdi. Eski yaşanmışlıkları bu yolla hatırlatmak her zaman daha etkiliydi. Ve kale, onun unutmasına asla izin vermeyecekti.”
Savaşın ve aşkın arasında sıkışıp kalmış bir komutan… Kendisine başkaldıranların arasında bir sevgili… Tercihler, zorunluluklar… Sonuçları yüzyıllar boyunca sürecek bir yanlış ve ardında bıraktığı lanet! Ve tüm bunları, hayatını adayarak araştıran bir tarihçi… Geçmişin tozlu raflarında cevapları ararken, gerçeğin utangaç yüzü dünün sayfalarında değil, bir kâhinin kehanetinde saklıdır aslında. Mina'nın Çığlığı'ndadır; bir piçin kimliksiz bırakılmış yüzünde azıcık tebessüm yaratma isteğinin sancısını çekerek doğuranların isyanı Amithãra'nın satırlarında sorgulanır…
Hayal dünyamıza renkli tablolar çizdiğine, geliştirdiğine inandığımız fantastik romanlar arasına “Amithãra -Mina'nın Çığlığı-”ile katılan Sayın Neşe Günfer Bilgin'in ilk adımı elinizdeki kitap. Her ayrıntısını ince ince ve titizlikle, bıkmadan tekrar tekrar gözden geçirerek hazırladığı kitabın, değerli okurlarımızdan da beklediği ilgiyi göreceğini düşünüyoruz.