Konuşmak, çok sevdiğiniz bir şeyi, tokanızı ya da terliğinizi ya da kalem kutunuzu bir türlü bulamadıktan sonra, onu kaybettiğinizi düşünmeye başladığınız sırada, koltuğun altında görmeye benzer. Konuşmak, bir bebeğin eliyle parmağınızı tutmasına benzer. Konuşmak, çilek reçeline benzer. Ben konuşsaydım, bunları anlatırdım size. Böylece, konuşmanın neye benzediğini anlardınız belki. Ben konuşsaydım, ağzımdan çıkan her şeye dikkat ederdim. Çünkü konuşmanın ne kadar değerli olduğunu bilirdim. Ben konuşsaydım, kendimi anlatmaya çalışırdım. Beni anlamanızı isterdim. Ama bu imkânsız, değil mi? Ben konuşsaydım, susardım.
"Saflıkla bilgeliğin, hüzünle korkunun, hayatla ölümün buluştuğu bir kitap Anne, Tut Elimi. İlk roman gibi olmayan, hem masum hem de 'arıza' bir roman." -Tuna Kiremitçi- (Tanıtım Bülteninden)
Konuşmak, çok sevdiğiniz bir şeyi, tokanızı ya da terliğinizi ya da kalem kutunuzu bir türlü bulamadıktan sonra, onu kaybettiğinizi düşünmeye başladığınız sırada, koltuğun altında görmeye benzer. Konuşmak, bir bebeğin eliyle parmağınızı tutmasına benzer. Konuşmak, çilek reçeline benzer. Ben konuşsaydım, bunları anlatırdım size. Böylece, konuşmanın neye benzediğini anlardınız belki. Ben konuşsaydım, ağzımdan çıkan her şeye dikkat ederdim. Çünkü konuşmanın ne kadar değerli olduğunu bilirdim. Ben konuşsaydım, kendimi anlatmaya çalışırdım. Beni anlamanızı isterdim. Ama bu imkânsız, değil mi? Ben konuşsaydım, susardım.
"Saflıkla bilgeliğin, hüzünle korkunun, hayatla ölümün buluştuğu bir kitap Anne, Tut Elimi. İlk roman gibi olmayan, hem masum hem de 'arıza' bir roman." -Tuna Kiremitçi- (Tanıtım Bülteninden)