Bazı duyguları anlatabilmek, anlatılsa dahi benzer duyguları hissedebilmek, karşılıklı olarak duygu geçişlerini aynı derecede sağlayabilmek ve yaşatabilmek her zaman mümkün olamayabiliyor. Anneliği hem kavram düzeyinde hem de duygu düzeyinde anlatmak zor olduğu için olsa gerek bu konuda sosyolojik çalışmaların sayısı son derece sınırlı kalmaktadır. Anne olan her bir kadının anneliği aynı derecede yaşadığını, aynı derecede annelik duygularını yaşayabildiğini ve dahi yaşatabildiğini, anneliğin işlevlerini hakkıyla yerine getirebildiğini söyleyebilmek de mümkün değildir.
Günümüzde anneliğin sadece bir çocuğu içinde büyütmek, kanı ile beslenmesini sağlamaktan çok daha fazlası olduğunu, sahada karşılaşılan bir kadının şu manidar ifadeleri ortaya koymaktadır: “Doğmadan kanını emer, doğar canını emer, ölürsün malını emer ama ben çocuğum için hiçbir şey yapamadım ki dersin. İşte annelik budur. Anlatabildiysem tabii…”.
Bunun gibi gündelik hayatın içinde duyulan ancak olağan kabul edilen pek çok kadın ifadesinin böyle bir kitap çalışmasında toplanması sonrasında aslında o ifadelerin derinliğinin son derece fazla olduğu fark edilmiştir.
Bu çalışma kapsamında görüşülen kadınların kendi ifadeleri ile duygu, düşünce ve tecrübelerinin dile getirilmesi, bilip de üzerinde düşünülmemiş olan ifadelerin çok şey anlatıyor olduğunu göstermiş; dolayısı ile çevremize ve olağan kabul ettiklerimize farklı bir göz ile bakılmasını sağlamıştır. Ayrıca duygularla işin içine girip duygularla anlamaya çalışmanın önemini ortaya koyması açısından bu kitabın değerli bir çalışma olduğu düşünülmektedir.