Dünya çapında iki yüzyıl, ülkemizde yüzyıl kadar bir geçmişi olan modern politik sistem, inandırıcılığını yitiriyor. Yeni anlam arayışları yeni kaynaklardan -kişisel, etik, dinsel, ırksal vb.- güç alıyor. Eskinin radikal örgütleri yeni dengeler karşısında ya giderek daha fazla kabuklarına çekilerek etkinliklerini yitiriyor ya da etkinlik adına yaslandıkları ilkeleri ve etik değerleri hiçe sayıyorlar.
Geoff Mulgan, Antipolitik Çağda Politika adlı kitabıyla böylesine bir dünyada politikanın geleceğini tartışıyor. Küresel sorunların yatak odalarına girdiği, yatak odalarınında küresel dikiz aynasına yansıdığı bir dünysada politikanın yeri ne olacaktır? Yeni ulusal ve uluslararası örğütlemeler hangi yönde evrilmek durumundadır? Kitle iletişim araçlarının bu gelişmişlik düzeyinde, ulusal devletlerin ve partilerin Soğuk Savaş artığı gizli yapıları ve eylemleri nereye kadar dayanacaktır? Uluslar ve etnik gruplar, kadınlar ve erkekler, yönetenler ve yönetilenler, çalışanlar ve çalıştırılanlar arasındaki ilişkiler ne tür bir eşitlik ilkesine göre ve ne ölçüde yeniden yapılandırılabilir? Bu ağır sorunlar karşısında geleceğin anlayışlarını ve kurumlarını yaratmak yerine "biz bize benzeriz" mantığıyla milliyetçilik, şovenizm ve teokrasi batağına çekilmekte olan bir ülkede yaşayanlar için politikanın macerası özellikle önemlidir. Bugün politikanın yeni anlamlarına, dinamiklerine ve dengelerine doğru bir keşif gezisine çıkmanın tam zamanıdır. Çünkü geleceğimiz belirlenmesinde başka türlü söz sahibi olmak mümkün değilidir.
Dünya çapında iki yüzyıl, ülkemizde yüzyıl kadar bir geçmişi olan modern politik sistem, inandırıcılığını yitiriyor. Yeni anlam arayışları yeni kaynaklardan -kişisel, etik, dinsel, ırksal vb.- güç alıyor. Eskinin radikal örgütleri yeni dengeler karşısında ya giderek daha fazla kabuklarına çekilerek etkinliklerini yitiriyor ya da etkinlik adına yaslandıkları ilkeleri ve etik değerleri hiçe sayıyorlar.
Geoff Mulgan, Antipolitik Çağda Politika adlı kitabıyla böylesine bir dünyada politikanın geleceğini tartışıyor. Küresel sorunların yatak odalarına girdiği, yatak odalarınında küresel dikiz aynasına yansıdığı bir dünysada politikanın yeri ne olacaktır? Yeni ulusal ve uluslararası örğütlemeler hangi yönde evrilmek durumundadır? Kitle iletişim araçlarının bu gelişmişlik düzeyinde, ulusal devletlerin ve partilerin Soğuk Savaş artığı gizli yapıları ve eylemleri nereye kadar dayanacaktır? Uluslar ve etnik gruplar, kadınlar ve erkekler, yönetenler ve yönetilenler, çalışanlar ve çalıştırılanlar arasındaki ilişkiler ne tür bir eşitlik ilkesine göre ve ne ölçüde yeniden yapılandırılabilir? Bu ağır sorunlar karşısında geleceğin anlayışlarını ve kurumlarını yaratmak yerine "biz bize benzeriz" mantığıyla milliyetçilik, şovenizm ve teokrasi batağına çekilmekte olan bir ülkede yaşayanlar için politikanın macerası özellikle önemlidir. Bugün politikanın yeni anlamlarına, dinamiklerine ve dengelerine doğru bir keşif gezisine çıkmanın tam zamanıdır. Çünkü geleceğimiz belirlenmesinde başka türlü söz sahibi olmak mümkün değilidir.