Çalışmanın başlığındaki "sualtı" kelimesi tatlı ve tuzlu suyu çağrıştırmakla birlikte, bu çalışmada sadece deniz ortamı için (tuzlu su) kullanılmıştır. Yani göl ve nehir gibi tatlı su kaynaklarındaki kalıntılar değil, okyanus, deniz gibi tuzlu su ortamlarından çıkartılan arkeolojik kalıntıların koruması ile ilgilenilmiştir.
Konservasyonunun ne şekilde yapılması gerektiği araştırılar kalıntıların dönemi ise olabildiğince geniş tutulmuş, Prehistorik Çağlardan hemen hemen günümüze değin geçen süre içinde insanoğlu tarafından kullanılan belli başlı organik ve inorganik hammaddelerden yapılmış kalıntılar ele alınmıştır. arkeolojik ve etnografik kalıntıların yanı sıra yakın döneme ait savaşlarda (örn. II Dünya Savaşı) batan gemi, denize düşen uçak kalıntılarının da konservasyonlarının ne şekilde yapılması gerektiği konu kapsamına alınmıştır. (Girişten)
Çalışmanın başlığındaki "sualtı" kelimesi tatlı ve tuzlu suyu çağrıştırmakla birlikte, bu çalışmada sadece deniz ortamı için (tuzlu su) kullanılmıştır. Yani göl ve nehir gibi tatlı su kaynaklarındaki kalıntılar değil, okyanus, deniz gibi tuzlu su ortamlarından çıkartılan arkeolojik kalıntıların koruması ile ilgilenilmiştir.
Konservasyonunun ne şekilde yapılması gerektiği araştırılar kalıntıların dönemi ise olabildiğince geniş tutulmuş, Prehistorik Çağlardan hemen hemen günümüze değin geçen süre içinde insanoğlu tarafından kullanılan belli başlı organik ve inorganik hammaddelerden yapılmış kalıntılar ele alınmıştır. arkeolojik ve etnografik kalıntıların yanı sıra yakın döneme ait savaşlarda (örn. II Dünya Savaşı) batan gemi, denize düşen uçak kalıntılarının da konservasyonlarının ne şekilde yapılması gerektiği konu kapsamına alınmıştır. (Girişten)