Bu sorulara yanıt ararken ciltler dolusu teori üretilebilir. Kovel, elinizdeki alçakgönüllü, ama aynı zamanda kendine özgü kaygıları olan bu kitapta yukarıdaki soruları yanıtlamaya çalışırken psikiyatri ve psikanalizdeki ana meseleleri radikal toplumsal düşünce açısından yeniden kurgulayıp teori ile praksisi bir araya getirmeyi deniyor.
Anarşist bir Marksist olduğunu, kapitalizmin yıkıcılığına karşı tek alternatifin özgürlükçü bir sosyalizm olduğunu söyleyen Kovel daha önce yayımladığımız Tarih ve Tin adlı kitabında "tinsellik sorununu din dışı bir çerçevede geliştirme" projesiyle "hayran okurlar" edinmişti. Arzu Çağı'nda ise "daha iyi bir dünya," umudunu sımsıkı tuttuğu ellerini hiç gevşetmeden, "arzu"nun peşinde bir yolculuğa çıkıyor. Bindiği tren, bürokratik kurumlara hapsedilmiş olan psikiyatri; yol arkadaşlarıysa patoloji kaynağı kapitalist kültürden mustarip "hasta" tabir edilen kişiler. Kovel yolculuğunda arzunun nesnelerini, çocukluğa uzanan ve bilinçaltından fırlayıp gelen patoloji kaynaklarını araştırıyor. Ele aldığı kişilerin somut yaşamları, korkuları ve iş ilişkilerine, aileye, aşka ve para hırsına dair radikal görüşler üretiyor. Hem de yukarıdan bakan "kişiler-üstü" psikiyatrist kandırmacasına bir an bile yenik düşmeden, ekmek kapısı ve yaşam biçimi olan psikiyatriyi de, kendisini de ameliyat masasına yatırıyor. Kovel, "hayal gücümü tarihsel bir kuvvet olarak çok önemli bir yere koyuyorum; çünkü doğruluğu, teoriyi organik bir biçimde praksiste temellendirmeye çalışan bir söylem hayal gücüne dayalı bir yetkinleştirmeden kaçınamaz" diyor.
Psikiyatri, şu an geldiği noktada, kapitalist tahakkümün bir olumlayıcısı, bireyciliğin manifestosudur. Kapitalizm, hastanelerin duvarları fayans kaplı, demir kapılı hücrelerinde toplumun "zihin sağlığı"nı koruduğunu iddia ediyor. Arzu Çağı, yazarının ve okura çok tanıdık gelecek "hasta"larının ağzından bu patoloji düzenine karşı çıkan bir kitap. Foucault'nun "deli"lerinin günümüzde hangi işlerde çalışıp hangi koşullarda yaşadığını merak edenlere... (Arka Kapak)
Bu sorulara yanıt ararken ciltler dolusu teori üretilebilir. Kovel, elinizdeki alçakgönüllü, ama aynı zamanda kendine özgü kaygıları olan bu kitapta yukarıdaki soruları yanıtlamaya çalışırken psikiyatri ve psikanalizdeki ana meseleleri radikal toplumsal düşünce açısından yeniden kurgulayıp teori ile praksisi bir araya getirmeyi deniyor.
Anarşist bir Marksist olduğunu, kapitalizmin yıkıcılığına karşı tek alternatifin özgürlükçü bir sosyalizm olduğunu söyleyen Kovel daha önce yayımladığımız Tarih ve Tin adlı kitabında "tinsellik sorununu din dışı bir çerçevede geliştirme" projesiyle "hayran okurlar" edinmişti. Arzu Çağı'nda ise "daha iyi bir dünya," umudunu sımsıkı tuttuğu ellerini hiç gevşetmeden, "arzu"nun peşinde bir yolculuğa çıkıyor. Bindiği tren, bürokratik kurumlara hapsedilmiş olan psikiyatri; yol arkadaşlarıysa patoloji kaynağı kapitalist kültürden mustarip "hasta" tabir edilen kişiler. Kovel yolculuğunda arzunun nesnelerini, çocukluğa uzanan ve bilinçaltından fırlayıp gelen patoloji kaynaklarını araştırıyor. Ele aldığı kişilerin somut yaşamları, korkuları ve iş ilişkilerine, aileye, aşka ve para hırsına dair radikal görüşler üretiyor. Hem de yukarıdan bakan "kişiler-üstü" psikiyatrist kandırmacasına bir an bile yenik düşmeden, ekmek kapısı ve yaşam biçimi olan psikiyatriyi de, kendisini de ameliyat masasına yatırıyor. Kovel, "hayal gücümü tarihsel bir kuvvet olarak çok önemli bir yere koyuyorum; çünkü doğruluğu, teoriyi organik bir biçimde praksiste temellendirmeye çalışan bir söylem hayal gücüne dayalı bir yetkinleştirmeden kaçınamaz" diyor.
Psikiyatri, şu an geldiği noktada, kapitalist tahakkümün bir olumlayıcısı, bireyciliğin manifestosudur. Kapitalizm, hastanelerin duvarları fayans kaplı, demir kapılı hücrelerinde toplumun "zihin sağlığı"nı koruduğunu iddia ediyor. Arzu Çağı, yazarının ve okura çok tanıdık gelecek "hasta"larının ağzından bu patoloji düzenine karşı çıkan bir kitap. Foucault'nun "deli"lerinin günümüzde hangi işlerde çalışıp hangi koşullarda yaşadığını merak edenlere... (Arka Kapak)