Azınlık ve azınlık vakıfları bu kadar çok tartışılmasına rağmen genellikle patrikhane konusu ile karıştırılmaktadır.
Bilinçli veya bilinçsiz olarak üzerinde durulmayan konulardan birisi de Lozan'ın azınlık olarak kabul ettiği Hıristiyan ve Musevi inancındaki vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğudur
Diğer bir konu da azınlık kabul edilen Hıristiyan ve Musevi Türk vatandaşlarının diğer vatandaşları gibi vakıf kurma haklarının yasalarca engellendiğinin düşünülmesidir.
Azınlık vakıflarını; 1926 yılından önce kurulmuş olan, Türkiye'de yaşayan Türk vatandaşı Gayrimüslim cemaatlere ait, cemaat tarafından ve cemaat arasından seçilen kişi ya da heyetlerce yönetilen, tüzel kişiliği olan ve bu nedenle de tüzel kişilerin sahip olduğu bütün hak ve borçlara sahip olan, Vakıflar Kanunu hükümlerine tabi olan vakıflar, şeklinde tanımlayabiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası vakıf kurma hakkını, Anayasanın İkinci Bölüm, Kişinin Hakları Ve Ödevleri ana başlığı altında 33'ncü maddede teminat altına almıştır. Görüleceği üzere Türk Hukuk Sistemi vakıf kurma hakkını bir kişi hakkı olarak benimsemiştir. Bu hakkı da, Anayasa'nın 10'ncu maddesinin birinci fıkrasına göre dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin herkese tanımıştır. Bu çerçevede Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin herkes vakıf kurma hakkına sahiptir.
Bu temel düşünceler içinde kitabın birinci kısmında azınlık vakıflarının tarihsel süreç içinde geçirdiği evreler ve bu günkü durumu Lozan Antlaşması, Anayasa, Vakıflar Kanunu gibi vb. yönlerden değerlendirilmiştir.
Kitabın ikinci kısmında ise yine gündemde olan "yabancıların gayrimenkul edinimlerine" ayrılmış ve kapsamlı olarak incelenmeye çalışılmıştır. -M.Altuğ İmamoğlu (Önsözden)
Azınlık ve azınlık vakıfları bu kadar çok tartışılmasına rağmen genellikle patrikhane konusu ile karıştırılmaktadır.
Bilinçli veya bilinçsiz olarak üzerinde durulmayan konulardan birisi de Lozan'ın azınlık olarak kabul ettiği Hıristiyan ve Musevi inancındaki vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğudur
Diğer bir konu da azınlık kabul edilen Hıristiyan ve Musevi Türk vatandaşlarının diğer vatandaşları gibi vakıf kurma haklarının yasalarca engellendiğinin düşünülmesidir.
Azınlık vakıflarını; 1926 yılından önce kurulmuş olan, Türkiye'de yaşayan Türk vatandaşı Gayrimüslim cemaatlere ait, cemaat tarafından ve cemaat arasından seçilen kişi ya da heyetlerce yönetilen, tüzel kişiliği olan ve bu nedenle de tüzel kişilerin sahip olduğu bütün hak ve borçlara sahip olan, Vakıflar Kanunu hükümlerine tabi olan vakıflar, şeklinde tanımlayabiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası vakıf kurma hakkını, Anayasanın İkinci Bölüm, Kişinin Hakları Ve Ödevleri ana başlığı altında 33'ncü maddede teminat altına almıştır. Görüleceği üzere Türk Hukuk Sistemi vakıf kurma hakkını bir kişi hakkı olarak benimsemiştir. Bu hakkı da, Anayasa'nın 10'ncu maddesinin birinci fıkrasına göre dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin herkese tanımıştır. Bu çerçevede Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin herkes vakıf kurma hakkına sahiptir.
Bu temel düşünceler içinde kitabın birinci kısmında azınlık vakıflarının tarihsel süreç içinde geçirdiği evreler ve bu günkü durumu Lozan Antlaşması, Anayasa, Vakıflar Kanunu gibi vb. yönlerden değerlendirilmiştir.
Kitabın ikinci kısmında ise yine gündemde olan "yabancıların gayrimenkul edinimlerine" ayrılmış ve kapsamlı olarak incelenmeye çalışılmıştır. -M.Altuğ İmamoğlu (Önsözden)