Bu suretle, 13. Asrın Selçuklu Konya'sı Renaissance'ın beşiği olarak karşımıza çıkmış, tüm görkemiyle yükseliyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancası olan Varoluşçuluk'un -Heraklitos'tan sonra- ilk ve gerçek temsilcisi, bin iki yüz ortalarının Anadolusundaki Mevlana'dır. Asrımızın başında Gabriel Marcel'in "sen, ben'in karşısında oturan ben'dir" şeklindeki motto'yu ortaya koymasından sekiz yüzyıl kadar önce, Mevlana, "benimle senin aranda ne ben ne de sen vardır" demiştir.
Bu suretle, 13. Asrın Selçuklu Konya'sı Renaissance'ın beşiği olarak karşımıza çıkmış, tüm görkemiyle yükseliyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancası olan Varoluşçuluk'un -Heraklitos'tan sonra- ilk ve gerçek temsilcisi, bin iki yüz ortalarının Anadolusundaki Mevlana'dır. Asrımızın başında Gabriel Marcel'in "sen, ben'in karşısında oturan ben'dir" şeklindeki motto'yu ortaya koymasından sekiz yüzyıl kadar önce, Mevlana, "benimle senin aranda ne ben ne de sen vardır" demiştir.