“Avrupa'da rasyonalizmin başlangıcı sayılan Descartes'ın Metot Üzerine Konuşmalar adlı kitabı, çıkışından iki yüz elli yıl sonra Türkçe'ye çevrilmiştir. Oysa Gazalî ve İbni Rüşd'ün kitapları, yayımlanışlarından elli yıl sonra Batı dillerine çevrilmiş ve bu çeviriler, Rönesans'ı uyandıran etkenlerden biri olmuştur. Gerileme tarihimizin bir fotoğrafıdır bu zaman farkı! Bu gecikmenin felekatli faturaları yetmiyormuş gibi, şimdi XXI. yüzyıl bizi ‘bilgi toplumuna' yetişmeye mecbur ediyor! Nasıl başaracağız? Eskiden düşündüğümüz gibi düşünerek, zihnimizi eskisi gibi çalıştırarak yeni bir çağa ulaşabilir miyiz? Bilgi sandığımız yanılgılarımızı tekrarlayarak nereye varabiliriz? Bilim öncelikle metot demek olduğuna göre, artık düşüncelerimizi, ideolojilerimizi ‘metot' süzgecinden geçirmemiz, metotla test etmemiz gerekmiyor mu?”
Bir başka söylemle anlatırsak, Taha Akyol, bu kitabında, okurlarına, uğrunda ömürler tüketilmiş sağlı sollu düşünce ve ideolojileri, bilimsel yöntem açısından sorgulamayı, sınamayı öneriyor.
“Avrupa'da rasyonalizmin başlangıcı sayılan Descartes'ın Metot Üzerine Konuşmalar adlı kitabı, çıkışından iki yüz elli yıl sonra Türkçe'ye çevrilmiştir. Oysa Gazalî ve İbni Rüşd'ün kitapları, yayımlanışlarından elli yıl sonra Batı dillerine çevrilmiş ve bu çeviriler, Rönesans'ı uyandıran etkenlerden biri olmuştur. Gerileme tarihimizin bir fotoğrafıdır bu zaman farkı! Bu gecikmenin felekatli faturaları yetmiyormuş gibi, şimdi XXI. yüzyıl bizi ‘bilgi toplumuna' yetişmeye mecbur ediyor! Nasıl başaracağız? Eskiden düşündüğümüz gibi düşünerek, zihnimizi eskisi gibi çalıştırarak yeni bir çağa ulaşabilir miyiz? Bilgi sandığımız yanılgılarımızı tekrarlayarak nereye varabiliriz? Bilim öncelikle metot demek olduğuna göre, artık düşüncelerimizi, ideolojilerimizi ‘metot' süzgecinden geçirmemiz, metotla test etmemiz gerekmiyor mu?”
Bir başka söylemle anlatırsak, Taha Akyol, bu kitabında, okurlarına, uğrunda ömürler tüketilmiş sağlı sollu düşünce ve ideolojileri, bilimsel yöntem açısından sorgulamayı, sınamayı öneriyor.