Berlin'de tutuşup İstanbul'da alev alan bir yangının hiyakesi...
Gülbahar Kültür'ün Türkçe yayımlanan ilk romanı kendileriyle, geçmişleriyle, birlikte yaşadıklarıyla oludğu kadar gelecekleriyle de hesaplaşan, tutkulu bir aşktan paylarına ve tenlerine düşeni aşka yakışır şekilde alan Arife'nin ve onun diliyle can bulan Canan'ın yaşadıklarını anlatıyor.
Bremen'de yaşayan şair, yazar ve DJ Gülbahar Kültür'ün şiirlerinde de başat rol oynayan "ritim", "erotizm" ve "ironi" romanın ana unsurlarından.
"Şubat ortaları... Berlin'in bedeni karlar altındaydı. Koca kentin üzerine bembeyaz dev bir çarşaf serilmişti. Hani şu çamaşır tozu reklamlarından tanıdığınız beyazlık. Dışarıdaki kuru ayaz, insanlara balkonları olduğunu unutturmuştu. Gün göz açıp kapayana dek karanlığa karışıyordu. Nehir kenarına inmiştim. Ardıma baktığımda, kentin, içimin alacakaranlığına uyum sağlamayan, ak fıstanı üzerinde ayak izlerimi görürdüm. Üşüyordum ama soğuktan kaçmıyordum. Üşümek yaşadığının bir belirtisiydi. İyiye işaretti."
Berlin'de tutuşup İstanbul'da alev alan bir yangının hiyakesi...
Gülbahar Kültür'ün Türkçe yayımlanan ilk romanı kendileriyle, geçmişleriyle, birlikte yaşadıklarıyla oludğu kadar gelecekleriyle de hesaplaşan, tutkulu bir aşktan paylarına ve tenlerine düşeni aşka yakışır şekilde alan Arife'nin ve onun diliyle can bulan Canan'ın yaşadıklarını anlatıyor.
Bremen'de yaşayan şair, yazar ve DJ Gülbahar Kültür'ün şiirlerinde de başat rol oynayan "ritim", "erotizm" ve "ironi" romanın ana unsurlarından.
"Şubat ortaları... Berlin'in bedeni karlar altındaydı. Koca kentin üzerine bembeyaz dev bir çarşaf serilmişti. Hani şu çamaşır tozu reklamlarından tanıdığınız beyazlık. Dışarıdaki kuru ayaz, insanlara balkonları olduğunu unutturmuştu. Gün göz açıp kapayana dek karanlığa karışıyordu. Nehir kenarına inmiştim. Ardıma baktığımda, kentin, içimin alacakaranlığına uyum sağlamayan, ak fıstanı üzerinde ayak izlerimi görürdüm. Üşüyordum ama soğuktan kaçmıyordum. Üşümek yaşadığının bir belirtisiydi. İyiye işaretti."