Yurttaki düşünce düzeyini geliştirme ve uluslararası felsefe iletişiminden iyi bir biçimde yararlanma gereksinmesi örgütsel kurumsallaşma hareketini ortaya çıkarmaktadır.
"Kurum" dediğimiz toplumun meydana gelmesi ve varlığını sürdürmesi her zaman kolay olmamıştır. Bu durum bir takım koşullara bağlı olduğu kadar, felsefecilerin bilinçlenmesine de bağlıdır. Başlayan işi gereğince sürdürebilmek, büyük çaba ve ruh gücü istemektedir.
Bizde bu anlamdaki ilk kurum oluşturma düşüncesinin 1926 da ortaya çıktığını görüyoruz. Bu düşünce ile hareket eden felsefeci Hilmi Ziya Ülken, gerekli temasları yapmaya başlamış ve 1928 de ilk felsefe cemiyetini kurmak için resmen başvurmuştur.
Onun bu yoldaki girişimi başlangıçta, kendi deyimiyle "bir ahlâk uygulaması" özelliği göstermiş ve çeşitli açılıp kapanmalarla 1940'ların ilk yıllarına kadar gelerek orada kalmıştır.
Hilmi Ziya Ülken girişiminin bütün aşamalarını, bu aşamalarda kimlerin neler yaptığını, epeyce ayrıntılı biçimde yazmış ve yayınlamıştır.
Ülken'den sonra yeni bir kuşağın felsefecileri 1950 de "kurum" girişiminde bulunmuştur. Ne var ki, onlar da sürekliliği sağlayamamışlardır.
1970'lerin başında bu istek yeniden ortaya çıkmış ve İoanna Kuçuradi ve arkadaşları 1974'te "Felsefe Kurumu"nu kurarak bu işi çeşitli etkinliklerle bugüne kadar sürdürebilmeyi başarmışlardır. Şimdi kuruluşlarının yirminci yılını kutluyorlar ve başarılarının mutluluğunu yaşıyorlar.
Okuyacağınız kitapta, Türkiye'de felsefecilerin 1926 dan bu yana kurum olarak yaptıklarının ve yapmak istediklerinin neler olduğunu göreceksiniz. Kitabı yazarken Türkiye Felsefe Kurumu'nun üyesi bir felsefeci olarak büyük zevk duyduğumu söylemek isterim.
Yapılan işler felsefenin sevilmesinde, sayılmasında, yayılmasında, gündemdeki hak ettiği yeri almaya başlamasında etkili olmuştur. En önemlisi bu süreç, Türkiye'de felsefenin bağımsızlığa doğru gidişinde epeyce yol aldığını göstermektedir.
Vereceğim bilgilerin, bugünün ve geleceğin felsefecilerine, tarihçilere, bu alanda araştırma yapacak herkese yararlı olmasını dilerim. -Arslan KAYNARDAĞ (Önsözden)
Yurttaki düşünce düzeyini geliştirme ve uluslararası felsefe iletişiminden iyi bir biçimde yararlanma gereksinmesi örgütsel kurumsallaşma hareketini ortaya çıkarmaktadır.
"Kurum" dediğimiz toplumun meydana gelmesi ve varlığını sürdürmesi her zaman kolay olmamıştır. Bu durum bir takım koşullara bağlı olduğu kadar, felsefecilerin bilinçlenmesine de bağlıdır. Başlayan işi gereğince sürdürebilmek, büyük çaba ve ruh gücü istemektedir.
Bizde bu anlamdaki ilk kurum oluşturma düşüncesinin 1926 da ortaya çıktığını görüyoruz. Bu düşünce ile hareket eden felsefeci Hilmi Ziya Ülken, gerekli temasları yapmaya başlamış ve 1928 de ilk felsefe cemiyetini kurmak için resmen başvurmuştur.
Onun bu yoldaki girişimi başlangıçta, kendi deyimiyle "bir ahlâk uygulaması" özelliği göstermiş ve çeşitli açılıp kapanmalarla 1940'ların ilk yıllarına kadar gelerek orada kalmıştır.
Hilmi Ziya Ülken girişiminin bütün aşamalarını, bu aşamalarda kimlerin neler yaptığını, epeyce ayrıntılı biçimde yazmış ve yayınlamıştır.
Ülken'den sonra yeni bir kuşağın felsefecileri 1950 de "kurum" girişiminde bulunmuştur. Ne var ki, onlar da sürekliliği sağlayamamışlardır.
1970'lerin başında bu istek yeniden ortaya çıkmış ve İoanna Kuçuradi ve arkadaşları 1974'te "Felsefe Kurumu"nu kurarak bu işi çeşitli etkinliklerle bugüne kadar sürdürebilmeyi başarmışlardır. Şimdi kuruluşlarının yirminci yılını kutluyorlar ve başarılarının mutluluğunu yaşıyorlar.
Okuyacağınız kitapta, Türkiye'de felsefecilerin 1926 dan bu yana kurum olarak yaptıklarının ve yapmak istediklerinin neler olduğunu göreceksiniz. Kitabı yazarken Türkiye Felsefe Kurumu'nun üyesi bir felsefeci olarak büyük zevk duyduğumu söylemek isterim.
Yapılan işler felsefenin sevilmesinde, sayılmasında, yayılmasında, gündemdeki hak ettiği yeri almaya başlamasında etkili olmuştur. En önemlisi bu süreç, Türkiye'de felsefenin bağımsızlığa doğru gidişinde epeyce yol aldığını göstermektedir.
Vereceğim bilgilerin, bugünün ve geleceğin felsefecilerine, tarihçilere, bu alanda araştırma yapacak herkese yararlı olmasını dilerim. -Arslan KAYNARDAĞ (Önsözden)