#smrgKİTABEVİ Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları CİLTLİ - 2023

Editör:
Burçin Yılmaz
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
İmak Ofset
Dizi Adı:
ISBN-10:
6257008815
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199220200
Boyut:
24x32
Sayfa Sayısı:
296
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
1.560,00
Havale/EFT ile: 1.513,20
Bu üründen 1 adet satın alınmıştır.
KARGO ÜCRETSİZ
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199220200
606849
Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları CİLTLİ -        2023
Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları CİLTLİ - 2023 #smrgKİTABEVİ
1560.00
Reha Günay'ın, Boğaziçi'nin yapı ve yaşam kültürünü eşsiz fotoğrafları aracılığıyla aktardığı yeni kitabı Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları, DEKAR Yapı ve Yatırım A.Ş.'nin değerli katkılarıyla yayımlandı.

Prof.Dr. Reha Günay, Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları'nda İstanbul Boğaz kıyılarındaki yapı ve yaşam kültürünü, 60 yılı aşan mimar, akademisyen, fotoğrafçı, yazar kimliklerinden süzülen özgün, siyah-beyaz bir fotoğraf seçkisi üzerinden aktarıyor.

Kitabın GİRİŞ bölümünde Antik dönemden Bizans'a, Osmanlı'dan günümüze uzanan bir yaşam ve yerleşim alanı olagelen Boğaz'ın öneminin göstergesi olan tarihi veriler; haritalar, gravürler eşliğinde paylaşılıyor. Özellikle Osmanlı döneminde Boğaziçi ve kıyılarında gelişen mimarlığa, kültüre ilişkin kimi bilgiler ise döneme tanıklık etmiş Gugas V. İnciciyan, Edmondo de Amicis, Abdülaziz Bey, A. Cabir Vada, Abdülhak Şinasi Hisar gibi yazarların kaleminden aktarılıyor. Göksu mesirelerinden mehtapta sandal sefalarına, sahilhane bahçelerinden yazlıklardaki hayata, balıkçılardan sandalcılara, yalı mimarlığından ahşap konutlara uzanan ve adeta denizle gelişen, bütünleşen bu yaşam kültüründen kesitler sunuluyor.

Ardından da Reha Günay, 1960'lardan bugüne çektiği özgün fotoğraflarla ANADOLU YAKASI başlığı altında Üsküdar'dan Anadolukavağı'na; RUMELİ YAKASI başlığı altında Tophane'den Yenimahalle'ye uzanan rotaları izleyerek, yaptığı seçki ile kimi günümüze dahi ulaşamamış kimi özgünlüğünü yitirmiş yapıları ve dokuyu gelecek kuşaklara aktarıyor.

Aziz Mahmut Hüdayi Külliyesi, Alexandre Vallaury tasarımı Debreli İsmail Paşa Yalısı, Sadullah Paşa Yalısı, Kadiri Tekkesi, Naime Sultan Yalısı, İstanbul'un en eski ahşap yapısı Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ve ikinci en eski yapısı Kavafyan Konağı, Sait Halim Paşa Yalısı, Raimondo D'Aranco tarafından tasarlanan İtalyan Konsolosluğu, Huber Köşkü gibi tarihi ve mimari öneme sahip onlarca yapının yanı sıra birbirine yaslanmış, bir arada yaşama kültürünün de bir göstergesi olan mütevazi ahşap sıraevlerin, sokakların ve caddelerin kaydını düşüyor.

Reha Günay, küçük geleneksel ahşap konutlardan Barok, Art Deco, Art Nouveau ya da Neoklasik üsluplarda inşa edilmiş görkemli köşk ve yalılara uzanan eşsiz fotoğrafları aracılığıyla, yitirdiğimiz bir mimarlık anlayışını ve yaşam kültürünü şöyle hatırlatıyor:

“Çocukluğumu yaşadığım İstanbul'un neredeyse tamamı ahşap konutlardan oluşuyordu. 2.700 yıllık bir kentte toplum yapıları taş ve tuğladan yapılmış; zamanın her türlü aşınımına karşın büyük bir kısmı hâlâ var olmaya devam ediyor. Ancak konut mimarlığı tümüyle ahşap olduğundan çeyrek yüzyıllık aralıklarla yenilenerek çocukluğuma kadar dayanabilmişti. İstanbul sokaklarında dolaşırken yer yer kârgir veya betonarme konutlara da rastlıyordum. Bunlar daha çok bazı semtlerde veya ana caddeler üzerinde yer alıyordu. Bu inşa biçimi giderek artmaya başladı. İşte o zaman bu mimarlık mirasının bir gün yok olacağı endişesiyle fotoğraflarını çekmeye başladım...

Boğaziçi tarih boyunca süregelmiş 30 km derinliğinde bir kültür kanalıdır. Bu geçmişin sürekliliğini anlatmak için dönemleriyle ele almak istedim. Antik dönemde Boğaziçi kıyıları her noktasıyla iyi bilinen bir bölge olduğu halde Boğaziçi ile ilgili bilgilerimiz Bizans'ın sona ermesinden sonra gittikçe azalmış, en son merak edenler de 18.-19. yüzyıllarda sona ermiş görünüyor. Ancak geçmişin görüntüleri sisler içinde yok olurken, yeni yeşeren bir Boğaziçi kültürü gözlerimizi kamaştırmaya başlamıştır. Bu, Osmanlı uygarlığının yarattığı doğa ile bütünleşmiş duyarlılığıyla iyice incelmiş çok parlak bir dönemdir. Ne yazıktır ki bu dönem, Osmanlı'nın son zamanlarında, tıpkı sahip olduğu gücün zayıflayıp çöküşü gibi sona erdi.

Son yıllarda ise Boğaziçi, İstanbul'un sınırsız büyümesi ve kalabalıklaşması üzerine rant akımının etki alanına girmiş ve yeni zenginlerin ilgi odağı haline gelmiş bulunuyor. Belki de yine aynı nedenlerle yalı sevdası oluşmuş; yalı sahibi olmak ve yalıda yaşamak yeni bir tutku haline gelmiş; yalılar harap olmaktan kurtulmuş, yeni yüzleriyle su kıyılarında parlamaya başlamıştır. Ancak Osmanlı ekabirinin o incelikli yaşam dünyası artık başka bir biçime evrilmiş görünüyor... Tek tek konutları yenilemek veya ihya etmek Boğaziçi'nin görünümüne ve ruhuna ne kadar yakışıyor? Aralarında yüzlerce beton yığını yükselirken.. Sorgulanması gerekir, diye düşünüyorum. O nedenle fotoğrafları seçerken en eski olanlarını tercih ettim. Şimdi allanmış pullanmış haliyle belki bir kısmını zor tanıyacaksınız...”

Duotone özel baskı tekniği ile kuşe kâğıda, büyük boy, ciltli olarak basılan kitabın editörlüğünü Mesut Kaya, Grafik Tasarım ve baskı hazırlıklarını Kemal Kara, grafik uygulamasını ise Resul Atabay yaptı.

İÇİNDEKİLER
GİRİŞ: Geçmişte Boğaziçi, Dönemin Tanıkları, Boğaziçi, Boğaziçi'nde Yaşam, Yalı Mimarlığı

ANADOLU YAKASI: Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli, Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Beykoz, Anadolukavağı

AVRUPA YAKASI: Tophane, Fındıklı, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Emirgân, Yeniköy, Tarabya, Kireçburnu, Büyükdere, Yenimahalle

REHA GÜNAY 1937 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Reha Günay, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden 1960 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde doktora yaptı. 1994 yılında profesör olan Reha Günay, emekli olana kadar Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Ana Bilim Dalı'nda çalıştıktan sonra Yeditepe Üniversitesi'nde bir süre öğretim üyesi olarak görev yaptı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Fotoğraf Bölümü'nün kurucuları arasında yer aldı ve 1978-2011 yılları arasında Mimarlık Fotoğrafı Dersi verdi. Fotoğraf çalışmalarında, kültür varlıklarının ve mimarlık mirasının belgelenmesine gayret etti. 1983-2004 arasında Ağa Han Mimarlık Ödülleri Vakfı için İslam ülkelerinde yarışmaya katılan yapıları fotoğrafla belgeledi.

Reha Günay, yaşamı boyunca yaptığı başarılı çalışmalar nedeniyle 2020 yılında, TMMOB Mimarlar Odası 17. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri kapsamında “Mimarlığa Katkı Ödülü”ne lâyık görülmüştür.

Arkeoloji ve yöresel mimarlık üzerine çalışmalar yapan, uluslararası sergiler hazırlamış olan Reha Günay'ın YEM Yayın tarafından yayımlanmış Mimar Sinan, İstanbul'un Kaybolan Ahşap Konutları, İstanbul Adalarının Yaşayan Ahşap Konutları, Analog ve Dijital Mimarlık Fotoğrafı, Şile'deki Ev, Mimar Sinan Neden Bir Tasarım Dehasıdır?, Geleneksel Mimarlığın İzinde 1: Bodrum 1965-1991 ' in de aralarında bulunduğu 30 kitabı var.
Reha Günay'ın, Boğaziçi'nin yapı ve yaşam kültürünü eşsiz fotoğrafları aracılığıyla aktardığı yeni kitabı Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları, DEKAR Yapı ve Yatırım A.Ş.'nin değerli katkılarıyla yayımlandı.

Prof.Dr. Reha Günay, Boğaziçi'nin Ahşap Konutları ve Yalıları'nda İstanbul Boğaz kıyılarındaki yapı ve yaşam kültürünü, 60 yılı aşan mimar, akademisyen, fotoğrafçı, yazar kimliklerinden süzülen özgün, siyah-beyaz bir fotoğraf seçkisi üzerinden aktarıyor.

Kitabın GİRİŞ bölümünde Antik dönemden Bizans'a, Osmanlı'dan günümüze uzanan bir yaşam ve yerleşim alanı olagelen Boğaz'ın öneminin göstergesi olan tarihi veriler; haritalar, gravürler eşliğinde paylaşılıyor. Özellikle Osmanlı döneminde Boğaziçi ve kıyılarında gelişen mimarlığa, kültüre ilişkin kimi bilgiler ise döneme tanıklık etmiş Gugas V. İnciciyan, Edmondo de Amicis, Abdülaziz Bey, A. Cabir Vada, Abdülhak Şinasi Hisar gibi yazarların kaleminden aktarılıyor. Göksu mesirelerinden mehtapta sandal sefalarına, sahilhane bahçelerinden yazlıklardaki hayata, balıkçılardan sandalcılara, yalı mimarlığından ahşap konutlara uzanan ve adeta denizle gelişen, bütünleşen bu yaşam kültüründen kesitler sunuluyor.

Ardından da Reha Günay, 1960'lardan bugüne çektiği özgün fotoğraflarla ANADOLU YAKASI başlığı altında Üsküdar'dan Anadolukavağı'na; RUMELİ YAKASI başlığı altında Tophane'den Yenimahalle'ye uzanan rotaları izleyerek, yaptığı seçki ile kimi günümüze dahi ulaşamamış kimi özgünlüğünü yitirmiş yapıları ve dokuyu gelecek kuşaklara aktarıyor.

Aziz Mahmut Hüdayi Külliyesi, Alexandre Vallaury tasarımı Debreli İsmail Paşa Yalısı, Sadullah Paşa Yalısı, Kadiri Tekkesi, Naime Sultan Yalısı, İstanbul'un en eski ahşap yapısı Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ve ikinci en eski yapısı Kavafyan Konağı, Sait Halim Paşa Yalısı, Raimondo D'Aranco tarafından tasarlanan İtalyan Konsolosluğu, Huber Köşkü gibi tarihi ve mimari öneme sahip onlarca yapının yanı sıra birbirine yaslanmış, bir arada yaşama kültürünün de bir göstergesi olan mütevazi ahşap sıraevlerin, sokakların ve caddelerin kaydını düşüyor.

Reha Günay, küçük geleneksel ahşap konutlardan Barok, Art Deco, Art Nouveau ya da Neoklasik üsluplarda inşa edilmiş görkemli köşk ve yalılara uzanan eşsiz fotoğrafları aracılığıyla, yitirdiğimiz bir mimarlık anlayışını ve yaşam kültürünü şöyle hatırlatıyor:

“Çocukluğumu yaşadığım İstanbul'un neredeyse tamamı ahşap konutlardan oluşuyordu. 2.700 yıllık bir kentte toplum yapıları taş ve tuğladan yapılmış; zamanın her türlü aşınımına karşın büyük bir kısmı hâlâ var olmaya devam ediyor. Ancak konut mimarlığı tümüyle ahşap olduğundan çeyrek yüzyıllık aralıklarla yenilenerek çocukluğuma kadar dayanabilmişti. İstanbul sokaklarında dolaşırken yer yer kârgir veya betonarme konutlara da rastlıyordum. Bunlar daha çok bazı semtlerde veya ana caddeler üzerinde yer alıyordu. Bu inşa biçimi giderek artmaya başladı. İşte o zaman bu mimarlık mirasının bir gün yok olacağı endişesiyle fotoğraflarını çekmeye başladım...

Boğaziçi tarih boyunca süregelmiş 30 km derinliğinde bir kültür kanalıdır. Bu geçmişin sürekliliğini anlatmak için dönemleriyle ele almak istedim. Antik dönemde Boğaziçi kıyıları her noktasıyla iyi bilinen bir bölge olduğu halde Boğaziçi ile ilgili bilgilerimiz Bizans'ın sona ermesinden sonra gittikçe azalmış, en son merak edenler de 18.-19. yüzyıllarda sona ermiş görünüyor. Ancak geçmişin görüntüleri sisler içinde yok olurken, yeni yeşeren bir Boğaziçi kültürü gözlerimizi kamaştırmaya başlamıştır. Bu, Osmanlı uygarlığının yarattığı doğa ile bütünleşmiş duyarlılığıyla iyice incelmiş çok parlak bir dönemdir. Ne yazıktır ki bu dönem, Osmanlı'nın son zamanlarında, tıpkı sahip olduğu gücün zayıflayıp çöküşü gibi sona erdi.

Son yıllarda ise Boğaziçi, İstanbul'un sınırsız büyümesi ve kalabalıklaşması üzerine rant akımının etki alanına girmiş ve yeni zenginlerin ilgi odağı haline gelmiş bulunuyor. Belki de yine aynı nedenlerle yalı sevdası oluşmuş; yalı sahibi olmak ve yalıda yaşamak yeni bir tutku haline gelmiş; yalılar harap olmaktan kurtulmuş, yeni yüzleriyle su kıyılarında parlamaya başlamıştır. Ancak Osmanlı ekabirinin o incelikli yaşam dünyası artık başka bir biçime evrilmiş görünüyor... Tek tek konutları yenilemek veya ihya etmek Boğaziçi'nin görünümüne ve ruhuna ne kadar yakışıyor? Aralarında yüzlerce beton yığını yükselirken.. Sorgulanması gerekir, diye düşünüyorum. O nedenle fotoğrafları seçerken en eski olanlarını tercih ettim. Şimdi allanmış pullanmış haliyle belki bir kısmını zor tanıyacaksınız...”

Duotone özel baskı tekniği ile kuşe kâğıda, büyük boy, ciltli olarak basılan kitabın editörlüğünü Mesut Kaya, Grafik Tasarım ve baskı hazırlıklarını Kemal Kara, grafik uygulamasını ise Resul Atabay yaptı.

İÇİNDEKİLER
GİRİŞ: Geçmişte Boğaziçi, Dönemin Tanıkları, Boğaziçi, Boğaziçi'nde Yaşam, Yalı Mimarlığı

ANADOLU YAKASI: Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli, Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Beykoz, Anadolukavağı

AVRUPA YAKASI: Tophane, Fındıklı, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Emirgân, Yeniköy, Tarabya, Kireçburnu, Büyükdere, Yenimahalle

REHA GÜNAY 1937 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Reha Günay, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden 1960 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde doktora yaptı. 1994 yılında profesör olan Reha Günay, emekli olana kadar Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Ana Bilim Dalı'nda çalıştıktan sonra Yeditepe Üniversitesi'nde bir süre öğretim üyesi olarak görev yaptı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Fotoğraf Bölümü'nün kurucuları arasında yer aldı ve 1978-2011 yılları arasında Mimarlık Fotoğrafı Dersi verdi. Fotoğraf çalışmalarında, kültür varlıklarının ve mimarlık mirasının belgelenmesine gayret etti. 1983-2004 arasında Ağa Han Mimarlık Ödülleri Vakfı için İslam ülkelerinde yarışmaya katılan yapıları fotoğrafla belgeledi.

Reha Günay, yaşamı boyunca yaptığı başarılı çalışmalar nedeniyle 2020 yılında, TMMOB Mimarlar Odası 17. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri kapsamında “Mimarlığa Katkı Ödülü”ne lâyık görülmüştür.

Arkeoloji ve yöresel mimarlık üzerine çalışmalar yapan, uluslararası sergiler hazırlamış olan Reha Günay'ın YEM Yayın tarafından yayımlanmış Mimar Sinan, İstanbul'un Kaybolan Ahşap Konutları, İstanbul Adalarının Yaşayan Ahşap Konutları, Analog ve Dijital Mimarlık Fotoğrafı, Şile'deki Ev, Mimar Sinan Neden Bir Tasarım Dehasıdır?, Geleneksel Mimarlığın İzinde 1: Bodrum 1965-1991 ' in de aralarında bulunduğu 30 kitabı var.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat