Geçtiğimiz yıl yayınlanan ilk öykü kitabı Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul ile dikkat çeken Murat Gülsoy, genç kuşak öykücüleri arasında yetkin üslubu, özgün konularıyla, kendisine yer açacağının işaretlerini vermişti. Murat Gülsoy'un ikinci kitabı olan Bu Kitabı Çalın, yine birbirinden bağımsız görünen öyküler içerse de, bir bütünlük duygusu yaratıyor. Klasik öykü tadında metinler sunan Murat Gülsoy'un öyküleri, olaysız gelişen çağdaş öykünün durgunluğunu taşımıyor; onunkiler tam tersine olay üzerine kuruluyor. Gerçekliğin artık kurgusal bir şeye dönüştüğünü, kurguların da hayatımızın her alanına yayıldığını varsayan yazar, kurgusal alanın sınırlarını zorluyor ve okurdan öyküye aktif olarak katılmasını bekliyor. Pek çok öyküsünde gerçekle kurmaca iç içe geçiyor, yazar elindeki izlekle oyunlar oynuyor, okuru sürekli şaşırtıyor. Öyküler, gerçekten gerçeküstüne, fantastik bir anlatıma açılıyor. Postmodern denebilecek anlatımının izlerini ise yaptığı göndermelerde, öykülerin içine oturttuğu başka metinlerde buluyoruz: örneğin Edip Cansever'in şiiri ya da Oğuz Atay'ın öyküleriyle kurduğu bağlantılarda. Zekice kurgulanmış bu öyküler, bir dolambacın gizemli yollarında dolaştırıyor okuru. İlk kitapta olduğu gibi ‘oyun' izleği yine öykülerin pek çoğunda öne çıkıyor. Öykülerinin ortak öğesi olan ironi ve karamizah, öykü kişilerinin ve durumlarının son derece başarılı imgesel betimlemeleri, Murat Gülsoy'un öykücülüğünün öne çıkan nitelikleri.
Geçtiğimiz yıl yayınlanan ilk öykü kitabı Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul ile dikkat çeken Murat Gülsoy, genç kuşak öykücüleri arasında yetkin üslubu, özgün konularıyla, kendisine yer açacağının işaretlerini vermişti. Murat Gülsoy'un ikinci kitabı olan Bu Kitabı Çalın, yine birbirinden bağımsız görünen öyküler içerse de, bir bütünlük duygusu yaratıyor. Klasik öykü tadında metinler sunan Murat Gülsoy'un öyküleri, olaysız gelişen çağdaş öykünün durgunluğunu taşımıyor; onunkiler tam tersine olay üzerine kuruluyor. Gerçekliğin artık kurgusal bir şeye dönüştüğünü, kurguların da hayatımızın her alanına yayıldığını varsayan yazar, kurgusal alanın sınırlarını zorluyor ve okurdan öyküye aktif olarak katılmasını bekliyor. Pek çok öyküsünde gerçekle kurmaca iç içe geçiyor, yazar elindeki izlekle oyunlar oynuyor, okuru sürekli şaşırtıyor. Öyküler, gerçekten gerçeküstüne, fantastik bir anlatıma açılıyor. Postmodern denebilecek anlatımının izlerini ise yaptığı göndermelerde, öykülerin içine oturttuğu başka metinlerde buluyoruz: örneğin Edip Cansever'in şiiri ya da Oğuz Atay'ın öyküleriyle kurduğu bağlantılarda. Zekice kurgulanmış bu öyküler, bir dolambacın gizemli yollarında dolaştırıyor okuru. İlk kitapta olduğu gibi ‘oyun' izleği yine öykülerin pek çoğunda öne çıkıyor. Öykülerinin ortak öğesi olan ironi ve karamizah, öykü kişilerinin ve durumlarının son derece başarılı imgesel betimlemeleri, Murat Gülsoy'un öykücülüğünün öne çıkan nitelikleri.