Kapitalizmin bitmeyen inşasını tanımlayan temeller, elbette ki "ekonomi dünyası"nda, başka sınıfları ekonomik olarak sömüren mekanizmada aranır. Ekonomik sömürü sonsuzdur ve "işte, sömürü şurada bitiyor!" diyebileceğimiz bir hudutla da işaretlenemez. Ekonomik sömürü görülür, en azından alım gücünün erişemediği "tüketim nesneleri" karşısında algılanır.
Ama kapitalizmin devamlılığını sağlayan esas öğe olan burjuva egemenliğin işleyiş biçimleri öyle kolayca fark edilemez. Egemenlik biçimleri günlük hayatlara, her günkü koşuşturmalara nüfuz etmiştir.
Monique Pinçon-Charlot ve Michel Pinçon, Burjuvazinin Sosyolojisi'nde ekonomik sömürü ve egemenlik arasında bir ayrım çizgisi çekerek, burjuvazinin sürekliliğini sağlayan temel unsurun egemenlik olduğunu vurguluyorlar. Egemenliği tanımlayan unsur ise insanlar arası ilişkide belirleyici olan burjuva sosyolojisinin bütün topluma yansıttığı tarihsel kültürdür.
"Burjuvalar zengindir. Ancak burjuvazinin zenginliği çok biçimlidir: Para, çok para, kültür, toplumsal ilişkiler ve prestijden oluşan bir karışımdır burjuvazinin zenginliği. Başkalarının toplumsal sıkıntıları ne kadar yığılmışsa burjuvazinin kültüre dayalı ayrıcalıkları da bir o kadar üst üste yığılmıştır.
Kamuoyu yoklamaları, burjuvazi ve zenginlik denince ilk akla gelen şeyin para olduğunu ortaya çıkarıyor: Zengin olmak ekonomik olarak tanımlanıyor. Ama burjuvazi sadece para ile tarif edilen zenginlikten ibaret değildir.
Burjuvazinin sosyolojik sistemi, ekonomik sermaye, toplumsal sermaye ve kültürel sermayenin toplaşmasından oluşur. Kültürel sermaye ve toplumsal sermaye paradan daha az dikkat çeker, amaburjuva kavramının ve hayatının belirlenmesine katkıda bulunan biçimlerdir. Burjuvazinin hayatta kalmasını sağlayan unsur, burjuvazinin sosyolojisiyle birlikte ilerleyen kültürdür."
Kapitalizmin bitmeyen inşasını tanımlayan temeller, elbette ki "ekonomi dünyası"nda, başka sınıfları ekonomik olarak sömüren mekanizmada aranır. Ekonomik sömürü sonsuzdur ve "işte, sömürü şurada bitiyor!" diyebileceğimiz bir hudutla da işaretlenemez. Ekonomik sömürü görülür, en azından alım gücünün erişemediği "tüketim nesneleri" karşısında algılanır.
Ama kapitalizmin devamlılığını sağlayan esas öğe olan burjuva egemenliğin işleyiş biçimleri öyle kolayca fark edilemez. Egemenlik biçimleri günlük hayatlara, her günkü koşuşturmalara nüfuz etmiştir.
Monique Pinçon-Charlot ve Michel Pinçon, Burjuvazinin Sosyolojisi'nde ekonomik sömürü ve egemenlik arasında bir ayrım çizgisi çekerek, burjuvazinin sürekliliğini sağlayan temel unsurun egemenlik olduğunu vurguluyorlar. Egemenliği tanımlayan unsur ise insanlar arası ilişkide belirleyici olan burjuva sosyolojisinin bütün topluma yansıttığı tarihsel kültürdür.
"Burjuvalar zengindir. Ancak burjuvazinin zenginliği çok biçimlidir: Para, çok para, kültür, toplumsal ilişkiler ve prestijden oluşan bir karışımdır burjuvazinin zenginliği. Başkalarının toplumsal sıkıntıları ne kadar yığılmışsa burjuvazinin kültüre dayalı ayrıcalıkları da bir o kadar üst üste yığılmıştır.
Kamuoyu yoklamaları, burjuvazi ve zenginlik denince ilk akla gelen şeyin para olduğunu ortaya çıkarıyor: Zengin olmak ekonomik olarak tanımlanıyor. Ama burjuvazi sadece para ile tarif edilen zenginlikten ibaret değildir.
Burjuvazinin sosyolojik sistemi, ekonomik sermaye, toplumsal sermaye ve kültürel sermayenin toplaşmasından oluşur. Kültürel sermaye ve toplumsal sermaye paradan daha az dikkat çeker, amaburjuva kavramının ve hayatının belirlenmesine katkıda bulunan biçimlerdir. Burjuvazinin hayatta kalmasını sağlayan unsur, burjuvazinin sosyolojisiyle birlikte ilerleyen kültürdür."