#smrgKİTABEVİ Büyük Devletlerin Balkanlara ve Balkan Savaşlarına Bakışına Dair Bir Rapor: Carnegie Vakfı Raporu 1914 CİLTLİ - 2019

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Sarıyıldız Ofset
Dizi Adı:
IV/A-2-2.1 Dizi-Sayı: 40
ISBN-10:
9751741554
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Hazırlayan:
Mehmet Okur
Stok Kodu:
1199199144
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
580
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
Bu üründen 2 adet satın alınmıştır.
1199199144
585139
Büyük Devletlerin Balkanlara ve Balkan Savaşlarına Bakışına Dair Bir Rapor: Carnegie Vakfı Raporu 1914 CİLTLİ -        2019
Büyük Devletlerin Balkanlara ve Balkan Savaşlarına Bakışına Dair Bir Rapor: Carnegie Vakfı Raporu 1914 CİLTLİ - 2019 #smrgKİTABEVİ
0.00
Carnegie Vakfı Raporu'nun böyle bir çalışmaya konu olacak birçok özelliği var. Bunlardan en önemlisi de raporun ilk yayınlanışından neredeyse 100 yıl sonra dahi Balkanlarda patlak veren bir savaşın genel görünümü olarak yeniden sunulması. Bu durumda rapora Balkanlara dair bir genelleme bir formülasyon çabası ve hatta bir çözümleme de denebilir. Ancak Dünya'nın bilhassa 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı değişim ve "yeni dünya düzenin" ortaya çıkardığı kutup kavramının yansımaları artık yeni bir değerlendirmenin Dünyanın geneli için olduğu kadar Balkanlar içinde gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyuyordu. Ancak ne yazık ki bu raporun 1990'larda yaşananlar sonrasında bir kez daha ortaya çıkarılması aslında değişen dünyanın aksine Batı'nın Balkanlara bakışında çok da radikal bir değişim ya da dönüşümün olmadığı açıkça gösteriyordu.

Rapor'da sunulan harita ve fotoğraflar oldukça titiz bir çalışma sonrasında belirlenmiş ve konu bütünlüğüne göre raporun içerisine yerleştirilmiştir. Eserin birinci bölümünün Balkan Savaşları'nın sebeplerine ayrılması tabii ki şaşırtıcı değildir. Zira bu bölüm aslında tüm raporun ana gayesidir. Zira raporun temel çıkış noktası Avrupa için, Batı için bir vahşet sahası olan Balkan Harplerinin sebeplerinin ileride gerçekleşecek benzer bir hadisenin önüne geçebilmek için net bir şekilde ortaya konabilmesi mühim bir gereksinimdi. Bu bölümde Balkan etnografyası ve ulusçu özlemlerden, otonomi mücadelelerinden ve Balkan müttefik devletlerinden bahsedilmekte özellikle ikinci savaşta aralarında meydana gelen ayrılıklardan bahsedilmektedir. Bu bölümde Kanchev'in hazırladığı mühim istatistikî nüfus çalışmasına atıflarda da bulunulmuştur. Bu bölümün son kısmında Londra ve Bükreş Anlaşmaları sonucunda bölgesel sınır değişiklikleri ortaya konulmuş, bu sayede öncelikle savaşın maddi kazanım ve kayıpları tespit edilmiştir. Bu noktada ilk hüküm Balkan Müttefik devletlerinin istediklerini alıp alamadıklarına dair olmuştur.

İkinci bölümde yazar hadiseleri hem acı hem de sürükleyici olarak betimler. Çünkü daha ilk cümlesinde Avrupa'nın Balkan Savaşlarına bakışını oldukça kısa ve net olarak açıklar. Rapora göre Avrupalılar Balkan Savaşlarını bir kurtuluş savaşı olarak görmektedir. Balkan halklarının Türkler tarafından maruz bırakıldıkları 500 yıllık esaretten kurtulma savaşı ve bunun getirdiği isyan, yıkım, katliam…(Report, 1914: 70). Burada vurgulanan ve Balkan halklarını birer keşmekeş kaynağı gösteren en mühim aşama savaş sırasında yaşananlardır. Yani aslında raporda vurguların Balkan ülkelerinin uzun zamandır bir hesaplaşmaya çevirdikleri Türkleri sözde onlar üzerindeki baskıcı tavrı ve sonuçları değil, bu halkların Balkan Harpleri sırasında birbirlerine gösterdikleri kin ve nefrettir. Yakılan yıkılan köyler birçok kez bu yıkımın en mühim delili olarak sunulmuştur. (Report, 1914: 73). Bu yıkıma örnek olarak Dohato (Doxato) Köyü verilebilir.

Carnegie Vakfı Raporu'nun böyle bir çalışmaya konu olacak birçok özelliği var. Bunlardan en önemlisi de raporun ilk yayınlanışından neredeyse 100 yıl sonra dahi Balkanlarda patlak veren bir savaşın genel görünümü olarak yeniden sunulması. Bu durumda rapora Balkanlara dair bir genelleme bir formülasyon çabası ve hatta bir çözümleme de denebilir. Ancak Dünya'nın bilhassa 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı değişim ve "yeni dünya düzenin" ortaya çıkardığı kutup kavramının yansımaları artık yeni bir değerlendirmenin Dünyanın geneli için olduğu kadar Balkanlar içinde gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyuyordu. Ancak ne yazık ki bu raporun 1990'larda yaşananlar sonrasında bir kez daha ortaya çıkarılması aslında değişen dünyanın aksine Batı'nın Balkanlara bakışında çok da radikal bir değişim ya da dönüşümün olmadığı açıkça gösteriyordu.

Rapor'da sunulan harita ve fotoğraflar oldukça titiz bir çalışma sonrasında belirlenmiş ve konu bütünlüğüne göre raporun içerisine yerleştirilmiştir. Eserin birinci bölümünün Balkan Savaşları'nın sebeplerine ayrılması tabii ki şaşırtıcı değildir. Zira bu bölüm aslında tüm raporun ana gayesidir. Zira raporun temel çıkış noktası Avrupa için, Batı için bir vahşet sahası olan Balkan Harplerinin sebeplerinin ileride gerçekleşecek benzer bir hadisenin önüne geçebilmek için net bir şekilde ortaya konabilmesi mühim bir gereksinimdi. Bu bölümde Balkan etnografyası ve ulusçu özlemlerden, otonomi mücadelelerinden ve Balkan müttefik devletlerinden bahsedilmekte özellikle ikinci savaşta aralarında meydana gelen ayrılıklardan bahsedilmektedir. Bu bölümde Kanchev'in hazırladığı mühim istatistikî nüfus çalışmasına atıflarda da bulunulmuştur. Bu bölümün son kısmında Londra ve Bükreş Anlaşmaları sonucunda bölgesel sınır değişiklikleri ortaya konulmuş, bu sayede öncelikle savaşın maddi kazanım ve kayıpları tespit edilmiştir. Bu noktada ilk hüküm Balkan Müttefik devletlerinin istediklerini alıp alamadıklarına dair olmuştur.

İkinci bölümde yazar hadiseleri hem acı hem de sürükleyici olarak betimler. Çünkü daha ilk cümlesinde Avrupa'nın Balkan Savaşlarına bakışını oldukça kısa ve net olarak açıklar. Rapora göre Avrupalılar Balkan Savaşlarını bir kurtuluş savaşı olarak görmektedir. Balkan halklarının Türkler tarafından maruz bırakıldıkları 500 yıllık esaretten kurtulma savaşı ve bunun getirdiği isyan, yıkım, katliam…(Report, 1914: 70). Burada vurgulanan ve Balkan halklarını birer keşmekeş kaynağı gösteren en mühim aşama savaş sırasında yaşananlardır. Yani aslında raporda vurguların Balkan ülkelerinin uzun zamandır bir hesaplaşmaya çevirdikleri Türkleri sözde onlar üzerindeki baskıcı tavrı ve sonuçları değil, bu halkların Balkan Harpleri sırasında birbirlerine gösterdikleri kin ve nefrettir. Yakılan yıkılan köyler birçok kez bu yıkımın en mühim delili olarak sunulmuştur. (Report, 1914: 73). Bu yıkıma örnek olarak Dohato (Doxato) Köyü verilebilir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat