Doç. Dr. Ayşe Ece Fransızca ve İngilizceden yaptığı çevirilerin yanısıra edebiyat çevirisi ve eleştirisi üzerine bilimsel çalışmalarıyla da tanınan bir akademisyen. Bu yeni kitabında bir yandan edebiyat çevirmenlerindeki yazarlık hallerini ortaya çıkarırken, diğer yandan Halit Ziya Uşaklıgil, Iris Murdoch, Orhan Pamuk gibi romancıların eserlerindeki çevirmen portrelerini ortaya çıkarıyor.
Edebiyat dünyasının, telif eserlerle olduğu kadar çeviri eserlerle de gelişip zenginleştiği bilinen bir gerçektir. Aslında her edebiyat, kendi büyüklüğünü başka edebiyatlarla ortak olan, onlarla çeviri yoluyla paylaştığı eserlere de borçludur. Yabancı bir edebiyatın klasik yazarlarının başka dillere çevrilmiş olması o edebiyatın gücünün bir kaynağı ve işareti kabul edilir. Fakat edebiyatın asıl kişileri bu süreçte genellikle unutulur. Yazarlar ve eserleri kültürün ve edebiyatın yaratıcıları olarak övülürken, çevirmenler ve çalışmaları onların hayaletleriymiş gibi edebiyatın gündüzünde görünmezler. Oysa her biri çevirdikleri eserlerin yazarı ve kahramanı haline gelmiştir.
Ayşe Ece, çevirmenin işte bu şekilde yazar kimliğine bürünmesini, yazarın gölgesi ve ikiz kardeşi haline gelmesini ele alıyor. Edebiyatın kendisini bir çeviri süreci olarak gören yaklaşımdan yola çıkarak, çeviri yapmanın edebi eylemin kendisi olduğunu savunuyor. Günümüzde yetersiz kalan geleneksel çeviri anlayışının yerine, çevirmenin zaten üstlenmiş olduğu rolü öne çıkaran daha bütünlüklü bir anlayışın benimsenmesi gerektiğini ileri sürüyor. Çeviri araştırmacılarının dışında, çeviri okurlarının da, çevirmenlerin de başvuracağı bir portre çalışması bu kitap.
Doç. Dr. Ayşe Ece Fransızca ve İngilizceden yaptığı çevirilerin yanısıra edebiyat çevirisi ve eleştirisi üzerine bilimsel çalışmalarıyla da tanınan bir akademisyen. Bu yeni kitabında bir yandan edebiyat çevirmenlerindeki yazarlık hallerini ortaya çıkarırken, diğer yandan Halit Ziya Uşaklıgil, Iris Murdoch, Orhan Pamuk gibi romancıların eserlerindeki çevirmen portrelerini ortaya çıkarıyor.
Edebiyat dünyasının, telif eserlerle olduğu kadar çeviri eserlerle de gelişip zenginleştiği bilinen bir gerçektir. Aslında her edebiyat, kendi büyüklüğünü başka edebiyatlarla ortak olan, onlarla çeviri yoluyla paylaştığı eserlere de borçludur. Yabancı bir edebiyatın klasik yazarlarının başka dillere çevrilmiş olması o edebiyatın gücünün bir kaynağı ve işareti kabul edilir. Fakat edebiyatın asıl kişileri bu süreçte genellikle unutulur. Yazarlar ve eserleri kültürün ve edebiyatın yaratıcıları olarak övülürken, çevirmenler ve çalışmaları onların hayaletleriymiş gibi edebiyatın gündüzünde görünmezler. Oysa her biri çevirdikleri eserlerin yazarı ve kahramanı haline gelmiştir.
Ayşe Ece, çevirmenin işte bu şekilde yazar kimliğine bürünmesini, yazarın gölgesi ve ikiz kardeşi haline gelmesini ele alıyor. Edebiyatın kendisini bir çeviri süreci olarak gören yaklaşımdan yola çıkarak, çeviri yapmanın edebi eylemin kendisi olduğunu savunuyor. Günümüzde yetersiz kalan geleneksel çeviri anlayışının yerine, çevirmenin zaten üstlenmiş olduğu rolü öne çıkaran daha bütünlüklü bir anlayışın benimsenmesi gerektiğini ileri sürüyor. Çeviri araştırmacılarının dışında, çeviri okurlarının da, çevirmenlerin de başvuracağı bir portre çalışması bu kitap.