En eski dönemlerden itibaren, toplumların meşgul olduğu konuların başında, “Nesil Yetiştirme” çalışmalarının geldiği görülmektedir. Bütün toplumlar adına, yetişmekte olan nesiller, kendi geleceğinin ifadesidir. Çünkü bir toplumun geleceğini yetiştirdiği nesillerin niteliği belirlemektedir. Diğer bir deyişle, eğitim sürecine giren insana kazandırılan bilgi, değer ve tutumlar, o toplumun hayata bakış açısını, ideallerini, beklentilerini ve hayat tarzını belirlemektedir. Tarihe bakıldığında genç kuşaklarını sağlıklı şekilde eğitemeyen toplumların istikbâlinin iyi olmadığı görülür. Geçirdiği tecrübelerin ışığında bu akıbeti çok iyi kavrayan Türk toplumu, tarih boyunca kendi kuşaklarının yetişmesi noktasında büyük çabalar sarf etmiştir. Bilinen en eski zamanlardan beri, çocukların itina ile eğitilerek, müspet tutum ve davranışlar aracılığıyla topluma kazandırılmaları temel gaye edinilmiştir.
1923'te Cumhuriyet ilan edilip yeni devlet kurulduğu zaman, yeni bir insan tipi oluşturma, yeni nesiller yetiştirme ihtiyacı da tabiî olarak ortaya çıkmıştı. Cumhuriyet dönemi yeni nesil yetiştirme çalışmalarına bakarken, yani yeni bir nesil yetiştirilmesine ilişkin görüşler değerlendirilirken, Türk tarihinde insana yönelik eğitim politikalarının gözden geçirilmesi de kaçınılmaz oluyor. Çünkü eğitim anlayışımızdaki bu büyük dönüşümü, ancak böyle bir kıyas ile kavramak imkânına sahibiz. Ayrıca aradaki farkın tespiti ve nerede bulunduğumuzun anlaşılması da hadiseyi bir bütün olarak görmemizi gerekli kılıyor.