Japonya'da 1980'lerin başında yayımlanan ve birçok dile çevrilen Derinliğin Keşfi o tarihten beri çeşitli ülkelerdeki "modernlik ve edebiyat" tartışmalarının eksenine oturmuş durumda. Kitabın bu başarısının sağlam bir temeli var. Karatani, bizlerin pek aşina olmadığımız 19. ve 20. yüzyıl Japon edebiyatını yeniden yorumlamakla sınırlamıyor kendini: Buradan hareketle "modernlik", "edebiyat" , "köken", "devlet" gibi kavramların temelinde yatan önkabullerimizi sorgulamayı, bu önkabullerin "ideolojik" doğasını gözler önüne sermeyi amaçlıyor.
Bunu bildik edebiyat kuramının sınırlarının çok ötesine geçerek başarıyor: Edebiyatı resim sanatıyla, aşk ve cinselliğin, dinin, modern tıbbın ve çocukluğun tarihiyle birlikte okuyor. Sadece edebiyatta değil bütün alanlarda modernlik deneyiminin, "toplumun tamamını, birer eğitim kurumu olarak ordu ve okul sayesinde bir fabrika olarak yeniden örgütleyen modern devlet"in damgasını vurduğu bir dizi keşfe dayandığını gösteriyor: Sırasıyla "manzaranın", "içselliğin", "itiraf sisteminin", "anlam olarak hastalığın", "çocukluğun" ve "derinliğin" keşfedilişini ve bütün bu keşiflerin "modern edebiyat"ı ne ölçüde derinden belirlediğini gözler önüne seriyor. "Devletin, yani siyasal iktidarın karşısına benlik ve içselliğe sadık kalmayı yerleştiren edebiyatçılar 'içselliğin' ta kendisinin bir tür siyaset olduğunu, mutlak otoritenin bir tezahürü olduğunu göremiyorlar" diyen Karatani son derece özgün ve kışkırtıcı bir modernlik/modernizm eleştirisi geliştiriyor.