1) Usun tüm inaklar karşısında, tüm boşinanç karşısında Saltık Gerçeklik ve Saltık Anlam olduğunu gördüğü için;
2) Usun tüm insanlara eşit olarak paylaştırıldığını gördüğü için;
3) Gerçekliğin insan-üstü olmadığını, bir öte-yan sorunu olmadığını, insan usu tarafından DOĞAL OLARAK kavranabileceğini gördüğü için;
4) Böylece her insanın, tüm insanlığın bilincine GERÇEKLİK BİÇİMİnin kazandırabileceğini gördüğü için;
5) BİLİMİ insanın bu eksiksiz bilince doğru gelişiminde vazgeçilmez önemde ve değerde gördüğü için;
6) Tüm modern törelliği sorgusuzca doğrulamadığı, tersine bîr İDEAL/USSAL TÖRELLİK uğruna onu koşulsuzca reddettiği için;
7) İnsanlığın eksiksiz Duyarlık, eksiksiz Duyunç ve eksiksiz Gerçeklik boyutlarında evrensel olarak, dünyasal olarak İDEALE GELİŞME yeteneğinde olduğunu kavradığı için.
Eğer insan varoluşu insana yaraşır bir biçim kazanacaksa, bu biçim kendi özü tarafından, gerçeklik, güzellik ve türettik tarafından belirlenecek, DEĞER dediğimiz şey saltık olarak insanın varlığının ve varoluşunun kendisi olacaktır. Ve eğer bugün insana güvensizlik, onun USSAL ÖZÜNE uygun olarak gelişme ve BÜTÜN İNSAN olma yeteneğine inançsızlık egemense, bu kuşkucu ve kötümser yorum, bu kaba realizm henüz sürmekte olan bir OTE-YANCILIĞIN anlatımıdır, henüz bir BİLİNEMEZin gözdağı altındaki bir ENDİŞE dünyasının, ANLAMSIZ bir dünyanın, SAÇMA bîr dünyanın hiçliğinde yaşayan bilince aittir. Modern usdışı kendini sürdürmede başlıca kaynaklarını bu nihilizmden, bu vazgeçmişlikten, bu boyuneğişten türetir. Böyle bir tinin değerleri yalancı, bilinci yanılsama, kendisi kendine yabancıdır. Ve böyle bir tinin varoluşu DUYARSIZLIK, TÜRESİZLİK, SÖMÜRÜ ve SAVAŞtır.
Descartes özellikle bu aptal kuşkuculuktan özgürleşmede, usun ideal öz-güvenine ulaşmada modern insanlığın yalnızca kendi DOĞAL IŞIĞINA, yalnızca bu en değerli ve sonsuz kaynağına, varoluşunun ona sunduğu kendi USUNA koşulsuzca bakma gereksiniminde olduğunu anımsatır. DESCARTES'I ANLAYAN BİLİNÇ ÖZGÜR BİR VAROLUŞA YENİDEN DOĞAR—tüm güvensizliğin, tüm yan-insanlığın ortasında. Aldanmacanın ve yanılgının bilgisizlikle bir olduğunu, yalnızca gerçeklik bilincinin türesizliğin üstesinden gelebileceğini, yalnızca özbilinçli insanlığın özgür ve özerk olacağını, kendi aptallığının ve aptalların egemenliğinden ve yönetiminden özgürleşip gerçekten uygar ve gerçekten insan olacağını görür. -Aziz Yardımlı (Arka kapaktan)
1) Usun tüm inaklar karşısında, tüm boşinanç karşısında Saltık Gerçeklik ve Saltık Anlam olduğunu gördüğü için;
2) Usun tüm insanlara eşit olarak paylaştırıldığını gördüğü için;
3) Gerçekliğin insan-üstü olmadığını, bir öte-yan sorunu olmadığını, insan usu tarafından DOĞAL OLARAK kavranabileceğini gördüğü için;
4) Böylece her insanın, tüm insanlığın bilincine GERÇEKLİK BİÇİMİnin kazandırabileceğini gördüğü için;
5) BİLİMİ insanın bu eksiksiz bilince doğru gelişiminde vazgeçilmez önemde ve değerde gördüğü için;
6) Tüm modern törelliği sorgusuzca doğrulamadığı, tersine bîr İDEAL/USSAL TÖRELLİK uğruna onu koşulsuzca reddettiği için;
7) İnsanlığın eksiksiz Duyarlık, eksiksiz Duyunç ve eksiksiz Gerçeklik boyutlarında evrensel olarak, dünyasal olarak İDEALE GELİŞME yeteneğinde olduğunu kavradığı için.
Eğer insan varoluşu insana yaraşır bir biçim kazanacaksa, bu biçim kendi özü tarafından, gerçeklik, güzellik ve türettik tarafından belirlenecek, DEĞER dediğimiz şey saltık olarak insanın varlığının ve varoluşunun kendisi olacaktır. Ve eğer bugün insana güvensizlik, onun USSAL ÖZÜNE uygun olarak gelişme ve BÜTÜN İNSAN olma yeteneğine inançsızlık egemense, bu kuşkucu ve kötümser yorum, bu kaba realizm henüz sürmekte olan bir OTE-YANCILIĞIN anlatımıdır, henüz bir BİLİNEMEZin gözdağı altındaki bir ENDİŞE dünyasının, ANLAMSIZ bir dünyanın, SAÇMA bîr dünyanın hiçliğinde yaşayan bilince aittir. Modern usdışı kendini sürdürmede başlıca kaynaklarını bu nihilizmden, bu vazgeçmişlikten, bu boyuneğişten türetir. Böyle bir tinin değerleri yalancı, bilinci yanılsama, kendisi kendine yabancıdır. Ve böyle bir tinin varoluşu DUYARSIZLIK, TÜRESİZLİK, SÖMÜRÜ ve SAVAŞtır.
Descartes özellikle bu aptal kuşkuculuktan özgürleşmede, usun ideal öz-güvenine ulaşmada modern insanlığın yalnızca kendi DOĞAL IŞIĞINA, yalnızca bu en değerli ve sonsuz kaynağına, varoluşunun ona sunduğu kendi USUNA koşulsuzca bakma gereksiniminde olduğunu anımsatır. DESCARTES'I ANLAYAN BİLİNÇ ÖZGÜR BİR VAROLUŞA YENİDEN DOĞAR—tüm güvensizliğin, tüm yan-insanlığın ortasında. Aldanmacanın ve yanılgının bilgisizlikle bir olduğunu, yalnızca gerçeklik bilincinin türesizliğin üstesinden gelebileceğini, yalnızca özbilinçli insanlığın özgür ve özerk olacağını, kendi aptallığının ve aptalların egemenliğinden ve yönetiminden özgürleşip gerçekten uygar ve gerçekten insan olacağını görür. -Aziz Yardımlı (Arka kapaktan)