Bu kitabı okuduktan sonra kanaatim şu: İsmail Habip Sevük'ün kitabı ondan bir nesil sonra dil davasını sahiplenen Nihad Sami Banarlı'nın Türkçenin Sırları'nın yanına konulmalı, ikisi beraber okunmalı!
Bu iki kitabın birlikte okunması, konunun hakkıyla anlaşılması açısından faydalı olacaktır.
Türkçenin Sırları elhamdülillah ilgi gören bir kitap, defalarca basılmış. Dil Davası ise, 1949 yılındaki ilk baskıda kalmış…Hatta internetten taradım, nadir kitapçılar 8-10 lira fiyat biçmişler. Derim ki, hemen alın, bedava! Alan olmazsa, kaç adetse hepsini alıp dostlara hediye edeceğim. Bilin ki kıymetli bir hediyedir!
Dil Davası polemik kitabına benziyor, ama hayli sistematik. Konuya hakkıyla vâkıf bir kalemden çıktığı belli. Yazar başta “Kitabın hedefleri”ni açıklıyor. İlk cümlelerinden biri: “Dilde asıl inkılâbın bizzat dil tarafından yapıldığı”. Dile ferdi veya anonim emek verenler sayesinde dil kendini koruyor, bu yüzden “inkılâpçılık istismarı”nı ortadan kaldırmak gerekir!
İşte bu bitmez tükenmez bir istismar!
İsmail Habip'in bir tek parti dönemi aydını olduğunu hatırdan çıkarmamamız gerekiyor. O dönemin şartlarını çok iyi bildiği için, hem Atatürk'ü ustaca sıyırmaya çalışıyor, hem de kitabın yazıldığı dönemin milli şefi İnönü'yü gönüllüyor. Bu rüşveti kelamlar bir yana bırakılırsa, Dil Davası Türkçenin tersine inkılâbını en iyi anlayan ve anlatan kitap diyebiliriz. Şöyle diyor Sevük: “Ortada ‘dil inkılâbı yok, sadece dil davası' var. Bizler bu davada davacıyız. Davamızı en yüksek mahkeme olan millete sunuyoruz. Karar milletindir.”
İsmail Habip'in şahidliği, dil devriminin kimlerle yapıldığını ve nasıl bir çıkmaza girildiğini en can alıcı şekilde anlatıyor:
“Atatürk'ün haykırışı
“Bir gün sofrada Ahmet Cevat Emre Türkçenin zenginliğini, Rumcaya kayan şivesiyle ballandıra ballandıra anlatırken Atatürk birdenbire haykırdı: “Nerenin zenginliği, fakirin fakiriyiz. Baksanıza medenî dillere.. Bu haykırışı yaparken sofrada Yahya Kemal de vardı. Bunu elbet Falih Rıfkı da, Fazıl Ahmed de, sofranın diğer münevverleri de bilirler.” -
Bu kitabı okuduktan sonra kanaatim şu: İsmail Habip Sevük'ün kitabı ondan bir nesil sonra dil davasını sahiplenen Nihad Sami Banarlı'nın Türkçenin Sırları'nın yanına konulmalı, ikisi beraber okunmalı!
Bu iki kitabın birlikte okunması, konunun hakkıyla anlaşılması açısından faydalı olacaktır.
Türkçenin Sırları elhamdülillah ilgi gören bir kitap, defalarca basılmış. Dil Davası ise, 1949 yılındaki ilk baskıda kalmış…Hatta internetten taradım, nadir kitapçılar 8-10 lira fiyat biçmişler. Derim ki, hemen alın, bedava! Alan olmazsa, kaç adetse hepsini alıp dostlara hediye edeceğim. Bilin ki kıymetli bir hediyedir!
Dil Davası polemik kitabına benziyor, ama hayli sistematik. Konuya hakkıyla vâkıf bir kalemden çıktığı belli. Yazar başta “Kitabın hedefleri”ni açıklıyor. İlk cümlelerinden biri: “Dilde asıl inkılâbın bizzat dil tarafından yapıldığı”. Dile ferdi veya anonim emek verenler sayesinde dil kendini koruyor, bu yüzden “inkılâpçılık istismarı”nı ortadan kaldırmak gerekir!
İşte bu bitmez tükenmez bir istismar!
İsmail Habip'in bir tek parti dönemi aydını olduğunu hatırdan çıkarmamamız gerekiyor. O dönemin şartlarını çok iyi bildiği için, hem Atatürk'ü ustaca sıyırmaya çalışıyor, hem de kitabın yazıldığı dönemin milli şefi İnönü'yü gönüllüyor. Bu rüşveti kelamlar bir yana bırakılırsa, Dil Davası Türkçenin tersine inkılâbını en iyi anlayan ve anlatan kitap diyebiliriz. Şöyle diyor Sevük: “Ortada ‘dil inkılâbı yok, sadece dil davası' var. Bizler bu davada davacıyız. Davamızı en yüksek mahkeme olan millete sunuyoruz. Karar milletindir.”
İsmail Habip'in şahidliği, dil devriminin kimlerle yapıldığını ve nasıl bir çıkmaza girildiğini en can alıcı şekilde anlatıyor:
“Atatürk'ün haykırışı
“Bir gün sofrada Ahmet Cevat Emre Türkçenin zenginliğini, Rumcaya kayan şivesiyle ballandıra ballandıra anlatırken Atatürk birdenbire haykırdı: “Nerenin zenginliği, fakirin fakiriyiz. Baksanıza medenî dillere.. Bu haykırışı yaparken sofrada Yahya Kemal de vardı. Bunu elbet Falih Rıfkı da, Fazıl Ahmed de, sofranın diğer münevverleri de bilirler.” -