Ardından, Filipinler ve Malezya"ya, ardından Endonezya'ya sıçradı. Ekim 97'de Güney Kore'yi etkisine aldı. Güney h Kaplanları'nın en endüstrileşmişi ve dünyanın ekonomisidir.
Daha 1 yıl önce, Doğu Asya ülkeleri, gelişmekte olan ülkelere model olarak sunuluyordu. Bugün hep bir ağızdan, çöküşlerinin zaten kaçınılmaz olduğundan söz ediliyor. "Sahte (kroni) bir kapitalizmdi bu" deniyor.
Sık rastlanan bir gerekçe şu: Bu ekonomiler yeterince saydam değil, herşey gizli ve hileyle yürütülüyor, krizin nedeni budur! Ama hatırlayalım, yakınlarda Norveç, İsveç ve Finlandiya'da krizler oldu. Bu ülkelerin yüksek derecede saydam ekonomik sistemler almaları ve ileri kurumsal çerçevelere sahiplikleri de gösteriyor ki, saydamlık krizlerin nedeni değildir, krizleri önlemeye de yeterli değildir:
Asıl olarak da, neredeyse tüm burjuva yazarlar, Doğu Asya krizinin temel nedeni olarak''mali panik" (ya da "yatırımcı paniği") olgusunu öne sürmektedirler.
Biz de bu kitapta, yalnızca Marksizmin krizler üzerine söylediklerinin genel bir tekrarı değil, bunun yanı sıra, Doğu Asya'da yaşananlar ve somut sayılar temelinde, bunun böyle olmadığını göstermeye çalışacağız. (Arka kapaktan)
Ardından, Filipinler ve Malezya"ya, ardından Endonezya'ya sıçradı. Ekim 97'de Güney Kore'yi etkisine aldı. Güney h Kaplanları'nın en endüstrileşmişi ve dünyanın ekonomisidir.
Daha 1 yıl önce, Doğu Asya ülkeleri, gelişmekte olan ülkelere model olarak sunuluyordu. Bugün hep bir ağızdan, çöküşlerinin zaten kaçınılmaz olduğundan söz ediliyor. "Sahte (kroni) bir kapitalizmdi bu" deniyor.
Sık rastlanan bir gerekçe şu: Bu ekonomiler yeterince saydam değil, herşey gizli ve hileyle yürütülüyor, krizin nedeni budur! Ama hatırlayalım, yakınlarda Norveç, İsveç ve Finlandiya'da krizler oldu. Bu ülkelerin yüksek derecede saydam ekonomik sistemler almaları ve ileri kurumsal çerçevelere sahiplikleri de gösteriyor ki, saydamlık krizlerin nedeni değildir, krizleri önlemeye de yeterli değildir:
Asıl olarak da, neredeyse tüm burjuva yazarlar, Doğu Asya krizinin temel nedeni olarak''mali panik" (ya da "yatırımcı paniği") olgusunu öne sürmektedirler.
Biz de bu kitapta, yalnızca Marksizmin krizler üzerine söylediklerinin genel bir tekrarı değil, bunun yanı sıra, Doğu Asya'da yaşananlar ve somut sayılar temelinde, bunun böyle olmadığını göstermeye çalışacağız. (Arka kapaktan)