Perviz'in İngilizcesi olsaydı Al Pacino aç kalırdı. Kiraz'ın doğum günü elli yıl önce yaşanan bir katliama denk geldi. Yeser Ali, bir yıl içinde bir kahramanlık hikâyesi yazmalıydı. Bir çocuk, Flash Gordon'un Mars'tan gelmesini bekliyordu. Petyaların bahçesindeki cadı ağacında köstebek yuvası vardı. Salim Efendi'nin adıyla seciyesi hiç mi hiiiç uyuşmazdı. Esen, kim bilir kaç kere tahtada bekletildi. Sezai'nin annesiyle babası Kahta hamamında tanıştı. Nevvare'ye gün geldi, gökten nur indi.
Feride Çetin, alacakaranlık bir dünyaya ayna tutuyor, fısıltılarla, kaçamak bakışlarla, gizlice, doymaz bir merakla… Acılı, masalsı, az ama öz öykülerden oluşan bir ilk kitapla geliyor. Duyulur Dünyanın Şakası, mayhoş, gıcırtılı ve kelebek tadında hikâyelerin kitabı.
YAZAR FERİDE ÇETİN İstanbul'da doğdu. Sinema ve televizyon eğitimi aldı. Reji asistanı, gazeteci, metin yazarı, editör, oyuncu, eğitmen olarak çalıştı. Macera merakı onu Afrika'da Berberileri, Amerika'da Kızılderilileri kovalamaya itti. Taş yontup çizgi roman hikâyeleri yazarak yaşamına devam ediyor.
KİTAPTAN
Kafasına kar maskesi geçirmiş bir adam, alışveriş merkezindeki kuyumcuyu bağıra çağıra soymaya çalışıyor. Bu haliyle dikkat çekmemesi imkânsız. Sarsak Cezmi ve ben nefesimiz kesilmiş bir halde yatıyoruz yerde. Acil durumlar (bkz. kentsel dönüşüm bahanesiyle evimizin yıkılması, Veysel Usta'nın tamirhanesindeki patlama, imaret evi baskınında dayak yemem) için geliştirdiğim panik baskılı, sahte kalp krizi tişörtüm yanımda yok. Hadi o olmadı, sara nöbetim de bir türlü devreye girmiyor. Aval aval Cezmi'ye bakmaya devam ediyorum.
Kıçına yiyeceği kurşundan çok, işe geç kaldığı için ustasından işiteceği zılgıttan korkan Cezmi, kendisi için olağan bir aktiviteye tanık olmuş ve artık bundan sıkılmış insandaki gibi bir hissiyatla soruyor, "Kardeş, kaçta biter işin?"
Soyguncu bizi inceden süzüyor ama pek sallamayıp silahını tezgâhın arkasında duran zavallı genç kıza yöneltiyor. Ömrünün baharında, bu kahpe dünyaya veda edecek olma ihtimaliyle sarsılan kızın pembe yanakları, ıslak gözleri ve titreyen elleri güvenlik şirketini harekete geçirecek düğmeye hâlâ basamadığını açık ediyor. Burnuna dayanmış tabancanın korkusuyla, vitrinde sergilenen gerdanlıkları teker teker indirmeye başlıyor tazecik.
Perviz'in İngilizcesi olsaydı Al Pacino aç kalırdı. Kiraz'ın doğum günü elli yıl önce yaşanan bir katliama denk geldi. Yeser Ali, bir yıl içinde bir kahramanlık hikâyesi yazmalıydı. Bir çocuk, Flash Gordon'un Mars'tan gelmesini bekliyordu. Petyaların bahçesindeki cadı ağacında köstebek yuvası vardı. Salim Efendi'nin adıyla seciyesi hiç mi hiiiç uyuşmazdı. Esen, kim bilir kaç kere tahtada bekletildi. Sezai'nin annesiyle babası Kahta hamamında tanıştı. Nevvare'ye gün geldi, gökten nur indi.
Feride Çetin, alacakaranlık bir dünyaya ayna tutuyor, fısıltılarla, kaçamak bakışlarla, gizlice, doymaz bir merakla… Acılı, masalsı, az ama öz öykülerden oluşan bir ilk kitapla geliyor. Duyulur Dünyanın Şakası, mayhoş, gıcırtılı ve kelebek tadında hikâyelerin kitabı.
YAZAR FERİDE ÇETİN İstanbul'da doğdu. Sinema ve televizyon eğitimi aldı. Reji asistanı, gazeteci, metin yazarı, editör, oyuncu, eğitmen olarak çalıştı. Macera merakı onu Afrika'da Berberileri, Amerika'da Kızılderilileri kovalamaya itti. Taş yontup çizgi roman hikâyeleri yazarak yaşamına devam ediyor.
KİTAPTAN
Kafasına kar maskesi geçirmiş bir adam, alışveriş merkezindeki kuyumcuyu bağıra çağıra soymaya çalışıyor. Bu haliyle dikkat çekmemesi imkânsız. Sarsak Cezmi ve ben nefesimiz kesilmiş bir halde yatıyoruz yerde. Acil durumlar (bkz. kentsel dönüşüm bahanesiyle evimizin yıkılması, Veysel Usta'nın tamirhanesindeki patlama, imaret evi baskınında dayak yemem) için geliştirdiğim panik baskılı, sahte kalp krizi tişörtüm yanımda yok. Hadi o olmadı, sara nöbetim de bir türlü devreye girmiyor. Aval aval Cezmi'ye bakmaya devam ediyorum.
Kıçına yiyeceği kurşundan çok, işe geç kaldığı için ustasından işiteceği zılgıttan korkan Cezmi, kendisi için olağan bir aktiviteye tanık olmuş ve artık bundan sıkılmış insandaki gibi bir hissiyatla soruyor, "Kardeş, kaçta biter işin?"
Soyguncu bizi inceden süzüyor ama pek sallamayıp silahını tezgâhın arkasında duran zavallı genç kıza yöneltiyor. Ömrünün baharında, bu kahpe dünyaya veda edecek olma ihtimaliyle sarsılan kızın pembe yanakları, ıslak gözleri ve titreyen elleri güvenlik şirketini harekete geçirecek düğmeye hâlâ basamadığını açık ediyor. Burnuna dayanmış tabancanın korkusuyla, vitrinde sergilenen gerdanlıkları teker teker indirmeye başlıyor tazecik.