Elinizde tuttuğunuz Edwin A. Abbott'un Düzülke'sini çeviren kişi. Hinton'da aslında Abbott'u gayet iyi bilen bir yazar, ortak bir dostları var Oxford'da. Borges de zaten bu ilişkiye gönderme yapıyordu önsözünde. Nisyan ile malûl değilmiş hafızam, basbayağı yanlış hatırlıyormuşum. Çarpıtarak, bozarak. Aslında Abbott da aynı türden bir şeyi gerçekleştiriyor Düzülke'de: Evrenin ve dünyanın boyutları ile oynuyor. Üç boyuttan iki boyuta geçtiğimizde ne olur? Toplumsal hiyerarşi nasıl belirir? Erkeklerin çokgen, kadınların çizgi parçacıkları olduğu, karelerin üçgenlerin ortalıkta dolaştığı bir ülke, nasıl bir dünyanın yergisidir? Çeviriyi elime aldığımda hatırladım ama; ben bu kitabı ilk kez İtalyancasından okumuştum: Adelphi'den çıkmıştı ve başlığı Flatlandia idi: Şaşkınlıklar içinde kaldığımı da hatırlıyorum. Kuşkum yok: 1884'de yayınlanmış bu kitabı okuyunca, sizler de şaşıracaksınız.
Elinizde tuttuğunuz Edwin A. Abbott'un Düzülke'sini çeviren kişi. Hinton'da aslında Abbott'u gayet iyi bilen bir yazar, ortak bir dostları var Oxford'da. Borges de zaten bu ilişkiye gönderme yapıyordu önsözünde. Nisyan ile malûl değilmiş hafızam, basbayağı yanlış hatırlıyormuşum. Çarpıtarak, bozarak. Aslında Abbott da aynı türden bir şeyi gerçekleştiriyor Düzülke'de: Evrenin ve dünyanın boyutları ile oynuyor. Üç boyuttan iki boyuta geçtiğimizde ne olur? Toplumsal hiyerarşi nasıl belirir? Erkeklerin çokgen, kadınların çizgi parçacıkları olduğu, karelerin üçgenlerin ortalıkta dolaştığı bir ülke, nasıl bir dünyanın yergisidir? Çeviriyi elime aldığımda hatırladım ama; ben bu kitabı ilk kez İtalyancasından okumuştum: Adelphi'den çıkmıştı ve başlığı Flatlandia idi: Şaşkınlıklar içinde kaldığımı da hatırlıyorum. Kuşkum yok: 1884'de yayınlanmış bu kitabı okuyunca, sizler de şaşıracaksınız.