Çin'de İ.Ö. 500'lerde Confuçius'la, Eski Grekya'da soyguncu ve zalim, ağız kalabalığından başka marifetleri olmayan, kapkaççı politikacıların eski Grek toplumuna verdikleri ağır zararlardan ve dağıtıp yok edici sürüklenişten kurtulmak isteyen Sokrat'la Eflatun'un uğraşıları ve yazdıkları kitaplarla gelişip, büyük Türk bilgeleri ve Avrupa'dan başlayarak insanlığı geriliğin karanlıklarından kurtararak aydınlığa kavuşturma yolunu açan Farabi ve İbn Sina'nın, İslam Dini'nin temel ilkelerine dayanarak, toplumları ve insanları huzurlu ve mutlu bir yaşama ulaştırmak maksadıyla oluşturdukları felsefeleri ve kamu yönetimi sistemleri sayesinde dikkate değer bir gelişmeyle gerçekleşmiştir. Bu 2 bilgenin öğütlerini çok iyi kavramış bulunan Ahi Evran'ın da 13. yüzyıl başlarında Anadolu Selçukluları'nın, halklarına hizmet aşkıyla dolu hükümdarlarına yaptığı önerilerin, o hükümdarlar tarafından geniş yardımlarla uygulamaya konmasını teminleri ise, Confuçius, Eflatun, Farabi ve İbn Sina'dan süzülerek gelen fikirlerin, 6. bölümde açıklandığı biçimde insanlığın hizmetine sunulmasını ve yeni ufuklar açılmasını sağlamıştır.
Görülüyor ki, ekonomik kalkınma yollarının bulunması, zan edildiği gibi, "Batı tarihinde bazı elverişli koşulların yarattığı bir gelişmenin" ürünü değildir. Mutlaka devletleri yönetenlerin ciddi ve yapıcı kararlar almalarını ve yurttaşlarını huzura kavuşturmak, mutlu yaşatmak, toplumlarını da geliştirip kalkındırmak için çok verimli çalışmalarını gerektirir. Bunlar da kolayca elde edilecek sonuçlar değildir.