Kendi dünyanıza ait olmayan birisini inançlarınızdan, yaşam tarzınızdan, hatta geleceğinizden vazgeçmek pahasına severseniz neelr olur? "Fay Karığı Üçlemesi"nin ikinci kitabı Emine, işte bu soruya verilebilecek cevapları arar. Zenginliğin tüm ihtişamına rağnmen muhafazakâr yetiştiriliş tarzıyla modernite açmazına sıkışıp kalan roman kahramanı Emine'nin öyküsünün ön planında aşk ve gerçekler arasındaki ezeli çatışma yer alırken, geri planda sevgi ve tutku, masumiyet ve günahkârlık, onur ve yalan gibi zıtlıkların yarattığı gerilim, karakterlerin dramlarını daha da belirginleştiren koyu bir fon oluşturur.
Mehmet, yükselen Müslüman burjuvazisinin temsilcisi Kadoğulları İmparatorluğu'nun varislerinden Emine'yle evlenerek hem büyük bir zenginliğe hem de gerçek bir aşka sahip olur. Peki, evlilikleri ve aşkları, birbirinden farklı iki dünyayı birleştirerek yeni bir dünya yaratabilecek midir, yoksa onları kendi yalnızlıklarından daha büyük bir yalnızlığa mı mahkûm edecektir?..
Roman boyunca aşklarıyla birlikte kendilerini keşfeden iki kahramanın dokunaklı yolculuğu ve yükselen İslami sermayenin ülke kaderine egemen olma süreci birbiriyle ilintili bir kurguyla resmedilmektedir.
Mehmet Eroğlu, bir anlamda aşkın ve yitirmenin öyküsü olarak da tanımlanabilecek bu romanında, modern Türkiye'nin politik, dini ve kültürel fay hatlarıyla birbirlerinden ayrılan bireylerinin kaderlerini, girift bir olay örgüsü içinde ustaca çizerken, bir yandan da Müslüman hareketin, ülkeni yönetimine hakim olan liberal kapitalist çizgisinden farklı bir yönüne, toplumcu damarının varlığına güçlü bir vurgu yaparak yeni tartışmaların kapasını aralıyor...