#smrgSAHAF Erkmen Senan Son Sergi - 2013

Kondisyon:
Yeni Gibi
Hazırlayan:
Neslihan Uçar, Leyla Ünsal, Emre Senan
Stok Kodu:
1199138701
Boyut:
24x30
Sayfa Sayısı:
127 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199138701
524773
Erkmen Senan Son Sergi -        2013
Erkmen Senan Son Sergi - 2013 #smrgSAHAF
0.00
Son Sergi - 5 Aralık 2013 - 4 Ocak 2014
Küratör: Altan A. Marçelli, Emre Senan

ERKMEN SENAN'IN RESİMLERİ ÜZERİNE

Bir “yer"de yaşamak, sınırlar içinde yaşamak demektir elbette. O “yer"i tanımlayan sınırlar coğrafi olarak tanımlanabildiği gibi, yalnızca algılar ile de belirlenebilir. Daha açık bir söyleyişle bu sınırlar, nehirler, denizler, düzlükler, engebeler gibi bir takım işaretler ile ortaya konulabilir; ama diğer yandan bunlara gereksinim duyulmadan da bir sınır çizilebilir ki, o da çok kişisel bir tavır sonucunda gerçekleşir.

Coğrafi işaretler, sınırları somutlaştırmak açısından son derece elverişlidir. Coğrafi biçimler değişmeden varlığını sürdürdüğü müddetçe, hiç kimse o sınırları tartışmaz. Eğer yine de bir tartışma olacaksa, o da siyasi tartışmalar çerçevesinde kalır: Örneğin, sınırları değiştirmek adına, başka coğrafi noktaların saptanması için siyasi gücün devreye sokulduğu ataklardır bunlar. Aslında bu anlamda bir sınır değiştirme girişimi, yasal yollarla belirlenmiş ve çitler ya da tel örgülerle çevrilmiş bir arazi parçasının yerinin, yine yasalara dayandırılarak değiştirilmesine benzer: “Biz şu sınırlar içinde yaşıyoruz, ama yeni bir yasal uygulamaya göre, artık başka sınırlar içinde yaşayacağız." Sınır çizgileri, somutluklara bağlı olduğunda, bunu söylemek zor değildir.

Ne var ki algılarla belirlenmiş sınır, coğrafi işaretlerin somutluğundan ya da yasaların çizdiği çizgiden çok daha farklıdır. Her şeyden önce bu, kişiseldir ve duyusaldır. Bir insan, duyularıyla algıladığı bir “yer"in içindedir ve sınırlarını da buna göre çizer. Oysa çizilmiş bir sınır çizgisi de yoktur; duyularıyla algılayabildiği bir alanın sona erdiği yer, ufuk çizgisinin belirsizliğinden başka bir şey değildir. O halde bu sınır, kesin bir işaret özelliği taşımamaktadır, daha çok belirgin olanla, belirsizlik arasında bir soyutluktur. Ve söz konusu soyutluk, tümüyle kişisel bir tanımın eseridir.

Son Sergi - 5 Aralık 2013 - 4 Ocak 2014
Küratör: Altan A. Marçelli, Emre Senan

ERKMEN SENAN'IN RESİMLERİ ÜZERİNE

Bir “yer"de yaşamak, sınırlar içinde yaşamak demektir elbette. O “yer"i tanımlayan sınırlar coğrafi olarak tanımlanabildiği gibi, yalnızca algılar ile de belirlenebilir. Daha açık bir söyleyişle bu sınırlar, nehirler, denizler, düzlükler, engebeler gibi bir takım işaretler ile ortaya konulabilir; ama diğer yandan bunlara gereksinim duyulmadan da bir sınır çizilebilir ki, o da çok kişisel bir tavır sonucunda gerçekleşir.

Coğrafi işaretler, sınırları somutlaştırmak açısından son derece elverişlidir. Coğrafi biçimler değişmeden varlığını sürdürdüğü müddetçe, hiç kimse o sınırları tartışmaz. Eğer yine de bir tartışma olacaksa, o da siyasi tartışmalar çerçevesinde kalır: Örneğin, sınırları değiştirmek adına, başka coğrafi noktaların saptanması için siyasi gücün devreye sokulduğu ataklardır bunlar. Aslında bu anlamda bir sınır değiştirme girişimi, yasal yollarla belirlenmiş ve çitler ya da tel örgülerle çevrilmiş bir arazi parçasının yerinin, yine yasalara dayandırılarak değiştirilmesine benzer: “Biz şu sınırlar içinde yaşıyoruz, ama yeni bir yasal uygulamaya göre, artık başka sınırlar içinde yaşayacağız." Sınır çizgileri, somutluklara bağlı olduğunda, bunu söylemek zor değildir.

Ne var ki algılarla belirlenmiş sınır, coğrafi işaretlerin somutluğundan ya da yasaların çizdiği çizgiden çok daha farklıdır. Her şeyden önce bu, kişiseldir ve duyusaldır. Bir insan, duyularıyla algıladığı bir “yer"in içindedir ve sınırlarını da buna göre çizer. Oysa çizilmiş bir sınır çizgisi de yoktur; duyularıyla algılayabildiği bir alanın sona erdiği yer, ufuk çizgisinin belirsizliğinden başka bir şey değildir. O halde bu sınır, kesin bir işaret özelliği taşımamaktadır, daha çok belirgin olanla, belirsizlik arasında bir soyutluktur. Ve söz konusu soyutluk, tümüyle kişisel bir tanımın eseridir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat