#smrgSAHAF Erzurum'dan Ankara'ya: Küçük Bir Gezginin Serüvenleri, Beşinci Kitap -

Stok Kodu:
1199031907
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
22 s.
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1945
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199031907
417995
Erzurum'dan Ankara'ya: Küçük Bir Gezginin Serüvenleri, Beşinci Kitap -
Erzurum'dan Ankara'ya: Küçük Bir Gezginin Serüvenleri, Beşinci Kitap - #smrgSAHAF
0.00
Engin'ler, Doğu Anadolu'nun büyük şehri Erzurum'da üç gün kaldılar. Çok eski bir tarihi olan şehirdeki güzel anıtları gezdiler, gördüler. Engin, Selçuklulardan kalma medreseleri, saat kulesini, yüce mimarımız Sinan'ın eseri camiyi çok beğendi.

Eski Erzurum'un yanı başında yeni ve modern bir Erzurum kuruluyordu. Erzurum taşından yüzükler, küpeler aldılar. İstanbul'a hediye götüreceklerdi. Siyah ve parlak

taşlar Erzurum'un Oltu kazasından çıkartılıyordu.

Artık İstanbul'a dönüyorlardı. Akşam bastıralı epeyce olmuştu. Otelden istasyona bir faytonla geldiler. Hava serindi. Âdeta üşümüşlerdi. Yolculardan öğretmen:

-Denizden çok yüksekte olan yerler hep böyledir, diyordu. Yazın gündüzleri çok sıcak, geceleri serin olur.

Ay ışığı vardı. 3124 metre yükseklikteki Palandöken dağlarının eteğinde yatan Erzurum'da ışıklar pırıldaşıyordu. İstasyon tenha idi.

Tren tam vaktinde kalktı. Diğer yol arkadaşları doktor, öğretmen, Engin ve Vural bir kompartımanda idiler. Onlardan başka yaşlı bir bay da vardı. Bu yabancı, esmer ve sevimli bir adamdı. Gözleri, kara elmaslar gibi parlıyordu. Engin'in Erzurum'la ilgilendiğini görünce ona birçok şey anlatıyordu.

Tren, yirmi dakika sonra, bir istasyonda durunca: -Ilıca, dedi. Görülecek yerdir hani! Engin,

-Dün, gündüz otomobille geldik, diye cevap verdi. Banyo bile yaptık. (Kitaptan)

Engin'ler, Doğu Anadolu'nun büyük şehri Erzurum'da üç gün kaldılar. Çok eski bir tarihi olan şehirdeki güzel anıtları gezdiler, gördüler. Engin, Selçuklulardan kalma medreseleri, saat kulesini, yüce mimarımız Sinan'ın eseri camiyi çok beğendi.

Eski Erzurum'un yanı başında yeni ve modern bir Erzurum kuruluyordu. Erzurum taşından yüzükler, küpeler aldılar. İstanbul'a hediye götüreceklerdi. Siyah ve parlak

taşlar Erzurum'un Oltu kazasından çıkartılıyordu.

Artık İstanbul'a dönüyorlardı. Akşam bastıralı epeyce olmuştu. Otelden istasyona bir faytonla geldiler. Hava serindi. Âdeta üşümüşlerdi. Yolculardan öğretmen:

-Denizden çok yüksekte olan yerler hep böyledir, diyordu. Yazın gündüzleri çok sıcak, geceleri serin olur.

Ay ışığı vardı. 3124 metre yükseklikteki Palandöken dağlarının eteğinde yatan Erzurum'da ışıklar pırıldaşıyordu. İstasyon tenha idi.

Tren tam vaktinde kalktı. Diğer yol arkadaşları doktor, öğretmen, Engin ve Vural bir kompartımanda idiler. Onlardan başka yaşlı bir bay da vardı. Bu yabancı, esmer ve sevimli bir adamdı. Gözleri, kara elmaslar gibi parlıyordu. Engin'in Erzurum'la ilgilendiğini görünce ona birçok şey anlatıyordu.

Tren, yirmi dakika sonra, bir istasyonda durunca: -Ilıca, dedi. Görülecek yerdir hani! Engin,

-Dün, gündüz otomobille geldik, diye cevap verdi. Banyo bile yaptık. (Kitaptan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat