Köprü üstündeki adamın da denizde seyredenlerin de zihinlerinden en sık geçen soru…
Deniz kıyılarından gelen cevap ise her zaman bir yudum tatlı sudur..
Deniz fenerleri gemi kaptanlarının da zabitlerinin de “mevki koymak” için yararlandıkları göz kırpmalarıdır.. Fenerlerden yararlanmak bu yöntemlerin en eskilerindendir. Radar ve diğer elektronik araçların henüz denizciliğe girmediği dönemlerin kapkaranlık gecelerinde kaptana bulunduğu yeri bilmek, altında süzülüp giden geminin nerde olduğunu saptamak için en eski yardımcı dost deniz fenerleridir.
Deniz fenerleri konusu, deniz kültürü, ulusların denizci olmasıyla oluşturdukları bir tarihin üst basamaklarıdır.. deniz düşünmek, yaşamı denizde olanla doğurgan bir altyapı kurmasının da sonucudur.. seyir defteri tutma alışkanlığıyla tanıklıklarını dinamik kılar..
Dünyanın bütün denizlerini -kutuplar hariç- yıllarca dolaşmış uzakyol kaptanı, İTÜ Denizcilik Fakültesi Öğretim Görevlisi, yazar Oktay Sönmez, “sığmıyorum içimdeki denizlere” diyerek onu yazmaya iten gücü “iç denizlerinin oluşması” olarak tanımlıyor..
Dünyadaki tüm deniz kıyılarında yer alan fenerlerin bu önemli işlevinin dışındaki ortak bir özelliği de bu kitapta fenerlere bir başka yaklaşımı oluşturuyor. Fenerlerin hepsi suskun birer anıttır.
Hepsi etrafında olup biten her şeyi görür, her şeye tanıktır ama hep susarlar.
Tüm deniz fenerlerinin ortak kaderidir bu…
YAZAR Oktay Sönmez, 1950 Ağustos'unda “Güneysu” vapuru ile üniversite giriş imtihanları için İstanbul'a giderken “deniz ve ufkun öteleri” tutkusuna çoktan yakalanmıştı. 1954'te Yüksek Denizcilik Okulu'ndan mezun oldu. New York Üniversitesi Marine Institute'de öğrenimini tamamladı. 1987'de ilk kitabı Ereğlili Memed'i yayınladı. Güneşi Hüzünlüdür Kutup Denizlerinin, Balina ve Balinacılık, Knidos, Mavide Uyuyan Güzel, Anılarda Gemiler başlıca kitaplarındandır.
Köprü üstündeki adamın da denizde seyredenlerin de zihinlerinden en sık geçen soru…
Deniz kıyılarından gelen cevap ise her zaman bir yudum tatlı sudur..
Deniz fenerleri gemi kaptanlarının da zabitlerinin de “mevki koymak” için yararlandıkları göz kırpmalarıdır.. Fenerlerden yararlanmak bu yöntemlerin en eskilerindendir. Radar ve diğer elektronik araçların henüz denizciliğe girmediği dönemlerin kapkaranlık gecelerinde kaptana bulunduğu yeri bilmek, altında süzülüp giden geminin nerde olduğunu saptamak için en eski yardımcı dost deniz fenerleridir.
Deniz fenerleri konusu, deniz kültürü, ulusların denizci olmasıyla oluşturdukları bir tarihin üst basamaklarıdır.. deniz düşünmek, yaşamı denizde olanla doğurgan bir altyapı kurmasının da sonucudur.. seyir defteri tutma alışkanlığıyla tanıklıklarını dinamik kılar..
Dünyanın bütün denizlerini -kutuplar hariç- yıllarca dolaşmış uzakyol kaptanı, İTÜ Denizcilik Fakültesi Öğretim Görevlisi, yazar Oktay Sönmez, “sığmıyorum içimdeki denizlere” diyerek onu yazmaya iten gücü “iç denizlerinin oluşması” olarak tanımlıyor..
Dünyadaki tüm deniz kıyılarında yer alan fenerlerin bu önemli işlevinin dışındaki ortak bir özelliği de bu kitapta fenerlere bir başka yaklaşımı oluşturuyor. Fenerlerin hepsi suskun birer anıttır.
Hepsi etrafında olup biten her şeyi görür, her şeye tanıktır ama hep susarlar.
Tüm deniz fenerlerinin ortak kaderidir bu…
YAZAR Oktay Sönmez, 1950 Ağustos'unda “Güneysu” vapuru ile üniversite giriş imtihanları için İstanbul'a giderken “deniz ve ufkun öteleri” tutkusuna çoktan yakalanmıştı. 1954'te Yüksek Denizcilik Okulu'ndan mezun oldu. New York Üniversitesi Marine Institute'de öğrenimini tamamladı. 1987'de ilk kitabı Ereğlili Memed'i yayınladı. Güneşi Hüzünlüdür Kutup Denizlerinin, Balina ve Balinacılık, Knidos, Mavide Uyuyan Güzel, Anılarda Gemiler başlıca kitaplarındandır.