Çeşitli tarihi dönemlerde gelişin göçler, uzun bir süre belirgin bir iç sorun yaratmadı. 1999 seçimlerinde Hadep'in Akdeniz belediye başkanlığını alması ile birlikte çeşitli korkulara dayalı senaryolar üretilmeye başlandı.
Üretilen senaryoların çok kötü birer kent hikayaleri olduğunu söylemeye bile gerek yok. İşin trajik yanı bu "kötü hikayelere" inanmaya hazır bir kitlenin bulunmasıdır.
Başka bir trajik durum da, Mersin'e çeşitli bölgelerden gelen insanlarımızın hala kendilerini Mersin'li değilde, geldikleri bölge ya da il ile tanımlamalarıdır.
Zaten bu nedenle bırakın il'leri, ilçe ve hatta kasabaların bile hemşehri dernekleri var Mersin'de.
Belki de Bütün bu dernekleşmelere içgüdüsel bir tepki olarak, Mersin'de "Mersinli'ler derneği'nin kurulduğunu da belirtmek isterim.
Bu arada kendilerinin "yerli" görenlerde var.
Bir kent düşünün ki, bir kısmı "ben memleketin yerlisiyim" diyor, diğer bir kısmı kendini memleketten hissetmiyor.
İşte bu kitabın yazılma nedeni tam da bu patolojik durumdur. (Önsözden)
Çeşitli tarihi dönemlerde gelişin göçler, uzun bir süre belirgin bir iç sorun yaratmadı. 1999 seçimlerinde Hadep'in Akdeniz belediye başkanlığını alması ile birlikte çeşitli korkulara dayalı senaryolar üretilmeye başlandı.
Üretilen senaryoların çok kötü birer kent hikayaleri olduğunu söylemeye bile gerek yok. İşin trajik yanı bu "kötü hikayelere" inanmaya hazır bir kitlenin bulunmasıdır.
Başka bir trajik durum da, Mersin'e çeşitli bölgelerden gelen insanlarımızın hala kendilerini Mersin'li değilde, geldikleri bölge ya da il ile tanımlamalarıdır.
Zaten bu nedenle bırakın il'leri, ilçe ve hatta kasabaların bile hemşehri dernekleri var Mersin'de.
Belki de Bütün bu dernekleşmelere içgüdüsel bir tepki olarak, Mersin'de "Mersinli'ler derneği'nin kurulduğunu da belirtmek isterim.
Bu arada kendilerinin "yerli" görenlerde var.
Bir kent düşünün ki, bir kısmı "ben memleketin yerlisiyim" diyor, diğer bir kısmı kendini memleketten hissetmiyor.
İşte bu kitabın yazılma nedeni tam da bu patolojik durumdur. (Önsözden)