Her insan yaşamı boyunca hayatında her daim mutluluğun hâkim olmasını ister. Ancak mutluluğun ilk şartı kendini ve kendi hayatını yaşıyor olmandır. Toplum yapımıza baktığımızda genellikle hepimizin ailemizin çizdiği, daha doğrusu ailemizin belirlediği kimlik ve rollerle yaşantımızı sürdürdüğünü görürüz. Fakat bu seçimler bizi bir yere kadar mutluymuşuz gibi gösterir.
Kendi benliğimizi bulduğumuz andan itibaren bizim için belirlenen kimlik ve rollerden sıkılır, mutsuz oluruz. Demek ki mutluluğun ilk şartı "Gerçekten Kendiniz" olmanızdır. Öteki türlü, programlanmış bir hayatı yaşamaktan ileriye gidemeyen, başkaları tarafından oluşturulan zoraki kimlik olmaktan öteye geçemeyiz. Kişiliğimizi, kim olursa olsun bir başkasının bizden beklentilerine göre belirlersek kendini kandırmış, asıl benliğimizi bastırmış ve kendimizi yok saymış bir hayat yaşamış oluruz.
Her insan yaşamı boyunca hayatında her daim mutluluğun hâkim olmasını ister. Ancak mutluluğun ilk şartı kendini ve kendi hayatını yaşıyor olmandır. Toplum yapımıza baktığımızda genellikle hepimizin ailemizin çizdiği, daha doğrusu ailemizin belirlediği kimlik ve rollerle yaşantımızı sürdürdüğünü görürüz. Fakat bu seçimler bizi bir yere kadar mutluymuşuz gibi gösterir.
Kendi benliğimizi bulduğumuz andan itibaren bizim için belirlenen kimlik ve rollerden sıkılır, mutsuz oluruz. Demek ki mutluluğun ilk şartı "Gerçekten Kendiniz" olmanızdır. Öteki türlü, programlanmış bir hayatı yaşamaktan ileriye gidemeyen, başkaları tarafından oluşturulan zoraki kimlik olmaktan öteye geçemeyiz. Kişiliğimizi, kim olursa olsun bir başkasının bizden beklentilerine göre belirlersek kendini kandırmış, asıl benliğimizi bastırmış ve kendimizi yok saymış bir hayat yaşamış oluruz.