İnsan, Allah'ın mutlak bilgisinden evrene yansıyan, evrende tecelli ve tezahür eden bilgileri, zaman içerisinde maddi bilimler ve manevi bilimler olarak elde etmiş. Ama bilginin kaynağına giderek yaklaşmasına ve bilgilerinin de sürekli artmasına ve gelişmesine rağmen, O Bütün'e tam ulaşamamıştır. Hiçbir çağda, hiç kimse, hiçbir konuda "son sözü ben söyledim" diyememiş. İnsanın fasılasız bir gelişme ve tekâmül süreci içinde bulunmasına ve Mutlak Bilgi'ye doğru devamlı yükselmesine karşın, edindiği bilgiler Mutlak Olan'a kıyasen her zaman eksik, noksan ve natamam yani izafi (Rölâtif) düzeyde olmuştur. Bu hal, Yaratıcı Kudret'in, Mutlak Hakikat'ın ve Mutlak Bilgi'nin ve dolayısıyla tekâmülün sonsuz oluşunun en belirgin delilidir.
Bu fikri çalışmalarımdaki yanılgı, eksik ve noksanlarımdan dolayı öncelikle O yüce varlığın bağışlamasına ve saniyen okurlarımın hoşgörüsüne sığınırım. -Yusuf KÖKDAMAR (Önsözden)
İnsan, Allah'ın mutlak bilgisinden evrene yansıyan, evrende tecelli ve tezahür eden bilgileri, zaman içerisinde maddi bilimler ve manevi bilimler olarak elde etmiş. Ama bilginin kaynağına giderek yaklaşmasına ve bilgilerinin de sürekli artmasına ve gelişmesine rağmen, O Bütün'e tam ulaşamamıştır. Hiçbir çağda, hiç kimse, hiçbir konuda "son sözü ben söyledim" diyememiş. İnsanın fasılasız bir gelişme ve tekâmül süreci içinde bulunmasına ve Mutlak Bilgi'ye doğru devamlı yükselmesine karşın, edindiği bilgiler Mutlak Olan'a kıyasen her zaman eksik, noksan ve natamam yani izafi (Rölâtif) düzeyde olmuştur. Bu hal, Yaratıcı Kudret'in, Mutlak Hakikat'ın ve Mutlak Bilgi'nin ve dolayısıyla tekâmülün sonsuz oluşunun en belirgin delilidir.
Bu fikri çalışmalarımdaki yanılgı, eksik ve noksanlarımdan dolayı öncelikle O yüce varlığın bağışlamasına ve saniyen okurlarımın hoşgörüsüne sığınırım. -Yusuf KÖKDAMAR (Önsözden)