#smrgSAHAF Hawar: Hasankeyf'in Çığlığı -

Stok Kodu:
1199094554
Boyut:
21x30
Sayfa Sayısı:
224 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
1199094554
480392
Hawar: Hasankeyf'in Çığlığı -
Hawar: Hasankeyf'in Çığlığı - #smrgSAHAF
0.00
1968 den 2008 yılına kadar 40 yıl Hasankeyf vadisinde, kalede, kale dibinde, mağaraların çevrelediği kalyonlarda fotoğraf çektiğimde, haber yaptığımda, makale yazdığımda Ilısu Barajı nedeniyle sulara boğulacak bu tarihi şehirden sanki " Hasankeyf için ne yaptın?" sesi kulağıma yankılanıyordu. İşte bu duygular içinde Tarih ve Kültür kenti Hasankeyf'i sulara gömmek isteyenleri uyarmak için "Hawar Hasankeyf'in Çığlığı" kitabını yazdım. Bu 40 yıl içinde yaygın medyada Hasankeyf ile ilgili çıkan yazıları dosyalamış, Yazı yazdığım gazetelerde konuyla ilgili birçok köşe yazım biriktirmiştim. Kitabın yazım aşamasında İnternet ortamı ve dergilerde birçok Hasankeyf gönüllüsü ile karşılaşınca Hawar Hasankeyf'in Çığlığı kitabını yazmaya karar verdim. "Hawar Hasankeyf'in Çığlığı" Tarihi kent Hasankeyf için yazılmış ilk detayli ve ciddi bilgiler veren bir kitaptır. Kitabın en önemli bölümü Hasankeyf'in tarihini, resimlerini, uygarlığını ve düşüncelerimi ifade eden, 2006 yılı Eylül, Ekim ve Kasım aylarında kaleme aldığım yazılarım; bu yazılarımı destekleyen Batman Çağdaş, Konya Yeni Meram, Aksaray Ekspres gazetelerinde ki "Sorgu" köşesinde yayınlanan Hasankeyf'le ilgili makalelerime yer verdim. Bana ait olanların yanı sıra, Hasankeyf ile ilgili özel yazılar, şiirler, makaleleri kaleme alan; düşüncelerini, tepkilerini yansıtan aydın, bilim adamları, yazar ve gazetecileri konuk ettikten sonra; gazeteler, dergiler ve internet ortamında görüşüme uygun düşen röportaj, yazı ve haberlere yer verdim. Bütün bunların Hasankeyf için yeterli olmadığını biliyorum. Ancak mevcut bilgi, yazı, makale, haber ve belgeleri kalıcı hale getirmek, gelecek nesillerle paylaşmak için birilerinin bir yerden başlaması gerekiyordu. Yazılı, görsel ve internet ortamında Hasankeyf ile ilgili yer alan yazıları, bilgileri, belgeleri, fotoğrafları bir araya getirerek, bir nebze olsun sizlere Hasankeyf üzerinde oynanan oyunları, gösterilen tepkileri kitaba sığdırmaya çalıştım. Okuyanın yazandan daha iyi anlayacağından yola çıkarak; kitabımı okuyanların Hasankeyf konusunda bize daha çok destek vereceklerine inanıyorum. İnsanlığın ortak malı olan tarih, kültür ve doğa mirasını bekleyen tehlikeyi gözler önüne sermek gerekiyordu. Hasankeyf ve Ilısu Barajı'yla ilgili gelişmeler, söz sahibi egemenlerin yaptıkları yanlışlığı bir sefer daha derinlemesine düşünmelerini sağlamak gerekiyordu. Yöresel, toplumsal, ulusal ve uluslararası gerçekleri küresel bir perspektifl e göz önünde bulunduraarak "Hawar" kitabında bir araya getirdim. Hasankeyf gönüllüleri olarak, bizlere destek veren medya, aydın, bilim dünyası ve insanlar " Hasankeyf'in kaderi buymuş" diye kaderciliği oynayamaz, içimize sindiremezdik. Tarih ve kültürümüzün göz göre göre sulara gömülmesine sessiz kalamazdık. İnsanların özgür iradesi, toplumun desteği ile tepkilerimizi birleştirirsek bu olayın üstesinden geleceğimize inandığım için Hasankeyf'i yazdım. Hasankeyf'i çocukluğundan itibaren yaşamış bir gazeteci, yazar ve öğretmen olarak, kendimce, elle tutulan, gözle görülen, kitaplığımızda bu tarihi kenti anlatan yazıları, makaleleri içeren; bir ansiklopedi gibi can yakıcı resimler ile dolu farklı bir esere ihtiyaç olduğuna inandığım için, "Hawar Hasankeyf'in Çığlığı" isimli kitabı yazdım. Gelecek nesillerin, torunlarımızın yıllar sonra bizleri tarihe karşı kusurlu, yetersiz, beceriksiz ve bilgisiz görmemeleri için; bir şeyler yaptığımızı, çabaladığımızı belgelemek için "Hawar"ı yazdım. Gelecek nesiller, bir siteye, bir şehre, bir tarihe, bir ülkeye, bir uygarlığa baktıklarında çaresizliğimizi değil, uğraşılarımızı görmelerini; arkamızda yazılı belge bırakmamız gerektiğini düşündüğüm için "Hawar"ı yazdım. Gelecek nesillere belge bırakmak adına ele aldığım bu kitabı kaç kişi okur, kimlerin ilgisini çeker, şimdiden kestirmem mümkün değil. Türkiye'de okuma alışkanlığının hangi boyutta olduğunu bir eğitimci, gazeteci ve yazar olarak iyi bilirim. Yazdığım "Hawar" (İmdat - Çığlık) isimli kitabım gönül gözleri açık olanların okuyacağı ve destek vereceği bir kitap olmasını diliyorum. Sonuç olarak "Hawar"ın yazılış konumunu uzun bir uğraşı ve çaba sonunda belirledim. Kim hangi gözle görür, okur ve kabullenirse kabullensin. Yeterki Hasankeyf için bir gönüllü olsun. Yeter ki, Hasankeyf'e destek olsun. Benim aradığım ve bulmak istediğim budur. "Hawar" kitabıyla bir ilke imza attım. Hasankeyf kitabıyla konuya duyarlı aydın, bilim adamları, gazeteci ve yazarların görüşlerini bir araya getirmeye çalıştım. Bunu yaparken kimsenin siyasi görüşüne, dinine, inancına, diline, ırkına, felsefesine bakmadım. Kimsenin Türklüğünü, Kürtlüğünü, Araplığını, Lazlığını, Çerkezliğini; Süryani mi, Ermeni mi, Yezidi mi olduğunu sorgulamadım. Bir ideoloji peşinde koşup koşmadıklarına; Türkiye'deki olaylara, dünya olaylarına; Orta Doğu ve ülkemizde süregelen çekişme, çatışmalara taraf olup olmadıklarını irdelemedim. Bu kitabı yazarken tek ölçütüm, Hasankeyf'in tarihine, kültürüne, coğrafyasına ve doğaya karşı sorumluluk hisseden; yapılan yanlışlığa tavır koyan, duyarlılık gösteren, tepkili olan her sese, her renge yer vermek oldu. Benim doğa, tarih ve kültür mücadelemin kimsenin siyasi veya ekonomik çıkarlarına alet edilmesini istemiyorum. Kimsenin değirmenine su taşıma ya da ekonomik hedefi ne çomak sokmak gibi bir amacım ve hedefi m yoktur. Henüz kimsenin Hasankeyf, tarih, kültür ve Ilısu'dan haberi yokken, bu olayı Türkiye kamuoyunun gündemine taşıdım. Ben Hasankeyf'i siyasi arenaya çekmek isteyenlerin safında değilim. Ben sade bir çevreci; doğa, tabiat, tarih, kültür aşığı ve taraftarı biri olarak karşı duruş sergileyenlerin safında kalarak bu kitabı bastım. Bir "Hawar" kitabı alarak sizde sesimize ses katacaksınız.. Değerli okuyucularım kitabıma "Hawar" kelimesini taşıdığı anlam bakımından yöreye uygundu. Nedenine gelince; sözkonusu Kürtçe kelimenin Türkçe karşılığı "İmdat" ve "Çığlık" demektir. Bu kelime Hasankeyf'in içinde bulunduğu durum ile bire bir örtüşüyordu. Çünkü Hasankeyf, yapılan Ilısu Barajı ile sulara boğduruluyor. 12 bin yıl öncesinden çeşitli uygarlıklardan beslenen eserler, mağara devrinden günümüze yükselen mimari sanat nakış gibi örerek oluşturduğu bir tarih torunları tarafından yok edilmek, Baraj sularına gömdürülmek, boğdurulmak isteniyor. Bu tavır karşısında tarih ve kültür şehri Hasankeyf, çaresizlik içinde, insanlığa, kamuoyuna, egemenlere, finansör ülkelere, iç ve dış firmalara, sivil toplum örgütlerine, arkeologlara, bürokratlara, sivil - asker devleti yönetenlere; sözün özü, Türkiye ve dünya kamuoyuna "Hawar" yani "imdat" diyerek "çığlık" atarak sesimizi duyurmak için yazıldı. Hasankeyf bu çığlığı attığı için kitabıın adına "Hawar" dedim. Çünkü kötü bir geleceğin önüne geçmek istedim. Gelişmelerden ve olacaklardan tedirgin olan, endişe duyanların sesi olmak istedim. Hedefim on bin yıldır yitirdiğimiz seslere ait ayakta kalmış eserleri yok etmek isteyenlere bir çığlık atarak dikkat çekmek için "Hawar" sözcüğünü seçtim. Dicle'nin kıyısındaki Hasankeyf'in ölümün eşiğinde olan iniltilerini duyurmak istedim. Gazete ve dergi koleksiyonlarında bulunan bölük pörçük bilgiler ise, Konya oturaklarını bir bütün olarak incelemekten uzaktı ve bunların da büyük bir kısmı ya ön yargılı yaklaşımlarla ya da sansasyonel amaçlarla kaleme alınmış olup, oturaklar hakkında doğru bilgiler içermiyordu. Umarım, okuyucunun eline ulaşan bu kitap, yukarıda zikrettiğim olumsuzlukları -öncelikle de bilgi noksanlığını- büyük ölçüde giderecektir.

Tarih boyunca maddi ve manevi iklimlere ve medeniyetlere ev sahipliği yapan derviş mizaçlı, mütevazı Konya insanının, gösterişten uzak yaşamını renklendiren belki de en önemli eğlence ve sosyal eğitim müesseselerinin başında oturaklar geliyordu. Ve, Konya oturaklarının dışa kapalı olan yapısı, Konya insanının ruhî halinin de bir yansıması gibiydi. Bu yönüyle de, geçmiş dönemin Konya insanı ve şehir yaşamı hakkında önemli ışıklar yakmakta olan Konya oturakları, şehir insanının hoş görüntüsünü ve musiki hayatını da gözler önüne seriyor denebilir. Mehmet Tahir Sakman, Temmuz 2000, Konya (Önsözden)

1968 den 2008 yılına kadar 40 yıl Hasankeyf vadisinde, kalede, kale dibinde, mağaraların çevrelediği kalyonlarda fotoğraf çektiğimde, haber yaptığımda, makale yazdığımda Ilısu Barajı nedeniyle sulara boğulacak bu tarihi şehirden sanki " Hasankeyf için ne yaptın?" sesi kulağıma yankılanıyordu. İşte bu duygular içinde Tarih ve Kültür kenti Hasankeyf'i sulara gömmek isteyenleri uyarmak için "Hawar Hasankeyf'in Çığlığı" kitabını yazdım. Bu 40 yıl içinde yaygın medyada Hasankeyf ile ilgili çıkan yazıları dosyalamış, Yazı yazdığım gazetelerde konuyla ilgili birçok köşe yazım biriktirmiştim. Kitabın yazım aşamasında İnternet ortamı ve dergilerde birçok Hasankeyf gönüllüsü ile karşılaşınca Hawar Hasankeyf'in Çığlığı kitabını yazmaya karar verdim. "Hawar Hasankeyf'in Çığlığı" Tarihi kent Hasankeyf için yazılmış ilk detayli ve ciddi bilgiler veren bir kitaptır. Kitabın en önemli bölümü Hasankeyf'in tarihini, resimlerini, uygarlığını ve düşüncelerimi ifade eden, 2006 yılı Eylül, Ekim ve Kasım aylarında kaleme aldığım yazılarım; bu yazılarımı destekleyen Batman Çağdaş, Konya Yeni Meram, Aksaray Ekspres gazetelerinde ki "Sorgu" köşesinde yayınlanan Hasankeyf'le ilgili makalelerime yer verdim. Bana ait olanların yanı sıra, Hasankeyf ile ilgili özel yazılar, şiirler, makaleleri kaleme alan; düşüncelerini, tepkilerini yansıtan aydın, bilim adamları, yazar ve gazetecileri konuk ettikten sonra; gazeteler, dergiler ve internet ortamında görüşüme uygun düşen röportaj, yazı ve haberlere yer verdim. Bütün bunların Hasankeyf için yeterli olmadığını biliyorum. Ancak mevcut bilgi, yazı, makale, haber ve belgeleri kalıcı hale getirmek, gelecek nesillerle paylaşmak için birilerinin bir yerden başlaması gerekiyordu. Yazılı, görsel ve internet ortamında Hasankeyf ile ilgili yer alan yazıları, bilgileri, belgeleri, fotoğrafları bir araya getirerek, bir nebze olsun sizlere Hasankeyf üzerinde oynanan oyunları, gösterilen tepkileri kitaba sığdırmaya çalıştım. Okuyanın yazandan daha iyi anlayacağından yola çıkarak; kitabımı okuyanların Hasankeyf konusunda bize daha çok destek vereceklerine inanıyorum. İnsanlığın ortak malı olan tarih, kültür ve doğa mirasını bekleyen tehlikeyi gözler önüne sermek gerekiyordu. Hasankeyf ve Ilısu Barajı'yla ilgili gelişmeler, söz sahibi egemenlerin yaptıkları yanlışlığı bir sefer daha derinlemesine düşünmelerini sağlamak gerekiyordu. Yöresel, toplumsal, ulusal ve uluslararası gerçekleri küresel bir perspektifl e göz önünde bulunduraarak "Hawar" kitabında bir araya getirdim. Hasankeyf gönüllüleri olarak, bizlere destek veren medya, aydın, bilim dünyası ve insanlar " Hasankeyf'in kaderi buymuş" diye kaderciliği oynayamaz, içimize sindiremezdik. Tarih ve kültürümüzün göz göre göre sulara gömülmesine sessiz kalamazdık. İnsanların özgür iradesi, toplumun desteği ile tepkilerimizi birleştirirsek bu olayın üstesinden geleceğimize inandığım için Hasankeyf'i yazdım. Hasankeyf'i çocukluğundan itibaren yaşamış bir gazeteci, yazar ve öğretmen olarak, kendimce, elle tutulan, gözle görülen, kitaplığımızda bu tarihi kenti anlatan yazıları, makaleleri içeren; bir ansiklopedi gibi can yakıcı resimler ile dolu farklı bir esere ihtiyaç olduğuna inandığım için, "Hawar Hasankeyf'in Çığlığı" isimli kitabı yazdım. Gelecek nesillerin, torunlarımızın yıllar sonra bizleri tarihe karşı kusurlu, yetersiz, beceriksiz ve bilgisiz görmemeleri için; bir şeyler yaptığımızı, çabaladığımızı belgelemek için "Hawar"ı yazdım. Gelecek nesiller, bir siteye, bir şehre, bir tarihe, bir ülkeye, bir uygarlığa baktıklarında çaresizliğimizi değil, uğraşılarımızı görmelerini; arkamızda yazılı belge bırakmamız gerektiğini düşündüğüm için "Hawar"ı yazdım. Gelecek nesillere belge bırakmak adına ele aldığım bu kitabı kaç kişi okur, kimlerin ilgisini çeker, şimdiden kestirmem mümkün değil. Türkiye'de okuma alışkanlığının hangi boyutta olduğunu bir eğitimci, gazeteci ve yazar olarak iyi bilirim. Yazdığım "Hawar" (İmdat - Çığlık) isimli kitabım gönül gözleri açık olanların okuyacağı ve destek vereceği bir kitap olmasını diliyorum. Sonuç olarak "Hawar"ın yazılış konumunu uzun bir uğraşı ve çaba sonunda belirledim. Kim hangi gözle görür, okur ve kabullenirse kabullensin. Yeterki Hasankeyf için bir gönüllü olsun. Yeter ki, Hasankeyf'e destek olsun. Benim aradığım ve bulmak istediğim budur. "Hawar" kitabıyla bir ilke imza attım. Hasankeyf kitabıyla konuya duyarlı aydın, bilim adamları, gazeteci ve yazarların görüşlerini bir araya getirmeye çalıştım. Bunu yaparken kimsenin siyasi görüşüne, dinine, inancına, diline, ırkına, felsefesine bakmadım. Kimsenin Türklüğünü, Kürtlüğünü, Araplığını, Lazlığını, Çerkezliğini; Süryani mi, Ermeni mi, Yezidi mi olduğunu sorgulamadım. Bir ideoloji peşinde koşup koşmadıklarına; Türkiye'deki olaylara, dünya olaylarına; Orta Doğu ve ülkemizde süregelen çekişme, çatışmalara taraf olup olmadıklarını irdelemedim. Bu kitabı yazarken tek ölçütüm, Hasankeyf'in tarihine, kültürüne, coğrafyasına ve doğaya karşı sorumluluk hisseden; yapılan yanlışlığa tavır koyan, duyarlılık gösteren, tepkili olan her sese, her renge yer vermek oldu. Benim doğa, tarih ve kültür mücadelemin kimsenin siyasi veya ekonomik çıkarlarına alet edilmesini istemiyorum. Kimsenin değirmenine su taşıma ya da ekonomik hedefi ne çomak sokmak gibi bir amacım ve hedefi m yoktur. Henüz kimsenin Hasankeyf, tarih, kültür ve Ilısu'dan haberi yokken, bu olayı Türkiye kamuoyunun gündemine taşıdım. Ben Hasankeyf'i siyasi arenaya çekmek isteyenlerin safında değilim. Ben sade bir çevreci; doğa, tabiat, tarih, kültür aşığı ve taraftarı biri olarak karşı duruş sergileyenlerin safında kalarak bu kitabı bastım. Bir "Hawar" kitabı alarak sizde sesimize ses katacaksınız.. Değerli okuyucularım kitabıma "Hawar" kelimesini taşıdığı anlam bakımından yöreye uygundu. Nedenine gelince; sözkonusu Kürtçe kelimenin Türkçe karşılığı "İmdat" ve "Çığlık" demektir. Bu kelime Hasankeyf'in içinde bulunduğu durum ile bire bir örtüşüyordu. Çünkü Hasankeyf, yapılan Ilısu Barajı ile sulara boğduruluyor. 12 bin yıl öncesinden çeşitli uygarlıklardan beslenen eserler, mağara devrinden günümüze yükselen mimari sanat nakış gibi örerek oluşturduğu bir tarih torunları tarafından yok edilmek, Baraj sularına gömdürülmek, boğdurulmak isteniyor. Bu tavır karşısında tarih ve kültür şehri Hasankeyf, çaresizlik içinde, insanlığa, kamuoyuna, egemenlere, finansör ülkelere, iç ve dış firmalara, sivil toplum örgütlerine, arkeologlara, bürokratlara, sivil - asker devleti yönetenlere; sözün özü, Türkiye ve dünya kamuoyuna "Hawar" yani "imdat" diyerek "çığlık" atarak sesimizi duyurmak için yazıldı. Hasankeyf bu çığlığı attığı için kitabıın adına "Hawar" dedim. Çünkü kötü bir geleceğin önüne geçmek istedim. Gelişmelerden ve olacaklardan tedirgin olan, endişe duyanların sesi olmak istedim. Hedefim on bin yıldır yitirdiğimiz seslere ait ayakta kalmış eserleri yok etmek isteyenlere bir çığlık atarak dikkat çekmek için "Hawar" sözcüğünü seçtim. Dicle'nin kıyısındaki Hasankeyf'in ölümün eşiğinde olan iniltilerini duyurmak istedim. Gazete ve dergi koleksiyonlarında bulunan bölük pörçük bilgiler ise, Konya oturaklarını bir bütün olarak incelemekten uzaktı ve bunların da büyük bir kısmı ya ön yargılı yaklaşımlarla ya da sansasyonel amaçlarla kaleme alınmış olup, oturaklar hakkında doğru bilgiler içermiyordu. Umarım, okuyucunun eline ulaşan bu kitap, yukarıda zikrettiğim olumsuzlukları -öncelikle de bilgi noksanlığını- büyük ölçüde giderecektir.

Tarih boyunca maddi ve manevi iklimlere ve medeniyetlere ev sahipliği yapan derviş mizaçlı, mütevazı Konya insanının, gösterişten uzak yaşamını renklendiren belki de en önemli eğlence ve sosyal eğitim müesseselerinin başında oturaklar geliyordu. Ve, Konya oturaklarının dışa kapalı olan yapısı, Konya insanının ruhî halinin de bir yansıması gibiydi. Bu yönüyle de, geçmiş dönemin Konya insanı ve şehir yaşamı hakkında önemli ışıklar yakmakta olan Konya oturakları, şehir insanının hoş görüntüsünü ve musiki hayatını da gözler önüne seriyor denebilir. Mehmet Tahir Sakman, Temmuz 2000, Konya (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat