#smrgSAHAF Hiçliğin Özgürlüğü: Ajansal Sanat -

Stok Kodu:
1199160964
Boyut:
16x23
Sayfa Sayısı:
260 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199160964
547118
Hiçliğin Özgürlüğü: Ajansal Sanat -
Hiçliğin Özgürlüğü: Ajansal Sanat - #smrgSAHAF
0.00
Bu çalışmanın başlangıç noktası atıflarla inşa edilmiş toplumsal gerçekliği nasıl yeniden üretmeden yeni bir gerçeklik tasarısı yapılabileceğinin arayışıdır. Buna göre öznenin Sartreın deyimiyle oldurulmuş özne olarak gerçekliği aslında özgürlüğünden sorumluluklarından kaçmak için devam ettiriyor oluşu tüm olgulara ajan gibi nüfuz ettirildiğinde gerçekliğin atıfları bir bir kendini dağıtmaya başlar ve böylece öznenin hem özgürlüğü hem de sorumlulukları geri ona teslim edilmiş olur. Aynı şekilde sanatın özerk bir kurum olduğu yanılsamasına ve gerçekliği yeniden üretmesine dahası Baudrillardın dediği gibi gerçekliğin ikizini yaratarak bir komplo içinde olmasına da aynı biçimde yaklaşıldığında sanatın sorumluluğu da ona devredilmiş olur. Böylece sanata alternatif bir sanat tavrı biçimini alan ajansal sanat öznenin oldurulmuşluğundan kurtulup hiçliğin özgürlüğünü keşfettiğinde bilinçli olarak kendini kurmayı seçebileceğini ve böylece her şey olabilmenin coşkusunu yaşayabileceğini gösterir. Bu çalışmanın okur tarafından birkaç farklı nedenle ilgi görebileceğini düşünüyorum. İlk olarak insanın içinde yaşadığı yürüttüğü ama sürekli şikayet ettiği toplumsal gerçekliğin hem nasıl bir işlem içinde olduğunu anlamasına hem de aslında bu yapının sorumlusunun kendisi olduğunu ona fark ettirerek sorumluluk ve yetkisini kendi eline almasına aracılık etme potansiyelidir. Bunun yanında özellikle sanatla ilgilenen okurların sanata yükledikleri atıflarının aslında yine sorumluluğu sanata transfer etmek olduğunu anlamalarını sağlama potansiyelidir. Sanat kurumu içinde olanların da hiyerarşik atıflar üzerinden inşa edilen ve gerçekliği yeniden üreten konumlarında aslında hükümsüz olduklarını ve bu yanılsamalı konumlandırmayı takip etmeyi seçmiş olduklarını gösterme potansiyelidir. Tüm bunlar bu çalışmanın potansiyelleridir ama buradaki analiz tespit ve önermeleri değerlendirip uygulamaya sokacak yani yanılsamasından ve oldurulmuşluğundan vazgeçip sorumluluklarını ve özgürlüğünü sahiplenmeyi seçecek ya da seçmeyecek olan okurun kendisidir. Tüm bunların yanında bu çalışmayı tamamladığım sırada başlayan Gezi Parkı olaylarının düşünsel ve toplumsal arayışları bağlamında bu çalışmanın hem bir güç hem de güçsüzlük olarak iktidar arzusu içinde olmamanın dahası tahakküm edilmek kadar tahakküm etmenin de reddedilmesinin koşullu özgürlükten değil özgürlükten kaynaklandığını ve siyaset kurumuna transfer edilen sorumluluğun dağıtılması halinde elde edilecek gücün toplumsal yapıyı dönüştürecek kadar büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermesi bakımından yararlı olacağı düşüncesindeyim.
Bu çalışmanın başlangıç noktası atıflarla inşa edilmiş toplumsal gerçekliği nasıl yeniden üretmeden yeni bir gerçeklik tasarısı yapılabileceğinin arayışıdır. Buna göre öznenin Sartreın deyimiyle oldurulmuş özne olarak gerçekliği aslında özgürlüğünden sorumluluklarından kaçmak için devam ettiriyor oluşu tüm olgulara ajan gibi nüfuz ettirildiğinde gerçekliğin atıfları bir bir kendini dağıtmaya başlar ve böylece öznenin hem özgürlüğü hem de sorumlulukları geri ona teslim edilmiş olur. Aynı şekilde sanatın özerk bir kurum olduğu yanılsamasına ve gerçekliği yeniden üretmesine dahası Baudrillardın dediği gibi gerçekliğin ikizini yaratarak bir komplo içinde olmasına da aynı biçimde yaklaşıldığında sanatın sorumluluğu da ona devredilmiş olur. Böylece sanata alternatif bir sanat tavrı biçimini alan ajansal sanat öznenin oldurulmuşluğundan kurtulup hiçliğin özgürlüğünü keşfettiğinde bilinçli olarak kendini kurmayı seçebileceğini ve böylece her şey olabilmenin coşkusunu yaşayabileceğini gösterir. Bu çalışmanın okur tarafından birkaç farklı nedenle ilgi görebileceğini düşünüyorum. İlk olarak insanın içinde yaşadığı yürüttüğü ama sürekli şikayet ettiği toplumsal gerçekliğin hem nasıl bir işlem içinde olduğunu anlamasına hem de aslında bu yapının sorumlusunun kendisi olduğunu ona fark ettirerek sorumluluk ve yetkisini kendi eline almasına aracılık etme potansiyelidir. Bunun yanında özellikle sanatla ilgilenen okurların sanata yükledikleri atıflarının aslında yine sorumluluğu sanata transfer etmek olduğunu anlamalarını sağlama potansiyelidir. Sanat kurumu içinde olanların da hiyerarşik atıflar üzerinden inşa edilen ve gerçekliği yeniden üreten konumlarında aslında hükümsüz olduklarını ve bu yanılsamalı konumlandırmayı takip etmeyi seçmiş olduklarını gösterme potansiyelidir. Tüm bunlar bu çalışmanın potansiyelleridir ama buradaki analiz tespit ve önermeleri değerlendirip uygulamaya sokacak yani yanılsamasından ve oldurulmuşluğundan vazgeçip sorumluluklarını ve özgürlüğünü sahiplenmeyi seçecek ya da seçmeyecek olan okurun kendisidir. Tüm bunların yanında bu çalışmayı tamamladığım sırada başlayan Gezi Parkı olaylarının düşünsel ve toplumsal arayışları bağlamında bu çalışmanın hem bir güç hem de güçsüzlük olarak iktidar arzusu içinde olmamanın dahası tahakküm edilmek kadar tahakküm etmenin de reddedilmesinin koşullu özgürlükten değil özgürlükten kaynaklandığını ve siyaset kurumuna transfer edilen sorumluluğun dağıtılması halinde elde edilecek gücün toplumsal yapıyı dönüştürecek kadar büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermesi bakımından yararlı olacağı düşüncesindeyim.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat