“Ağzına kadar yüz dolarlık banknotlarla doluydu. Desteler halinde bantlanıp üstlerine 10.000 $ damgası vurulmuştu. Toplam ne kadar ettiğini bilmiyordu ama kabaca tahmin edebiliyordu. Oturduğu yerde uzun uzun baktı paralara, sonra çantayı kapatıp başı eğik oturmaya devam etti. Hayatının tamamı gözünün önünde duruyordu. Ölene kadar güneşin doğumundan batımına her günü. Hepsi bir çantanın içinde yirmi kilo kâğıda dönüşmüş halde.”
“Sana ait iki milyon doları ele geçirmiş birinin buralarda yaya dolaştığını bilsen hangi noktada aramaktan vazgeçerdin? Öyle ya. Böyle bir nokta yok.”
“Geçenlerde gazetede okudum, birkaç öğretmen otuzlu yıllarda ülke çapında birçok okula dağıtılan bir anket bulmuş. Ülkenin değişik yerlerinden gönderilmiş, cevaplandırılmış, doldurulmuş anket formları. Karşılaştıkları en büyük sorunlar diye sınıfta konuşmak, koridorlarda koşmak gibi şeyler yazmışlar. Çiklet çiğneme. Ev ödevlerinde kopya. Bu tür şeyler. Doldurulmamış anket formlarından birini çoğaltıp yine aynı okullara göndermişler. Kırk yıl sonra. Cevaplar gelmiş. Tecavüz, kundakçılık, cinayet. Uyuşturucu. İntihar. Bunu çok düşündüm. Çoğu zaman dünyanın gidişatı kötü filan dediğimde insanlar gülümseyip yaşlandığımı söylüyor bana. Yaşlanma göstergesiymiş. Ama bana sorarsan insanların ırzına geçip öldürmekle çiklet çiğnemek arasında fark göremeyen bir insan benden çok daha kötü durumdadır. Kırk yıl o kadar uzun bir süre değil. Belki kırk yıl sonra bazıları uyanır. Çok geç olmamışsa.”
“Bence doğru olan her zaman basittir. Öyle olmak zorundadır. Bir çocuğun anlayabileceği kadar basit olmak zorundadır. Yoksa iş işten geçmiş olur. İnsan anlayıncaya kadar iş işten geçer.” (Kitaptan)
“Ağzına kadar yüz dolarlık banknotlarla doluydu. Desteler halinde bantlanıp üstlerine 10.000 $ damgası vurulmuştu. Toplam ne kadar ettiğini bilmiyordu ama kabaca tahmin edebiliyordu. Oturduğu yerde uzun uzun baktı paralara, sonra çantayı kapatıp başı eğik oturmaya devam etti. Hayatının tamamı gözünün önünde duruyordu. Ölene kadar güneşin doğumundan batımına her günü. Hepsi bir çantanın içinde yirmi kilo kâğıda dönüşmüş halde.”
“Sana ait iki milyon doları ele geçirmiş birinin buralarda yaya dolaştığını bilsen hangi noktada aramaktan vazgeçerdin? Öyle ya. Böyle bir nokta yok.”
“Geçenlerde gazetede okudum, birkaç öğretmen otuzlu yıllarda ülke çapında birçok okula dağıtılan bir anket bulmuş. Ülkenin değişik yerlerinden gönderilmiş, cevaplandırılmış, doldurulmuş anket formları. Karşılaştıkları en büyük sorunlar diye sınıfta konuşmak, koridorlarda koşmak gibi şeyler yazmışlar. Çiklet çiğneme. Ev ödevlerinde kopya. Bu tür şeyler. Doldurulmamış anket formlarından birini çoğaltıp yine aynı okullara göndermişler. Kırk yıl sonra. Cevaplar gelmiş. Tecavüz, kundakçılık, cinayet. Uyuşturucu. İntihar. Bunu çok düşündüm. Çoğu zaman dünyanın gidişatı kötü filan dediğimde insanlar gülümseyip yaşlandığımı söylüyor bana. Yaşlanma göstergesiymiş. Ama bana sorarsan insanların ırzına geçip öldürmekle çiklet çiğnemek arasında fark göremeyen bir insan benden çok daha kötü durumdadır. Kırk yıl o kadar uzun bir süre değil. Belki kırk yıl sonra bazıları uyanır. Çok geç olmamışsa.”
“Bence doğru olan her zaman basittir. Öyle olmak zorundadır. Bir çocuğun anlayabileceği kadar basit olmak zorundadır. Yoksa iş işten geçmiş olur. İnsan anlayıncaya kadar iş işten geçer.” (Kitaptan)