“Beden” nosyonu, günümüz feminist teori ve pratiğinde çokça tartışılıyor. Bu tartışma, hem psikanalizin hem de felsefenin beden imgelemlerinden besleniyor. Moria Gatens her iki yaklaşımın da kadın bedenini “eksiklik”, “bağımlılık” ve “tutku”, erkek bedenini ise “tamlık”, “özerklik” ve “zihin” ile ilişkilendiren hâkim imgelemlerini sorguluyor. Zira Gatens'a göre, kadın ve erkek bedenine atfedilen bu farklı beden imgelemleri, kadınların ve erkeklerin “siyasi beden”le ilişkilenme koşullarını belirliyor. Kadınları siyasi bedenden dışlama işlevi görürken, erkekleri bu bedenin kurucusu ve öznesi olarak konumlandırıyor.
Peki beden bu hâkim imgelemlerin ötesinde nasıl düşünülebilir? Zihnin kuvvetleri karşısında edilgenleştirilen bedene etkin ve yaratıcı güçleri nasıl iade edilebilir? Bu soru karşısında Gatens, Spinoza'nın “öteki imgelemler” nosyonu temelinde, bedenlerin değişebilme, etkileme ve etkilenebilme gücüne odaklanıyor. Feminist düşünce ve pratiği sürekli çıkmazlara sürükleyen cinsiyet/toplumsal cinsiyet ayrımını yerinden ederek, bedeni bir etik pratik, cinsel farkı ise bu kendini olumlama pratiğine içkin olarak düşünmeyi öneriyor. İmgesel Bedenler, bedeni özgürleştirilecek bir şey değil, bizzat bir özgürleşme pratiği olarak okuyor.