Helen Keller'in dünyası ışık ve sesten mahrumdur; o sadece dokunma ve hissetme yolu ile eşyayı insanları ve dünyayı tanımıştır. Böylece o hayatta körlere ve kör olmayanlara bir ümit ve cesaret numunesi olmuştur. İçinde bulunduğu karanlık âlemden diğer bahtsız insanlara da bir kuvvet vermiştk. (...) Onun hayatını yazan Ishbel Ross bize bu hususta şöyi izahat veriyor:
"Helen Keller'in harikulade hayatı 6 yaşında başlamıştır. Helen 19 aylık oluncaya kadar normal bir çocuktu. Çiçeklerden, kuşların uçuşundan ışıkla gölgelerin oynayışından zevk alırdı; fakat bu sırada ateşli bir hastalığa tutuldu.
Hastalık çabuk geçti. Fakat bir müddet sonra Helen'in annesi çocuğu yıkadığı zaman, onun gözlerini kapamadığını farketti. Müracaat ettiği göz doktoru çocuğun kör olduğunu bildirdi. Helen'in seslere aldırmayışı sağır olduğunu meydana koydu. Üç yaşına geldiği zaman da dilsiz olmuştu.
Kör, sağır ve dilsiz olan Helen Keller büyüdüğü zaman parmaklarını muhatabının burnuna, gırtlağında ve dudaklarında dolaştırarak konuşmalarını anlamağı öğrendi. Bu yoldan Roosewelt ile anlaştı. Parmaklarını Caruso'nun dudaklarına dayamak suretiyle meşhur tenorun altın sesini dinledi. (Önsözden)
Helen Keller'in dünyası ışık ve sesten mahrumdur; o sadece dokunma ve hissetme yolu ile eşyayı insanları ve dünyayı tanımıştır. Böylece o hayatta körlere ve kör olmayanlara bir ümit ve cesaret numunesi olmuştur. İçinde bulunduğu karanlık âlemden diğer bahtsız insanlara da bir kuvvet vermiştk. (...) Onun hayatını yazan Ishbel Ross bize bu hususta şöyi izahat veriyor:
"Helen Keller'in harikulade hayatı 6 yaşında başlamıştır. Helen 19 aylık oluncaya kadar normal bir çocuktu. Çiçeklerden, kuşların uçuşundan ışıkla gölgelerin oynayışından zevk alırdı; fakat bu sırada ateşli bir hastalığa tutuldu.
Hastalık çabuk geçti. Fakat bir müddet sonra Helen'in annesi çocuğu yıkadığı zaman, onun gözlerini kapamadığını farketti. Müracaat ettiği göz doktoru çocuğun kör olduğunu bildirdi. Helen'in seslere aldırmayışı sağır olduğunu meydana koydu. Üç yaşına geldiği zaman da dilsiz olmuştu.
Kör, sağır ve dilsiz olan Helen Keller büyüdüğü zaman parmaklarını muhatabının burnuna, gırtlağında ve dudaklarında dolaştırarak konuşmalarını anlamağı öğrendi. Bu yoldan Roosewelt ile anlaştı. Parmaklarını Caruso'nun dudaklarına dayamak suretiyle meşhur tenorun altın sesini dinledi. (Önsözden)