Küçücük avlular fışkı, keçi gübresi, insan kokuyordu. Ne bir ağaç vardı bu avlularında, ne bir ötücü kuş kafesi, ne de pencere kenarında bir kırmızı karanfil saksısı, bir fesleğen tenekesi. Her yer taş taş üstündeydi. Bu taşların içinde yaşayan ruhlar da onlar gibi katıydı, çok uzaktı konukseverlikten. Dağlar, evler, insanlar, hep aynı çakmaktaşından oyulmaydı. (Kitaptan)
Küçücük avlular fışkı, keçi gübresi, insan kokuyordu. Ne bir ağaç vardı bu avlularında, ne bir ötücü kuş kafesi, ne de pencere kenarında bir kırmızı karanfil saksısı, bir fesleğen tenekesi. Her yer taş taş üstündeydi. Bu taşların içinde yaşayan ruhlar da onlar gibi katıydı, çok uzaktı konukseverlikten. Dağlar, evler, insanlar, hep aynı çakmaktaşından oyulmaydı. (Kitaptan)