Bilimkurgu sinemasının popüler alt türklerinden biri olan post apokaliptik filmler, geçmişten günümüze sürüklene sürüklene taşınan geleneksel kaygıların; güncel insanın cebindeki yepyeni korkular ile buluşarak yeniden şekillenmesine sebep olan ve gelecekte gerçekleşmesi muhtemel görünen toplumsal çöküş serceinin ardından yaşanacağı düşünülen daha karanlık dönemlere dair sert vizyonlara yer vermektedir. Özellikle son yıllarda yaşanan çevresel ve ekolojik felaketler ya da bilim ve teknik alanındaki gelişmeler, insanların kolektif hafızalaranı kalın kalın kazınan “toplumsal çöküş sürecinin” hazırlanacağına dair izlenimleri güçlendirmişlerdir.
İster çorak topraklarda bir yudum su için mücadele eden, fetiş deri kıyafetli bir kahraman olsun, isterse üstün yeteneklerini toplumun geri kalanından saklamak zorunda kalan bir mutant… S u depolarını ateşe veren bir kadın, oğlunu yamyamların gazabından korumak için uğraşan bir baba, sevdiceğini zombilere yem etmemek için mücadele eden bir liseli genç ya da yer altına sığınıp ölümü bekleyen yaşlı bir keşiş… Hepsi gezegenin yıkıntıları arasında gezinen birer kaybedendir. O karanlık gelecekle yüzleşmek zorunda kalmamanın formülünü ise bizzat “sistemin kendisi” verir: “Bana sahip çık!”