14 yıl önce Türkçede ilk yayımlandığında kısa sürede en çok okunan kitapların başına yerleşen, yine kısa sürede 100.000'den fazla okura ulaşan Kızıla Boyalı Saçlar'ın sıradışı kahramanı Luis, kendini özgürlüğe adamış, bir insana, bir işe, bir yere kesinlikle bağlı kalmak istemeyen, kafasına eseni yapan, hayallerinin peşinden koşan sevimli bir serseri.
Zorbalar, serseriler, fahişeler, genelevler, kenar mahalleler, gecekondular, erkek delisi kadınlar, kadın delisi erkekler, üçkağıtçılar, küçük burjuvalar, eski solcular, dolandırıcılar bu kitabın dokusunu oluşturuyor. Bir dönemin ve insanlarının resmini çizen Kızıla Boyala Saçlar; okuru kışkırtıyor, gözelrini gerçek hayata, hayatın gerçeklerine çevirmesini sağlıyor. Yalın ve mizah dolu bir anlatım; egemen sisteme ve sistemin savunucularına, benimseyenlerine karşı gözü pek, alaycı, sert bir eleştiri.
Yazarının tanımıyla "Kızıla Boyalı Saçlar insan özgürlüğüne yazılmış bir övgü." Her birimiz içimizden Luis gibi olmayı biraz arzular, ama onun gibilere imrenmekle, öykünmekle kalmaz mıyız?
14 yıl önce Türkçede ilk yayımlandığında kısa sürede en çok okunan kitapların başına yerleşen, yine kısa sürede 100.000'den fazla okura ulaşan Kızıla Boyalı Saçlar'ın sıradışı kahramanı Luis, kendini özgürlüğe adamış, bir insana, bir işe, bir yere kesinlikle bağlı kalmak istemeyen, kafasına eseni yapan, hayallerinin peşinden koşan sevimli bir serseri.
Zorbalar, serseriler, fahişeler, genelevler, kenar mahalleler, gecekondular, erkek delisi kadınlar, kadın delisi erkekler, üçkağıtçılar, küçük burjuvalar, eski solcular, dolandırıcılar bu kitabın dokusunu oluşturuyor. Bir dönemin ve insanlarının resmini çizen Kızıla Boyala Saçlar; okuru kışkırtıyor, gözelrini gerçek hayata, hayatın gerçeklerine çevirmesini sağlıyor. Yalın ve mizah dolu bir anlatım; egemen sisteme ve sistemin savunucularına, benimseyenlerine karşı gözü pek, alaycı, sert bir eleştiri.
Yazarının tanımıyla "Kızıla Boyalı Saçlar insan özgürlüğüne yazılmış bir övgü." Her birimiz içimizden Luis gibi olmayı biraz arzular, ama onun gibilere imrenmekle, öykünmekle kalmaz mıyız?