Yazar, ilim adamının görevi, "olanı, olduğu gibi ortaya koymak ve onu anlatmaktır" ve "uygulamalı sosyolojide, anlamlı bilgiler, karşılaştırmalı bulgulara dayalı bilgilerdir" ilkelerine sadık kalarak çalışmasını tamamlamıştır. Ayrıca bu ilkeler Mustafa Aksoy'a Anadolu'nun ne ölçüde "homojen", ve "heterojen" bir sosyal yapıya sahip olduğunu "eleştirici anlayış"la ortaya koymasına imkan vermiştir.
Mustafa Aksoy'a göre, Türkiye'nin problemi, halkta değil, siyasetçilerle, medyanın oluşturduğu, kamuoyunun olumsuz etkisi altında kalanlardadır. Diğer yandan, ilmin değişkenlik vasfını gözardı edip, onu tabulaştıran, siyasî görüşlerini veya arzularını, değişmez gerçekler olarak ifade eden araştırmacılar ve "kendini aydın sananlar" arasındadır. (Arka kapaktan)
Yazar, ilim adamının görevi, "olanı, olduğu gibi ortaya koymak ve onu anlatmaktır" ve "uygulamalı sosyolojide, anlamlı bilgiler, karşılaştırmalı bulgulara dayalı bilgilerdir" ilkelerine sadık kalarak çalışmasını tamamlamıştır. Ayrıca bu ilkeler Mustafa Aksoy'a Anadolu'nun ne ölçüde "homojen", ve "heterojen" bir sosyal yapıya sahip olduğunu "eleştirici anlayış"la ortaya koymasına imkan vermiştir.
Mustafa Aksoy'a göre, Türkiye'nin problemi, halkta değil, siyasetçilerle, medyanın oluşturduğu, kamuoyunun olumsuz etkisi altında kalanlardadır. Diğer yandan, ilmin değişkenlik vasfını gözardı edip, onu tabulaştıran, siyasî görüşlerini veya arzularını, değişmez gerçekler olarak ifade eden araştırmacılar ve "kendini aydın sananlar" arasındadır. (Arka kapaktan)