#smrgSAHAF L'Eglise Armenienne Catholique En Turquie - 1998
Basıldığı Matbaa:
Ohan Matbaacılık
Dizi Adı:
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Cilt:
İplik Dikişli
Boyut:
22x30
Sayfa Sayısı:
435 + 117 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1998
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe - Fransızca
Kategori:
0,00
1199033362
419450
https://www.simurgkitabevi.com/leglise-armenienne-catholique-en-turquie-1998
L'Eglise Armenienne Catholique En Turquie - 1998 #smrgSAHAF
0.00
HOVHANNES J. TCHOLAKİAN, L'Eglise Arménienne Catholique en Turquie, İstanbul 1998, XI-435 büyük boy sayfa, ek 117 sayfa Türkçe metin: "Türkiye'de Ermeni Katolik Kilisesi". Ohan Matbaacılık. Müellifin özel yayını olup satışa verilmemiştir. Metin içinde fotoğraf, tablolar ve belge fotokopileri vardır.
Ülkemizde özel bir cemaat teşkil eden Katolik Ermenilerin dinî lideri olan sayın müellif, kıymetli bir eser kaleme alıp, reisi olduğu topluluğun sahip bulunduğu bu dinî özellik kadar, tarihî evresini de incelemektedir. Eserin iki dilde neşri için duyulan ihtiyacı kendisi dile getirmiştir. Ermenice gibi öğrenilmesi zor ve bu arada çetin bir alfabeye sahip bir dilde yazılması, dar bir çevreye yayılacağı için, önce hâkim olduğu Fransızca yazmış ve cemaati kadar Türkiye'deki araştırıcıların yararlanması için bu yolu seçtiğini bildirmiştir. Böylece çok isabetli davranmıştır, kaldı ki cemaatin arşivinde bulunan dokuz tane belgenin de neşri yerindedir ve böylece sahip bulundukları tarihi anılardan bir demet sunmuştur. Her ne kadar okunması zor görünür ise de erbâbının tahlil edebileceği işarederdir.
Müellif, "Kilise" terimi ile hem teşkilât anlamında hem de cemaate bağlı kiliselerin bugünkü maddî durumları hakkında bilgi vermektedir. İstanbul kiliseleri her zaman için dikkati çekmiş ve araştırıcılar devasa külliyatlar bile kaleme almışlardır[1]. Ermeni kiliseleri de bu girişim¬lerden nasibini aldı ve müellif gibi de vatandaşımız olan, Pars Tuğlacı şimdi elimizdeki kitap boyutunda hacimli bir eser aracılığı ile İstanbul'daki Ermeni kiliselerinin envanterini vermiştir[2]. Fakat Katolik Ermeni diye adlandırılan cemaat ile ilgili müstakil eser bulunmadığı için, muhterem peder Çolakyan Bey bu boşluğu doldurmuş görülüyor.
Müellif eserini iki ana bölüme ayırmışnr: İlk kısım en merak edilen konuyu detaylı olarak incelemektedir. Zira bu Kilise teşkilâtının doğuşu hiç de kolay olmadı. 1622 yılında Papalık tarafından yaratılan Congregatio de Propoganda Fidei adlı teşkilât, misyonerlik faaliyetini daha düzenli ve disiplinli bir şekilde yürüttü, Orta Doğu ile Uzak Doğu'da girişilen çalışmaları yoğunlaştırdı ve siyasi sorunları da hızlandırdı. Bu davranış Osmanh Devleti için önemli tedirginlikler yarattı, değişik boyutlarda da gelişti. Kutsal Yerler (Makamât-ı Mübâreke) Meselesi de uluslararası alanlara kaydırıldı ve XIX. yüzyılda Kırım Harbi'nin bahaneleri arasına girdi.
Çolakyan Bey, eserinde Ermeni topluluğunun geçirdiği bu dinî oluşmaların evrelerini, ta¬rih sırası içinde özedemiş bulunuyor. Orta Doğu ülkelerinin zengin tarih ve kültür birikimi din teşkilatında kendisini gösterdi ve her bir yöre kendi kaderini çizmiş ve sağlamlaştırmıştı. Ermenilerin toplu yaşadıkları yörelerde de her zaman din sorunları ve reislik sorunları birbirini izlemiştir. Sayın araştırıcı Kayseri'den başlayıp epey yöre dolaşan bu gelişme aşamalarında, istifâde etmemiz çok zor olan ana kaynaklara göre, geniş bir tarihi evre kaleme almıştır (s. 5-31). En hızlı devir olan XVII. yüzyıla değinmeden 1740 yılında kurulan Kilikya Ermeni Katoğigosluğu üzerinde duruyor. Ermeni toplumu her asırda ticari becerilerini gösterip el sanatlarında da marifetlerini sürdürdüler, bu başarı sonucu hep komşu ülkelerin hedefi oldular. Teşkilâtın bir süre sonra güçlenmesi ve Lübnan'da yeniden teşkilatlanması, Bzommar denilen mahalli merkez sayması, tarih açısından çok dikkat çekici evrelerdir. Müellif polemiğe girmeden, yönetici ve yardımcılarının ve ruhanî etki alanlarını da belirtiyor. Papa'lık da bu girişimi her zaman izledi: Orta Doğu'da çok iyi koruma altına aldığı Maroni[3] kilisesi yanında Ermeni Katolik Cemaatine özel bir yer vermiş olması, müellif tarafından gayet düzenli bir şekilde anlatılmıştır (s. 10-14). Bu çaba içinde Venedik'de yaraulan Mekitarist teşkilâtını da ihmal etmemiştir. Sivas doğumlu bir anlıma genç tarafından İstanbul'da başlatılan Katolik mezhebine geçme eylemi, devrin Türk yöneticileri tarafından sert bir takibâta uğradığı için önce Mora'ya ve sonra da Venedik'e geçen Manuk, burada gördüğü hoşgörü sonucunda güçlü bir tarikann temelini atü ve 1712 yılında bir nevi Ermeni rönesansı yarattı. Sağlam temeller üzerinde kurulu tarikat, kitap basımı sayesinde kültür alanında etkili oldu. Adını Mekhitar (Teselli Edici) diye değiştiren Manuk'un talebeleri patlak veren bir ihdlaf sonucu önce Trieste ve kısa bir süre sonra Viyana'da varlıklarının yeni bir kolunu yarattılar. Bay Çolakyan da eserinde Viyana Mekitaristlerinin eserlerine geniş yer vermektedir. Fakat Venedik merkezini ihmali anlamına gelmez. Kurucu ve şâkirdlerine yer vermiştir (s. 9 ve 433-434).
Eserin göz alıcı kısmı muhakkak İstanbul'daki Ermeni kiliselerin günümüzdeki durumunu belirten sayfalardır. Her bir bina için tarihî geçmişi ve katkıda bulunan sponsorların ve yaratıcıların özellikleri üzerinde duran müellif, kiliselerin içinde ve dışında bulunan her bir yazıt ve şâir bilgilerin tercümelerini de vermekle araştırıcıların istifade alanlarını genişletmektedir. Katolik kiliseleri mimari açıdan, ana nitelikleri belli ise de, yaptıranların ve mimarların karakterini de yansıür. Buna bir de İstanbul mimarisi kavramı da eklenir. İçerleri de süslü ve devrin ressamlarının ve heykeltıraşlarının da eserleri ile doldurulur. Tek tanrılı dinler görüntüleri yasaklamalarına rağmen, müzik ve şâir güzel sanadarı Katolik kiliselerinde belirli ölçülerde kabulü, sanat alanı için bir kazanç sağlamıştır. Türk musikisinde özel yeri bulunan Ermeni asıllı bestekâr ve yorumcular, bir süre sonra Opera ülkemizde rağbet görünce sanatçılar tiyatro aracılığı ile de bu alanlara kaymıştır. Çolakyan Efendi başta resim sanau olmak üzere, mimarisine ve bunların varlıklarına değinmekle, kültürümüze de dolaylı katkıda bulunmuştur. Bu arada kitabı süsleyen fotoğrafların da, tam bir sanat adamı olan, Türk vatandaşı Ara Güler tarafından çekilip kitaba konması tarif edilmeyecek bir etki yaratmaktadır. İstanbul dışı olarak da, Anadolu dinlerinin buluşma yerlerinden bir olan Mardin ve şimdi orada varlığını sürdürmeye çabalayan Ermeni kilisesi konu edilmektedir. Müellif geçmiş dönemlerde Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunup da şimdi izi kalmayan kiliseler üzerinde durmamışur. Birinci Dünya Savaşı sorunu yüzünden padak verip de, ıstırap dolu anların yaşandığı bir 'sorun'u ima yollu da olsa hiç bir şekilde eserinde yer vermemiştir. Bu davranışı sayesinde, artık tarih kitap ve belgelerinde kalıp da, güncel siyasi malzeme yapılmaması gerekli sorunu, gündeme getirmemesi de kutlanacak bir tutumudur. Kaldı ki, Anadolu'da güçlenen Katolik mezhebine bağlı Ermeni cemaatlerin başına geçen yöneticilerin listelerini vermesi (s. 59-63 arası Adana, Artvin, Ankara, Bursa, Erzurum, Kayseri, Maraş, Sivas, Mardin) ve varlıklarının 1915 yılında sona ermesi de tarihsel evreye mutabakat sağlar. Ankara'da mevcut Ermeni Katolik cemaati üzerinde ve bu arada Anadolu'daki cemaatleri sıralamasını beklerdik.
Eser, İstanbul ve dolayısıyla Osmanlı devri Katolik kilisesi tarihine de bir katkıdır. Eskimiş olmakla beraber hala kullandığımız, Belin adlı araştırıcının, İstanbul Latinliği Tarihi [Histoire de la latinité de Constantinople, 1894] adlı eserin tercümesi kadar yeni bilgilerin de kaulmasıyla bir yeni neşri faydalı olur. Ahmed Refik Alunay tarafından incelenen Türkiye'de Katolik Propogandası' adlı makalesinden ve İstanbul tarihi ile ilgili cildleri içindeki bilgilerin elimizdeki eserde yer bulmaması, doğrudan cemaat ile ilgili bilgilerin bulunmamasındandır ve yeni arşiv malzemesi ile yeniden değerlendirilmesi, bildiklerimize yeni konular katacakür. Bu arada, M. Cevdet İnançalp tarafından yazılan ve benim yani yazıya çevirdiğim "Sen Lazar Dervişleri" makalesi gözden kaçmış ise de, bibliyografik bir tamamlama yararlı olur.
Bay Hovannes Çolakyan'ı, eserde hem dini lider hem de bir araştırıcı olarak, vatandaşı bulunduğu ülkeye böyle yararlı ve yol gösterici olarak bir eser kazandırmış bulunmasından dolayı ne kadar kutlasak azdır. Tarih vesikaları ve kitapları içine gömülü bilgileri, hiç bir önyargıya kapılmadan incelemiş ve böyle devasa bir eser yaratmıştır. Ermeni matbaacılar, yarattıklan becerileri sayesinde Türk toplumu içinde, bir kültür olayının isimsiz kahramanları kaldılar. Şimdi böyle devasa bir eserde, belirli bir payı cemaatlerine ve bize kazandırdılar. Muhterem pedere gösterilecek en büyük armağan, Türk arşivlerindeki zengin malzemeden yola çıkarak, cemaati ile ilgili Türk kaynaklarının halaneler içerdiğini ispat edecek bir eserdir. - MAHMUT H. ŞAKİROĞLU
Ülkemizde özel bir cemaat teşkil eden Katolik Ermenilerin dinî lideri olan sayın müellif, kıymetli bir eser kaleme alıp, reisi olduğu topluluğun sahip bulunduğu bu dinî özellik kadar, tarihî evresini de incelemektedir. Eserin iki dilde neşri için duyulan ihtiyacı kendisi dile getirmiştir. Ermenice gibi öğrenilmesi zor ve bu arada çetin bir alfabeye sahip bir dilde yazılması, dar bir çevreye yayılacağı için, önce hâkim olduğu Fransızca yazmış ve cemaati kadar Türkiye'deki araştırıcıların yararlanması için bu yolu seçtiğini bildirmiştir. Böylece çok isabetli davranmıştır, kaldı ki cemaatin arşivinde bulunan dokuz tane belgenin de neşri yerindedir ve böylece sahip bulundukları tarihi anılardan bir demet sunmuştur. Her ne kadar okunması zor görünür ise de erbâbının tahlil edebileceği işarederdir.
Müellif, "Kilise" terimi ile hem teşkilât anlamında hem de cemaate bağlı kiliselerin bugünkü maddî durumları hakkında bilgi vermektedir. İstanbul kiliseleri her zaman için dikkati çekmiş ve araştırıcılar devasa külliyatlar bile kaleme almışlardır[1]. Ermeni kiliseleri de bu girişim¬lerden nasibini aldı ve müellif gibi de vatandaşımız olan, Pars Tuğlacı şimdi elimizdeki kitap boyutunda hacimli bir eser aracılığı ile İstanbul'daki Ermeni kiliselerinin envanterini vermiştir[2]. Fakat Katolik Ermeni diye adlandırılan cemaat ile ilgili müstakil eser bulunmadığı için, muhterem peder Çolakyan Bey bu boşluğu doldurmuş görülüyor.
Müellif eserini iki ana bölüme ayırmışnr: İlk kısım en merak edilen konuyu detaylı olarak incelemektedir. Zira bu Kilise teşkilâtının doğuşu hiç de kolay olmadı. 1622 yılında Papalık tarafından yaratılan Congregatio de Propoganda Fidei adlı teşkilât, misyonerlik faaliyetini daha düzenli ve disiplinli bir şekilde yürüttü, Orta Doğu ile Uzak Doğu'da girişilen çalışmaları yoğunlaştırdı ve siyasi sorunları da hızlandırdı. Bu davranış Osmanh Devleti için önemli tedirginlikler yarattı, değişik boyutlarda da gelişti. Kutsal Yerler (Makamât-ı Mübâreke) Meselesi de uluslararası alanlara kaydırıldı ve XIX. yüzyılda Kırım Harbi'nin bahaneleri arasına girdi.
Çolakyan Bey, eserinde Ermeni topluluğunun geçirdiği bu dinî oluşmaların evrelerini, ta¬rih sırası içinde özedemiş bulunuyor. Orta Doğu ülkelerinin zengin tarih ve kültür birikimi din teşkilatında kendisini gösterdi ve her bir yöre kendi kaderini çizmiş ve sağlamlaştırmıştı. Ermenilerin toplu yaşadıkları yörelerde de her zaman din sorunları ve reislik sorunları birbirini izlemiştir. Sayın araştırıcı Kayseri'den başlayıp epey yöre dolaşan bu gelişme aşamalarında, istifâde etmemiz çok zor olan ana kaynaklara göre, geniş bir tarihi evre kaleme almıştır (s. 5-31). En hızlı devir olan XVII. yüzyıla değinmeden 1740 yılında kurulan Kilikya Ermeni Katoğigosluğu üzerinde duruyor. Ermeni toplumu her asırda ticari becerilerini gösterip el sanatlarında da marifetlerini sürdürdüler, bu başarı sonucu hep komşu ülkelerin hedefi oldular. Teşkilâtın bir süre sonra güçlenmesi ve Lübnan'da yeniden teşkilatlanması, Bzommar denilen mahalli merkez sayması, tarih açısından çok dikkat çekici evrelerdir. Müellif polemiğe girmeden, yönetici ve yardımcılarının ve ruhanî etki alanlarını da belirtiyor. Papa'lık da bu girişimi her zaman izledi: Orta Doğu'da çok iyi koruma altına aldığı Maroni[3] kilisesi yanında Ermeni Katolik Cemaatine özel bir yer vermiş olması, müellif tarafından gayet düzenli bir şekilde anlatılmıştır (s. 10-14). Bu çaba içinde Venedik'de yaraulan Mekitarist teşkilâtını da ihmal etmemiştir. Sivas doğumlu bir anlıma genç tarafından İstanbul'da başlatılan Katolik mezhebine geçme eylemi, devrin Türk yöneticileri tarafından sert bir takibâta uğradığı için önce Mora'ya ve sonra da Venedik'e geçen Manuk, burada gördüğü hoşgörü sonucunda güçlü bir tarikann temelini atü ve 1712 yılında bir nevi Ermeni rönesansı yarattı. Sağlam temeller üzerinde kurulu tarikat, kitap basımı sayesinde kültür alanında etkili oldu. Adını Mekhitar (Teselli Edici) diye değiştiren Manuk'un talebeleri patlak veren bir ihdlaf sonucu önce Trieste ve kısa bir süre sonra Viyana'da varlıklarının yeni bir kolunu yarattılar. Bay Çolakyan da eserinde Viyana Mekitaristlerinin eserlerine geniş yer vermektedir. Fakat Venedik merkezini ihmali anlamına gelmez. Kurucu ve şâkirdlerine yer vermiştir (s. 9 ve 433-434).
Eserin göz alıcı kısmı muhakkak İstanbul'daki Ermeni kiliselerin günümüzdeki durumunu belirten sayfalardır. Her bir bina için tarihî geçmişi ve katkıda bulunan sponsorların ve yaratıcıların özellikleri üzerinde duran müellif, kiliselerin içinde ve dışında bulunan her bir yazıt ve şâir bilgilerin tercümelerini de vermekle araştırıcıların istifade alanlarını genişletmektedir. Katolik kiliseleri mimari açıdan, ana nitelikleri belli ise de, yaptıranların ve mimarların karakterini de yansıür. Buna bir de İstanbul mimarisi kavramı da eklenir. İçerleri de süslü ve devrin ressamlarının ve heykeltıraşlarının da eserleri ile doldurulur. Tek tanrılı dinler görüntüleri yasaklamalarına rağmen, müzik ve şâir güzel sanadarı Katolik kiliselerinde belirli ölçülerde kabulü, sanat alanı için bir kazanç sağlamıştır. Türk musikisinde özel yeri bulunan Ermeni asıllı bestekâr ve yorumcular, bir süre sonra Opera ülkemizde rağbet görünce sanatçılar tiyatro aracılığı ile de bu alanlara kaymıştır. Çolakyan Efendi başta resim sanau olmak üzere, mimarisine ve bunların varlıklarına değinmekle, kültürümüze de dolaylı katkıda bulunmuştur. Bu arada kitabı süsleyen fotoğrafların da, tam bir sanat adamı olan, Türk vatandaşı Ara Güler tarafından çekilip kitaba konması tarif edilmeyecek bir etki yaratmaktadır. İstanbul dışı olarak da, Anadolu dinlerinin buluşma yerlerinden bir olan Mardin ve şimdi orada varlığını sürdürmeye çabalayan Ermeni kilisesi konu edilmektedir. Müellif geçmiş dönemlerde Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunup da şimdi izi kalmayan kiliseler üzerinde durmamışur. Birinci Dünya Savaşı sorunu yüzünden padak verip de, ıstırap dolu anların yaşandığı bir 'sorun'u ima yollu da olsa hiç bir şekilde eserinde yer vermemiştir. Bu davranışı sayesinde, artık tarih kitap ve belgelerinde kalıp da, güncel siyasi malzeme yapılmaması gerekli sorunu, gündeme getirmemesi de kutlanacak bir tutumudur. Kaldı ki, Anadolu'da güçlenen Katolik mezhebine bağlı Ermeni cemaatlerin başına geçen yöneticilerin listelerini vermesi (s. 59-63 arası Adana, Artvin, Ankara, Bursa, Erzurum, Kayseri, Maraş, Sivas, Mardin) ve varlıklarının 1915 yılında sona ermesi de tarihsel evreye mutabakat sağlar. Ankara'da mevcut Ermeni Katolik cemaati üzerinde ve bu arada Anadolu'daki cemaatleri sıralamasını beklerdik.
Eser, İstanbul ve dolayısıyla Osmanlı devri Katolik kilisesi tarihine de bir katkıdır. Eskimiş olmakla beraber hala kullandığımız, Belin adlı araştırıcının, İstanbul Latinliği Tarihi [Histoire de la latinité de Constantinople, 1894] adlı eserin tercümesi kadar yeni bilgilerin de kaulmasıyla bir yeni neşri faydalı olur. Ahmed Refik Alunay tarafından incelenen Türkiye'de Katolik Propogandası' adlı makalesinden ve İstanbul tarihi ile ilgili cildleri içindeki bilgilerin elimizdeki eserde yer bulmaması, doğrudan cemaat ile ilgili bilgilerin bulunmamasındandır ve yeni arşiv malzemesi ile yeniden değerlendirilmesi, bildiklerimize yeni konular katacakür. Bu arada, M. Cevdet İnançalp tarafından yazılan ve benim yani yazıya çevirdiğim "Sen Lazar Dervişleri" makalesi gözden kaçmış ise de, bibliyografik bir tamamlama yararlı olur.
Bay Hovannes Çolakyan'ı, eserde hem dini lider hem de bir araştırıcı olarak, vatandaşı bulunduğu ülkeye böyle yararlı ve yol gösterici olarak bir eser kazandırmış bulunmasından dolayı ne kadar kutlasak azdır. Tarih vesikaları ve kitapları içine gömülü bilgileri, hiç bir önyargıya kapılmadan incelemiş ve böyle devasa bir eser yaratmıştır. Ermeni matbaacılar, yarattıklan becerileri sayesinde Türk toplumu içinde, bir kültür olayının isimsiz kahramanları kaldılar. Şimdi böyle devasa bir eserde, belirli bir payı cemaatlerine ve bize kazandırdılar. Muhterem pedere gösterilecek en büyük armağan, Türk arşivlerindeki zengin malzemeden yola çıkarak, cemaati ile ilgili Türk kaynaklarının halaneler içerdiğini ispat edecek bir eserdir. - MAHMUT H. ŞAKİROĞLU
HOVHANNES J. TCHOLAKİAN, L'Eglise Arménienne Catholique en Turquie, İstanbul 1998, XI-435 büyük boy sayfa, ek 117 sayfa Türkçe metin: "Türkiye'de Ermeni Katolik Kilisesi". Ohan Matbaacılık. Müellifin özel yayını olup satışa verilmemiştir. Metin içinde fotoğraf, tablolar ve belge fotokopileri vardır.
Ülkemizde özel bir cemaat teşkil eden Katolik Ermenilerin dinî lideri olan sayın müellif, kıymetli bir eser kaleme alıp, reisi olduğu topluluğun sahip bulunduğu bu dinî özellik kadar, tarihî evresini de incelemektedir. Eserin iki dilde neşri için duyulan ihtiyacı kendisi dile getirmiştir. Ermenice gibi öğrenilmesi zor ve bu arada çetin bir alfabeye sahip bir dilde yazılması, dar bir çevreye yayılacağı için, önce hâkim olduğu Fransızca yazmış ve cemaati kadar Türkiye'deki araştırıcıların yararlanması için bu yolu seçtiğini bildirmiştir. Böylece çok isabetli davranmıştır, kaldı ki cemaatin arşivinde bulunan dokuz tane belgenin de neşri yerindedir ve böylece sahip bulundukları tarihi anılardan bir demet sunmuştur. Her ne kadar okunması zor görünür ise de erbâbının tahlil edebileceği işarederdir.
Müellif, "Kilise" terimi ile hem teşkilât anlamında hem de cemaate bağlı kiliselerin bugünkü maddî durumları hakkında bilgi vermektedir. İstanbul kiliseleri her zaman için dikkati çekmiş ve araştırıcılar devasa külliyatlar bile kaleme almışlardır[1]. Ermeni kiliseleri de bu girişim¬lerden nasibini aldı ve müellif gibi de vatandaşımız olan, Pars Tuğlacı şimdi elimizdeki kitap boyutunda hacimli bir eser aracılığı ile İstanbul'daki Ermeni kiliselerinin envanterini vermiştir[2]. Fakat Katolik Ermeni diye adlandırılan cemaat ile ilgili müstakil eser bulunmadığı için, muhterem peder Çolakyan Bey bu boşluğu doldurmuş görülüyor.
Müellif eserini iki ana bölüme ayırmışnr: İlk kısım en merak edilen konuyu detaylı olarak incelemektedir. Zira bu Kilise teşkilâtının doğuşu hiç de kolay olmadı. 1622 yılında Papalık tarafından yaratılan Congregatio de Propoganda Fidei adlı teşkilât, misyonerlik faaliyetini daha düzenli ve disiplinli bir şekilde yürüttü, Orta Doğu ile Uzak Doğu'da girişilen çalışmaları yoğunlaştırdı ve siyasi sorunları da hızlandırdı. Bu davranış Osmanh Devleti için önemli tedirginlikler yarattı, değişik boyutlarda da gelişti. Kutsal Yerler (Makamât-ı Mübâreke) Meselesi de uluslararası alanlara kaydırıldı ve XIX. yüzyılda Kırım Harbi'nin bahaneleri arasına girdi.
Çolakyan Bey, eserinde Ermeni topluluğunun geçirdiği bu dinî oluşmaların evrelerini, ta¬rih sırası içinde özedemiş bulunuyor. Orta Doğu ülkelerinin zengin tarih ve kültür birikimi din teşkilatında kendisini gösterdi ve her bir yöre kendi kaderini çizmiş ve sağlamlaştırmıştı. Ermenilerin toplu yaşadıkları yörelerde de her zaman din sorunları ve reislik sorunları birbirini izlemiştir. Sayın araştırıcı Kayseri'den başlayıp epey yöre dolaşan bu gelişme aşamalarında, istifâde etmemiz çok zor olan ana kaynaklara göre, geniş bir tarihi evre kaleme almıştır (s. 5-31). En hızlı devir olan XVII. yüzyıla değinmeden 1740 yılında kurulan Kilikya Ermeni Katoğigosluğu üzerinde duruyor. Ermeni toplumu her asırda ticari becerilerini gösterip el sanatlarında da marifetlerini sürdürdüler, bu başarı sonucu hep komşu ülkelerin hedefi oldular. Teşkilâtın bir süre sonra güçlenmesi ve Lübnan'da yeniden teşkilatlanması, Bzommar denilen mahalli merkez sayması, tarih açısından çok dikkat çekici evrelerdir. Müellif polemiğe girmeden, yönetici ve yardımcılarının ve ruhanî etki alanlarını da belirtiyor. Papa'lık da bu girişimi her zaman izledi: Orta Doğu'da çok iyi koruma altına aldığı Maroni[3] kilisesi yanında Ermeni Katolik Cemaatine özel bir yer vermiş olması, müellif tarafından gayet düzenli bir şekilde anlatılmıştır (s. 10-14). Bu çaba içinde Venedik'de yaraulan Mekitarist teşkilâtını da ihmal etmemiştir. Sivas doğumlu bir anlıma genç tarafından İstanbul'da başlatılan Katolik mezhebine geçme eylemi, devrin Türk yöneticileri tarafından sert bir takibâta uğradığı için önce Mora'ya ve sonra da Venedik'e geçen Manuk, burada gördüğü hoşgörü sonucunda güçlü bir tarikann temelini atü ve 1712 yılında bir nevi Ermeni rönesansı yarattı. Sağlam temeller üzerinde kurulu tarikat, kitap basımı sayesinde kültür alanında etkili oldu. Adını Mekhitar (Teselli Edici) diye değiştiren Manuk'un talebeleri patlak veren bir ihdlaf sonucu önce Trieste ve kısa bir süre sonra Viyana'da varlıklarının yeni bir kolunu yarattılar. Bay Çolakyan da eserinde Viyana Mekitaristlerinin eserlerine geniş yer vermektedir. Fakat Venedik merkezini ihmali anlamına gelmez. Kurucu ve şâkirdlerine yer vermiştir (s. 9 ve 433-434).
Eserin göz alıcı kısmı muhakkak İstanbul'daki Ermeni kiliselerin günümüzdeki durumunu belirten sayfalardır. Her bir bina için tarihî geçmişi ve katkıda bulunan sponsorların ve yaratıcıların özellikleri üzerinde duran müellif, kiliselerin içinde ve dışında bulunan her bir yazıt ve şâir bilgilerin tercümelerini de vermekle araştırıcıların istifade alanlarını genişletmektedir. Katolik kiliseleri mimari açıdan, ana nitelikleri belli ise de, yaptıranların ve mimarların karakterini de yansıür. Buna bir de İstanbul mimarisi kavramı da eklenir. İçerleri de süslü ve devrin ressamlarının ve heykeltıraşlarının da eserleri ile doldurulur. Tek tanrılı dinler görüntüleri yasaklamalarına rağmen, müzik ve şâir güzel sanadarı Katolik kiliselerinde belirli ölçülerde kabulü, sanat alanı için bir kazanç sağlamıştır. Türk musikisinde özel yeri bulunan Ermeni asıllı bestekâr ve yorumcular, bir süre sonra Opera ülkemizde rağbet görünce sanatçılar tiyatro aracılığı ile de bu alanlara kaymıştır. Çolakyan Efendi başta resim sanau olmak üzere, mimarisine ve bunların varlıklarına değinmekle, kültürümüze de dolaylı katkıda bulunmuştur. Bu arada kitabı süsleyen fotoğrafların da, tam bir sanat adamı olan, Türk vatandaşı Ara Güler tarafından çekilip kitaba konması tarif edilmeyecek bir etki yaratmaktadır. İstanbul dışı olarak da, Anadolu dinlerinin buluşma yerlerinden bir olan Mardin ve şimdi orada varlığını sürdürmeye çabalayan Ermeni kilisesi konu edilmektedir. Müellif geçmiş dönemlerde Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunup da şimdi izi kalmayan kiliseler üzerinde durmamışur. Birinci Dünya Savaşı sorunu yüzünden padak verip de, ıstırap dolu anların yaşandığı bir 'sorun'u ima yollu da olsa hiç bir şekilde eserinde yer vermemiştir. Bu davranışı sayesinde, artık tarih kitap ve belgelerinde kalıp da, güncel siyasi malzeme yapılmaması gerekli sorunu, gündeme getirmemesi de kutlanacak bir tutumudur. Kaldı ki, Anadolu'da güçlenen Katolik mezhebine bağlı Ermeni cemaatlerin başına geçen yöneticilerin listelerini vermesi (s. 59-63 arası Adana, Artvin, Ankara, Bursa, Erzurum, Kayseri, Maraş, Sivas, Mardin) ve varlıklarının 1915 yılında sona ermesi de tarihsel evreye mutabakat sağlar. Ankara'da mevcut Ermeni Katolik cemaati üzerinde ve bu arada Anadolu'daki cemaatleri sıralamasını beklerdik.
Eser, İstanbul ve dolayısıyla Osmanlı devri Katolik kilisesi tarihine de bir katkıdır. Eskimiş olmakla beraber hala kullandığımız, Belin adlı araştırıcının, İstanbul Latinliği Tarihi [Histoire de la latinité de Constantinople, 1894] adlı eserin tercümesi kadar yeni bilgilerin de kaulmasıyla bir yeni neşri faydalı olur. Ahmed Refik Alunay tarafından incelenen Türkiye'de Katolik Propogandası' adlı makalesinden ve İstanbul tarihi ile ilgili cildleri içindeki bilgilerin elimizdeki eserde yer bulmaması, doğrudan cemaat ile ilgili bilgilerin bulunmamasındandır ve yeni arşiv malzemesi ile yeniden değerlendirilmesi, bildiklerimize yeni konular katacakür. Bu arada, M. Cevdet İnançalp tarafından yazılan ve benim yani yazıya çevirdiğim "Sen Lazar Dervişleri" makalesi gözden kaçmış ise de, bibliyografik bir tamamlama yararlı olur.
Bay Hovannes Çolakyan'ı, eserde hem dini lider hem de bir araştırıcı olarak, vatandaşı bulunduğu ülkeye böyle yararlı ve yol gösterici olarak bir eser kazandırmış bulunmasından dolayı ne kadar kutlasak azdır. Tarih vesikaları ve kitapları içine gömülü bilgileri, hiç bir önyargıya kapılmadan incelemiş ve böyle devasa bir eser yaratmıştır. Ermeni matbaacılar, yarattıklan becerileri sayesinde Türk toplumu içinde, bir kültür olayının isimsiz kahramanları kaldılar. Şimdi böyle devasa bir eserde, belirli bir payı cemaatlerine ve bize kazandırdılar. Muhterem pedere gösterilecek en büyük armağan, Türk arşivlerindeki zengin malzemeden yola çıkarak, cemaati ile ilgili Türk kaynaklarının halaneler içerdiğini ispat edecek bir eserdir. - MAHMUT H. ŞAKİROĞLU
Ülkemizde özel bir cemaat teşkil eden Katolik Ermenilerin dinî lideri olan sayın müellif, kıymetli bir eser kaleme alıp, reisi olduğu topluluğun sahip bulunduğu bu dinî özellik kadar, tarihî evresini de incelemektedir. Eserin iki dilde neşri için duyulan ihtiyacı kendisi dile getirmiştir. Ermenice gibi öğrenilmesi zor ve bu arada çetin bir alfabeye sahip bir dilde yazılması, dar bir çevreye yayılacağı için, önce hâkim olduğu Fransızca yazmış ve cemaati kadar Türkiye'deki araştırıcıların yararlanması için bu yolu seçtiğini bildirmiştir. Böylece çok isabetli davranmıştır, kaldı ki cemaatin arşivinde bulunan dokuz tane belgenin de neşri yerindedir ve böylece sahip bulundukları tarihi anılardan bir demet sunmuştur. Her ne kadar okunması zor görünür ise de erbâbının tahlil edebileceği işarederdir.
Müellif, "Kilise" terimi ile hem teşkilât anlamında hem de cemaate bağlı kiliselerin bugünkü maddî durumları hakkında bilgi vermektedir. İstanbul kiliseleri her zaman için dikkati çekmiş ve araştırıcılar devasa külliyatlar bile kaleme almışlardır[1]. Ermeni kiliseleri de bu girişim¬lerden nasibini aldı ve müellif gibi de vatandaşımız olan, Pars Tuğlacı şimdi elimizdeki kitap boyutunda hacimli bir eser aracılığı ile İstanbul'daki Ermeni kiliselerinin envanterini vermiştir[2]. Fakat Katolik Ermeni diye adlandırılan cemaat ile ilgili müstakil eser bulunmadığı için, muhterem peder Çolakyan Bey bu boşluğu doldurmuş görülüyor.
Müellif eserini iki ana bölüme ayırmışnr: İlk kısım en merak edilen konuyu detaylı olarak incelemektedir. Zira bu Kilise teşkilâtının doğuşu hiç de kolay olmadı. 1622 yılında Papalık tarafından yaratılan Congregatio de Propoganda Fidei adlı teşkilât, misyonerlik faaliyetini daha düzenli ve disiplinli bir şekilde yürüttü, Orta Doğu ile Uzak Doğu'da girişilen çalışmaları yoğunlaştırdı ve siyasi sorunları da hızlandırdı. Bu davranış Osmanh Devleti için önemli tedirginlikler yarattı, değişik boyutlarda da gelişti. Kutsal Yerler (Makamât-ı Mübâreke) Meselesi de uluslararası alanlara kaydırıldı ve XIX. yüzyılda Kırım Harbi'nin bahaneleri arasına girdi.
Çolakyan Bey, eserinde Ermeni topluluğunun geçirdiği bu dinî oluşmaların evrelerini, ta¬rih sırası içinde özedemiş bulunuyor. Orta Doğu ülkelerinin zengin tarih ve kültür birikimi din teşkilatında kendisini gösterdi ve her bir yöre kendi kaderini çizmiş ve sağlamlaştırmıştı. Ermenilerin toplu yaşadıkları yörelerde de her zaman din sorunları ve reislik sorunları birbirini izlemiştir. Sayın araştırıcı Kayseri'den başlayıp epey yöre dolaşan bu gelişme aşamalarında, istifâde etmemiz çok zor olan ana kaynaklara göre, geniş bir tarihi evre kaleme almıştır (s. 5-31). En hızlı devir olan XVII. yüzyıla değinmeden 1740 yılında kurulan Kilikya Ermeni Katoğigosluğu üzerinde duruyor. Ermeni toplumu her asırda ticari becerilerini gösterip el sanatlarında da marifetlerini sürdürdüler, bu başarı sonucu hep komşu ülkelerin hedefi oldular. Teşkilâtın bir süre sonra güçlenmesi ve Lübnan'da yeniden teşkilatlanması, Bzommar denilen mahalli merkez sayması, tarih açısından çok dikkat çekici evrelerdir. Müellif polemiğe girmeden, yönetici ve yardımcılarının ve ruhanî etki alanlarını da belirtiyor. Papa'lık da bu girişimi her zaman izledi: Orta Doğu'da çok iyi koruma altına aldığı Maroni[3] kilisesi yanında Ermeni Katolik Cemaatine özel bir yer vermiş olması, müellif tarafından gayet düzenli bir şekilde anlatılmıştır (s. 10-14). Bu çaba içinde Venedik'de yaraulan Mekitarist teşkilâtını da ihmal etmemiştir. Sivas doğumlu bir anlıma genç tarafından İstanbul'da başlatılan Katolik mezhebine geçme eylemi, devrin Türk yöneticileri tarafından sert bir takibâta uğradığı için önce Mora'ya ve sonra da Venedik'e geçen Manuk, burada gördüğü hoşgörü sonucunda güçlü bir tarikann temelini atü ve 1712 yılında bir nevi Ermeni rönesansı yarattı. Sağlam temeller üzerinde kurulu tarikat, kitap basımı sayesinde kültür alanında etkili oldu. Adını Mekhitar (Teselli Edici) diye değiştiren Manuk'un talebeleri patlak veren bir ihdlaf sonucu önce Trieste ve kısa bir süre sonra Viyana'da varlıklarının yeni bir kolunu yarattılar. Bay Çolakyan da eserinde Viyana Mekitaristlerinin eserlerine geniş yer vermektedir. Fakat Venedik merkezini ihmali anlamına gelmez. Kurucu ve şâkirdlerine yer vermiştir (s. 9 ve 433-434).
Eserin göz alıcı kısmı muhakkak İstanbul'daki Ermeni kiliselerin günümüzdeki durumunu belirten sayfalardır. Her bir bina için tarihî geçmişi ve katkıda bulunan sponsorların ve yaratıcıların özellikleri üzerinde duran müellif, kiliselerin içinde ve dışında bulunan her bir yazıt ve şâir bilgilerin tercümelerini de vermekle araştırıcıların istifade alanlarını genişletmektedir. Katolik kiliseleri mimari açıdan, ana nitelikleri belli ise de, yaptıranların ve mimarların karakterini de yansıür. Buna bir de İstanbul mimarisi kavramı da eklenir. İçerleri de süslü ve devrin ressamlarının ve heykeltıraşlarının da eserleri ile doldurulur. Tek tanrılı dinler görüntüleri yasaklamalarına rağmen, müzik ve şâir güzel sanadarı Katolik kiliselerinde belirli ölçülerde kabulü, sanat alanı için bir kazanç sağlamıştır. Türk musikisinde özel yeri bulunan Ermeni asıllı bestekâr ve yorumcular, bir süre sonra Opera ülkemizde rağbet görünce sanatçılar tiyatro aracılığı ile de bu alanlara kaymıştır. Çolakyan Efendi başta resim sanau olmak üzere, mimarisine ve bunların varlıklarına değinmekle, kültürümüze de dolaylı katkıda bulunmuştur. Bu arada kitabı süsleyen fotoğrafların da, tam bir sanat adamı olan, Türk vatandaşı Ara Güler tarafından çekilip kitaba konması tarif edilmeyecek bir etki yaratmaktadır. İstanbul dışı olarak da, Anadolu dinlerinin buluşma yerlerinden bir olan Mardin ve şimdi orada varlığını sürdürmeye çabalayan Ermeni kilisesi konu edilmektedir. Müellif geçmiş dönemlerde Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunup da şimdi izi kalmayan kiliseler üzerinde durmamışur. Birinci Dünya Savaşı sorunu yüzünden padak verip de, ıstırap dolu anların yaşandığı bir 'sorun'u ima yollu da olsa hiç bir şekilde eserinde yer vermemiştir. Bu davranışı sayesinde, artık tarih kitap ve belgelerinde kalıp da, güncel siyasi malzeme yapılmaması gerekli sorunu, gündeme getirmemesi de kutlanacak bir tutumudur. Kaldı ki, Anadolu'da güçlenen Katolik mezhebine bağlı Ermeni cemaatlerin başına geçen yöneticilerin listelerini vermesi (s. 59-63 arası Adana, Artvin, Ankara, Bursa, Erzurum, Kayseri, Maraş, Sivas, Mardin) ve varlıklarının 1915 yılında sona ermesi de tarihsel evreye mutabakat sağlar. Ankara'da mevcut Ermeni Katolik cemaati üzerinde ve bu arada Anadolu'daki cemaatleri sıralamasını beklerdik.
Eser, İstanbul ve dolayısıyla Osmanlı devri Katolik kilisesi tarihine de bir katkıdır. Eskimiş olmakla beraber hala kullandığımız, Belin adlı araştırıcının, İstanbul Latinliği Tarihi [Histoire de la latinité de Constantinople, 1894] adlı eserin tercümesi kadar yeni bilgilerin de kaulmasıyla bir yeni neşri faydalı olur. Ahmed Refik Alunay tarafından incelenen Türkiye'de Katolik Propogandası' adlı makalesinden ve İstanbul tarihi ile ilgili cildleri içindeki bilgilerin elimizdeki eserde yer bulmaması, doğrudan cemaat ile ilgili bilgilerin bulunmamasındandır ve yeni arşiv malzemesi ile yeniden değerlendirilmesi, bildiklerimize yeni konular katacakür. Bu arada, M. Cevdet İnançalp tarafından yazılan ve benim yani yazıya çevirdiğim "Sen Lazar Dervişleri" makalesi gözden kaçmış ise de, bibliyografik bir tamamlama yararlı olur.
Bay Hovannes Çolakyan'ı, eserde hem dini lider hem de bir araştırıcı olarak, vatandaşı bulunduğu ülkeye böyle yararlı ve yol gösterici olarak bir eser kazandırmış bulunmasından dolayı ne kadar kutlasak azdır. Tarih vesikaları ve kitapları içine gömülü bilgileri, hiç bir önyargıya kapılmadan incelemiş ve böyle devasa bir eser yaratmıştır. Ermeni matbaacılar, yarattıklan becerileri sayesinde Türk toplumu içinde, bir kültür olayının isimsiz kahramanları kaldılar. Şimdi böyle devasa bir eserde, belirli bir payı cemaatlerine ve bize kazandırdılar. Muhterem pedere gösterilecek en büyük armağan, Türk arşivlerindeki zengin malzemeden yola çıkarak, cemaati ile ilgili Türk kaynaklarının halaneler içerdiğini ispat edecek bir eserdir. - MAHMUT H. ŞAKİROĞLU
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.