Yıl, 1955...
Öğretmen babamın nakli Mağusa'ya çıktığında henüz ilkokula başlamamıştım.
Fakat, daha o yaşlarda başlamıştı Mağusa'ya hayranlığım...
Farklı inanış ve kültürler mozaiği, o yıllarda, açıkça izlenebiliyordu kasabamızda... Mahallemizde bulunan Ayios Xorinos Kilisesi'nde her pazar Rum'ların yaptıkları ayinleri kilisenin kapı aralığından izliyorduk. Ramazan aylarında annemle Lala Mustafa Paşa Camii'ne (St. Nicholas Kilisesi) teravi namazına da gidiyorduk. Hisar üstlerinde, sarı papatyaların süslediği yeşil kadife otlar üzerinde yaptığımız piknikler, Çifte Mazgallar'da saklanbaç oyunlarımız... Bu devrelerde, bir başka kutlanırdı bayramlarımız...
1963 olayları ile kale içine kapandık. Buğday Camii'nde Mağusa halkının oynadığı tiyatrolar moral ve umut veriyordu kendini açık cezaevinde hisseden halka.
Orta okulu Gazi İlkokulunda bitirdik, barakalarda...
1974 Barış Harekâtı'yla zorlu bir savaş yaşadık, Gazi oldu sevgili kentimiz.
Yaşadıklarımın bu kısacık özeti, Mağusa'nın tarihinden bir kesit değil midir ' 'Tarih; yalnız savaşlardan, fetihlerden, ganimetlerden, güçlerden ibaret değil' diyor yazarlar, tarihçiler... Bireylerinin yaşam tarzı, tutkuları, düşünceleri, yarattıkları eserler, ürettikleri, politik mücadeleleri, tarih kitabını oluşturacak birer yaprak...
Yabancı birkaç araştırmacı haricinde kimse yazmamış tarihimizi, kentimizi...
Bazı mermerler üzerindeki minik bir not, rast gele bulunan yırtık bir resim, farelerin kemirdiği sararmış gazete parçaları ve hayatta olanların anımsayabildiği bölük pörçük anıları... Onun geçmişini aydınlatmak için hep birer cılız mum parçaları...
'Yaşadığımız kentin dününü araştırarak bugünlere; dünü ve bu gününü de yarınlara taşımak,'
İşte, 'Samtay Vakfı'nın kuruluş amacının özeti...
Yıllardır, Mağusa'ya geniş imkânları ile donanmış bir kütüphane kazandırma düşüncesi, içimde hep büyüyen, fakat bir türlü hayata geçirme fırsatını bulamadığım bir arzu idi.
Neden bir kütüphane '
Bunun cevabı çok eski yıllarda saklı...
Köyünün ilk Rüştiye'lilerinden, ilk (bir-iki kişi) öğretmenlerindendi babam... Annem ise Viktorya eğitimi almış ilk bayanlarındandı köyünün... Köylerinde sahip oldukları ilklere önce kitaplar, dergiler, günlük gazete, sonra gramofon, taşplâklar, radyo, buzdolabı vs. eklendi... Yemek / içmek kadar önemliydi evimizde, okumak....
Bez bebeğimin kamıştan eli elimde, ne serüven yaşadık Güliver'le birlikte... Başka dünyalar olduğunu da öğrendim Macellan'la dolaştığım sayfalarda... Geceleri, Babamın anlattığı 'Binbir Gece Masalları' bin bir güzel düş taşıyordu o minicik dünyamda.
Babam edebiyata çok ilgi duyardı. Milli, sosyal, hicivli şiirler yazardı. Toplumu etkileyen olaylara büyük duyarlılık gösterir, gazetelere o konularda yazı yazar ya da şiirlerle gönderide bulunuyordu. Öğretmen olduğundan takma isimler kullanıyordu yazıp yayınlattıklarına.... Öğretmenlik yaptığı yıllarda yazılı çocuk oyunları pek bulunmadığından dolayı milli ve özel bayram günlerinde kendisinin yazdığı çocuk oyunlarını oynatırdı öğrencilerine...
(Gençliğinde, yine kendisinin yazdığı bir piyeste oyunculuk yaptığını da anlatmıştı)
Zengin kütüphanesinden olduğu kadar, kendi yazdığı skeç ve çocuk piyeslerinden de çevresindekilerin yararlanmasına imkân verirdi. (Yazmış olduğu çocuk oyunlarının büyük bir kısmı, yazık ki, verdiği okullardan kendisine geri dönmedi, zamanla kaybolup gittiler)
1963 yılının kanlı / göçlü olayları sırasında tüm kitapları köydeki evimizden talan edildi. Babam, bu kitaplarının ziyan olmasını hiç unutamadı. (Seksen dört yaşında vefat eden babam, son günlerine kadar kaybolan yüzlerce kitabının isimlerini saydı, durdu, hatırladı)
Daha sonraki yıllar içerisinde olanaklarımız arttıkça, evimizdeki kitap sayısı da hep arttı ve eşimin de aynı derecede kitap sevmesi kendi evimizde de zengin bir kütüphane oluşmasına neden oldu.
Mağusa'ya kalıcı bir eser kazandırma düşüm, kitapları da Mağusa kadar sevdiğimden, geniş imkânlara sahip bir kütüphane oluşturma üzerinde yoğunlaşıyordu....
Bu yoğun duygularımla önce, 'Eski Mağusa'yı Koruma ve Yaşatma Derneği'ni, Mağusa'ya gönül vermiş arkadaşlarla kurarken, Sevgili Kentimize hizmet verme heyecanını yaşadık.
Fakat bu heyecanlara rağmen asıl düşlerimin bir dernek çatısı altında hayatiyet kazanması pek de mümkün görünmüyordu. Dahası, imkânsızdı...
Ne yapacağıma, nasıl yapacağıma ilişkin düşüncelerim beni zorlayıp dururken, yıllardır, Mağusa'lı bir gazeteci olarak gazete yazılarından, haberlerinden, şiirlerinden ve diğer kültürel-sanatsal çalışmalarından bir 'Mağusa sevdalısı' bildiğim Araştırmacı-Yazar Bülent Fevzioğlu'ndan gelen 'Mağusa adına bir kültür-sanat-araştırma ve yazın vakfı kurma' önerisini, hiç tereddütsüz kabul ettim.
'Düşlerim' gerçekleşiyordu....
Eşim de aynı duygu ve düşünceleri yıllardır taşıdığından, bir aile vakfı olarak kısa adı SAMTAY olan '[Suna ve Ata Atun] Mağusa Tarihini Araştırma ve Yazın Vakfi'nı süratle kurduk. Bu noktada Bülent Fevzioğlu'na teşekkürü bir gönül borcu biliyorum. Kendisi, yılların birikimi ve fikir sermayesi olan çok çeşitli kitapları yanında, yıllarca araştırma yaptığı arşiv nitelikli bilgilerle dolu dosyalarını hiçbir karşılık beklemeden Vakfımıza bağışladı.
Bülent, ilk yayımladığı şiir kitabı 'Sancılı Kan Yumağı'ndaki bir şiirinde oğluna seslenerek, şöyle yazmıştı:
Sana benden kalacak satmazsak şayet
Kitaplarımdır oğlum
Bir de alnımın teri....
Sen, kitaplarınla alın terini, koca bir kentin kullanımına verdin Sevgili Bülent ! Sana, bu kentte yaşayan ve daha sonra yaşayacak olan herkeslerin teşekkür borcu vardır...
Vakfın kuruluşu, kuruluş senedi ve tanıtım amblemi hep üç kişi ile elele, omuz omuza, yürek yüreğe gerçekleşti. Ata, Bülent ve ben.
Amblemimiz : İngiliz Sömürge Yönetimi'nin Kıbrıs'ta egemen olduğu 1955 yılında kullanıma sürdüğü 15 serilik posta pullarının sonuncusundan esinlenerek [çok küçük değişikliklerle] hazırlanmıştır. Pul üzerinde, Kıbrıs Adasında uzun yıllar egemen olan Bizans, Lüzinyan, Osmanlı ve Venedik yönetimlerinin özgün armaları yer almaktadır.
Vakfımızın ilk çalışması, Eski Mağusa resimlerinden oluşan minik bir cep albümü hazırlamak olmuştur. İkinci çalışmamız elinizde tutmakta olduğunuz kitaptır. Bu kitabın hazırlanması aşamasında, her sanatçının biyografisinin en yeni bilgileri içermesi konusunda çok titiz davrandık. Pek çok sanatçı ile temasa geçerek biyografilerini kendi ifadeleri ile hazırladık. Çok keyifli ve yoğun bir çalışma idi. Bülent'in profesyonel araştırmacı olması, sanatçılara ait önceden hazırlanmış arşivleri bulunması, çalışmalarımızın süratli bir şekilde tamamlanmasında büyük etken oldu. O, titiz bir hoca, bense hocasının beğenisini kazanmak için uğraşan çalışkan bir öğrenci oldum...
Sonuç olarak;
'Mağusa Haritasında
Yüzlerinin ve Yüreklerinin
İzdüşümleri Kalmış
116 İNSAN'
ilk kitap yayınımız olarak ortaya çıktı.
Bu kitabın ortaya çıkması sürecinde hep yanımızda olan iki güzel insana mutlak surette teşekkür etmek istiyorum. Eşim, Ata ATUN ve Ürün Yayınları sahibi Metin TURAN.
Ata'ya, özellikle fotoğrafların hazırlanmasında ve bilgisayarla ilgili tüm teknik çalışmaların düzenlenmesinde gösterdiği sabır ve özen için teşekkür ederken; Metin'e, Vakfın kuruluşundan itibaren bizlere omuz vermesi, Vakfımızın Türkiye'de kabul görmesinde büyük gayret göstermesi ve Mağusa fotoğraf albümü ile bu kitabımızın baskısındaki yoğun ilgisi, katkısı ve dostluğu için... - Suna ATUN
Yıl, 1955...
Öğretmen babamın nakli Mağusa'ya çıktığında henüz ilkokula başlamamıştım.
Fakat, daha o yaşlarda başlamıştı Mağusa'ya hayranlığım...
Farklı inanış ve kültürler mozaiği, o yıllarda, açıkça izlenebiliyordu kasabamızda... Mahallemizde bulunan Ayios Xorinos Kilisesi'nde her pazar Rum'ların yaptıkları ayinleri kilisenin kapı aralığından izliyorduk. Ramazan aylarında annemle Lala Mustafa Paşa Camii'ne (St. Nicholas Kilisesi) teravi namazına da gidiyorduk. Hisar üstlerinde, sarı papatyaların süslediği yeşil kadife otlar üzerinde yaptığımız piknikler, Çifte Mazgallar'da saklanbaç oyunlarımız... Bu devrelerde, bir başka kutlanırdı bayramlarımız...
1963 olayları ile kale içine kapandık. Buğday Camii'nde Mağusa halkının oynadığı tiyatrolar moral ve umut veriyordu kendini açık cezaevinde hisseden halka.
Orta okulu Gazi İlkokulunda bitirdik, barakalarda...
1974 Barış Harekâtı'yla zorlu bir savaş yaşadık, Gazi oldu sevgili kentimiz.
Yaşadıklarımın bu kısacık özeti, Mağusa'nın tarihinden bir kesit değil midir ' 'Tarih; yalnız savaşlardan, fetihlerden, ganimetlerden, güçlerden ibaret değil' diyor yazarlar, tarihçiler... Bireylerinin yaşam tarzı, tutkuları, düşünceleri, yarattıkları eserler, ürettikleri, politik mücadeleleri, tarih kitabını oluşturacak birer yaprak...
Yabancı birkaç araştırmacı haricinde kimse yazmamış tarihimizi, kentimizi...
Bazı mermerler üzerindeki minik bir not, rast gele bulunan yırtık bir resim, farelerin kemirdiği sararmış gazete parçaları ve hayatta olanların anımsayabildiği bölük pörçük anıları... Onun geçmişini aydınlatmak için hep birer cılız mum parçaları...
'Yaşadığımız kentin dününü araştırarak bugünlere; dünü ve bu gününü de yarınlara taşımak,'
İşte, 'Samtay Vakfı'nın kuruluş amacının özeti...
Yıllardır, Mağusa'ya geniş imkânları ile donanmış bir kütüphane kazandırma düşüncesi, içimde hep büyüyen, fakat bir türlü hayata geçirme fırsatını bulamadığım bir arzu idi.
Neden bir kütüphane '
Bunun cevabı çok eski yıllarda saklı...
Köyünün ilk Rüştiye'lilerinden, ilk (bir-iki kişi) öğretmenlerindendi babam... Annem ise Viktorya eğitimi almış ilk bayanlarındandı köyünün... Köylerinde sahip oldukları ilklere önce kitaplar, dergiler, günlük gazete, sonra gramofon, taşplâklar, radyo, buzdolabı vs. eklendi... Yemek / içmek kadar önemliydi evimizde, okumak....
Bez bebeğimin kamıştan eli elimde, ne serüven yaşadık Güliver'le birlikte... Başka dünyalar olduğunu da öğrendim Macellan'la dolaştığım sayfalarda... Geceleri, Babamın anlattığı 'Binbir Gece Masalları' bin bir güzel düş taşıyordu o minicik dünyamda.
Babam edebiyata çok ilgi duyardı. Milli, sosyal, hicivli şiirler yazardı. Toplumu etkileyen olaylara büyük duyarlılık gösterir, gazetelere o konularda yazı yazar ya da şiirlerle gönderide bulunuyordu. Öğretmen olduğundan takma isimler kullanıyordu yazıp yayınlattıklarına.... Öğretmenlik yaptığı yıllarda yazılı çocuk oyunları pek bulunmadığından dolayı milli ve özel bayram günlerinde kendisinin yazdığı çocuk oyunlarını oynatırdı öğrencilerine...
(Gençliğinde, yine kendisinin yazdığı bir piyeste oyunculuk yaptığını da anlatmıştı)
Zengin kütüphanesinden olduğu kadar, kendi yazdığı skeç ve çocuk piyeslerinden de çevresindekilerin yararlanmasına imkân verirdi. (Yazmış olduğu çocuk oyunlarının büyük bir kısmı, yazık ki, verdiği okullardan kendisine geri dönmedi, zamanla kaybolup gittiler)
1963 yılının kanlı / göçlü olayları sırasında tüm kitapları köydeki evimizden talan edildi. Babam, bu kitaplarının ziyan olmasını hiç unutamadı. (Seksen dört yaşında vefat eden babam, son günlerine kadar kaybolan yüzlerce kitabının isimlerini saydı, durdu, hatırladı)
Daha sonraki yıllar içerisinde olanaklarımız arttıkça, evimizdeki kitap sayısı da hep arttı ve eşimin de aynı derecede kitap sevmesi kendi evimizde de zengin bir kütüphane oluşmasına neden oldu.
Mağusa'ya kalıcı bir eser kazandırma düşüm, kitapları da Mağusa kadar sevdiğimden, geniş imkânlara sahip bir kütüphane oluşturma üzerinde yoğunlaşıyordu....
Bu yoğun duygularımla önce, 'Eski Mağusa'yı Koruma ve Yaşatma Derneği'ni, Mağusa'ya gönül vermiş arkadaşlarla kurarken, Sevgili Kentimize hizmet verme heyecanını yaşadık.
Fakat bu heyecanlara rağmen asıl düşlerimin bir dernek çatısı altında hayatiyet kazanması pek de mümkün görünmüyordu. Dahası, imkânsızdı...
Ne yapacağıma, nasıl yapacağıma ilişkin düşüncelerim beni zorlayıp dururken, yıllardır, Mağusa'lı bir gazeteci olarak gazete yazılarından, haberlerinden, şiirlerinden ve diğer kültürel-sanatsal çalışmalarından bir 'Mağusa sevdalısı' bildiğim Araştırmacı-Yazar Bülent Fevzioğlu'ndan gelen 'Mağusa adına bir kültür-sanat-araştırma ve yazın vakfı kurma' önerisini, hiç tereddütsüz kabul ettim.
'Düşlerim' gerçekleşiyordu....
Eşim de aynı duygu ve düşünceleri yıllardır taşıdığından, bir aile vakfı olarak kısa adı SAMTAY olan '[Suna ve Ata Atun] Mağusa Tarihini Araştırma ve Yazın Vakfi'nı süratle kurduk. Bu noktada Bülent Fevzioğlu'na teşekkürü bir gönül borcu biliyorum. Kendisi, yılların birikimi ve fikir sermayesi olan çok çeşitli kitapları yanında, yıllarca araştırma yaptığı arşiv nitelikli bilgilerle dolu dosyalarını hiçbir karşılık beklemeden Vakfımıza bağışladı.
Bülent, ilk yayımladığı şiir kitabı 'Sancılı Kan Yumağı'ndaki bir şiirinde oğluna seslenerek, şöyle yazmıştı:
Sana benden kalacak satmazsak şayet
Kitaplarımdır oğlum
Bir de alnımın teri....
Sen, kitaplarınla alın terini, koca bir kentin kullanımına verdin Sevgili Bülent ! Sana, bu kentte yaşayan ve daha sonra yaşayacak olan herkeslerin teşekkür borcu vardır...
Vakfın kuruluşu, kuruluş senedi ve tanıtım amblemi hep üç kişi ile elele, omuz omuza, yürek yüreğe gerçekleşti. Ata, Bülent ve ben.
Amblemimiz : İngiliz Sömürge Yönetimi'nin Kıbrıs'ta egemen olduğu 1955 yılında kullanıma sürdüğü 15 serilik posta pullarının sonuncusundan esinlenerek [çok küçük değişikliklerle] hazırlanmıştır. Pul üzerinde, Kıbrıs Adasında uzun yıllar egemen olan Bizans, Lüzinyan, Osmanlı ve Venedik yönetimlerinin özgün armaları yer almaktadır.
Vakfımızın ilk çalışması, Eski Mağusa resimlerinden oluşan minik bir cep albümü hazırlamak olmuştur. İkinci çalışmamız elinizde tutmakta olduğunuz kitaptır. Bu kitabın hazırlanması aşamasında, her sanatçının biyografisinin en yeni bilgileri içermesi konusunda çok titiz davrandık. Pek çok sanatçı ile temasa geçerek biyografilerini kendi ifadeleri ile hazırladık. Çok keyifli ve yoğun bir çalışma idi. Bülent'in profesyonel araştırmacı olması, sanatçılara ait önceden hazırlanmış arşivleri bulunması, çalışmalarımızın süratli bir şekilde tamamlanmasında büyük etken oldu. O, titiz bir hoca, bense hocasının beğenisini kazanmak için uğraşan çalışkan bir öğrenci oldum...
Sonuç olarak;
'Mağusa Haritasında
Yüzlerinin ve Yüreklerinin
İzdüşümleri Kalmış
116 İNSAN'
ilk kitap yayınımız olarak ortaya çıktı.
Bu kitabın ortaya çıkması sürecinde hep yanımızda olan iki güzel insana mutlak surette teşekkür etmek istiyorum. Eşim, Ata ATUN ve Ürün Yayınları sahibi Metin TURAN.
Ata'ya, özellikle fotoğrafların hazırlanmasında ve bilgisayarla ilgili tüm teknik çalışmaların düzenlenmesinde gösterdiği sabır ve özen için teşekkür ederken; Metin'e, Vakfın kuruluşundan itibaren bizlere omuz vermesi, Vakfımızın Türkiye'de kabul görmesinde büyük gayret göstermesi ve Mağusa fotoğraf albümü ile bu kitabımızın baskısındaki yoğun ilgisi, katkısı ve dostluğu için... - Suna ATUN