14 yaşındaki Marie Antoinette'i 1770 yılında Fransa'ya gelin gönderen annesi Avusturya Imparatoriçesi Maria Teresa, "Fransız halkına o kadar çok iyilik yap ki, benim onlara bir melek göndermiş olduğumu söylesinler..." demişti, ama 23 yıl sonra Fransızlar bu meleğin kafasını giyotinde koparacaklardı.
Oysa kendisiyle özdeşleştirilen "Ekmek yoksa pasta yesinler!" sözü onun ağzından çıkmamıştı. Tümüyle masum değilse de bu sözün ima ettiği kadar da sorumsuz sayılmazdı, ama günün propaganda makinesi öyle etkili çalıştı ki, sonuçta yine de Fransız halkına annesinin hiç düşünemeyeceği bir biçimde hizmet etmiş oldu! O'nun üzerinden halkta yaratılan öfke ve nefret Fransız Devrimi'nin gelişmesine katkıda bulunacaktı. Hatta o kadar ki, dönemin Fransa'daki ABD elçisi ve daha sonra ABD'nin üçüncü cumhurbaşkanı olan Thomas Jefferson, "Kraliçe oImasaydı Fransız Devrimi diye bir şey de olmazdı" diye yazacak kadar ileri gitmişti.
Fransız Devrimi'nin 'aşağıdakiler'in gözüyle yazıldığı pek çok eser vardır, ama 'yukarıdakiler'in, devrimin tasfiye ettiklerinin gözüyle yazılanlar hayli azdır. Devrim sırasında Kraliyet ailesi ve soylular ne düşünüyor, ne yapıyor, olan-biteni nasıl kavrıyorlardı?
Devrimcilere hiç de sempatiyle yaklaşmayan Antonia Fraser, göz kamaştırıcı ayrıntılar ve anektodlarla zenginleştirdiği bu biyografide "Mösyö Giyotin"in kurbanlarını bir tarihsel roman kıvamında anlatıyor. (Arka kapaktan)
14 yaşındaki Marie Antoinette'i 1770 yılında Fransa'ya gelin gönderen annesi Avusturya Imparatoriçesi Maria Teresa, "Fransız halkına o kadar çok iyilik yap ki, benim onlara bir melek göndermiş olduğumu söylesinler..." demişti, ama 23 yıl sonra Fransızlar bu meleğin kafasını giyotinde koparacaklardı.
Oysa kendisiyle özdeşleştirilen "Ekmek yoksa pasta yesinler!" sözü onun ağzından çıkmamıştı. Tümüyle masum değilse de bu sözün ima ettiği kadar da sorumsuz sayılmazdı, ama günün propaganda makinesi öyle etkili çalıştı ki, sonuçta yine de Fransız halkına annesinin hiç düşünemeyeceği bir biçimde hizmet etmiş oldu! O'nun üzerinden halkta yaratılan öfke ve nefret Fransız Devrimi'nin gelişmesine katkıda bulunacaktı. Hatta o kadar ki, dönemin Fransa'daki ABD elçisi ve daha sonra ABD'nin üçüncü cumhurbaşkanı olan Thomas Jefferson, "Kraliçe oImasaydı Fransız Devrimi diye bir şey de olmazdı" diye yazacak kadar ileri gitmişti.
Fransız Devrimi'nin 'aşağıdakiler'in gözüyle yazıldığı pek çok eser vardır, ama 'yukarıdakiler'in, devrimin tasfiye ettiklerinin gözüyle yazılanlar hayli azdır. Devrim sırasında Kraliyet ailesi ve soylular ne düşünüyor, ne yapıyor, olan-biteni nasıl kavrıyorlardı?
Devrimcilere hiç de sempatiyle yaklaşmayan Antonia Fraser, göz kamaştırıcı ayrıntılar ve anektodlarla zenginleştirdiği bu biyografide "Mösyö Giyotin"in kurbanlarını bir tarihsel roman kıvamında anlatıyor. (Arka kapaktan)