#smrgSAHAF Mevlâna Celaleddin - 1986
Türk yurdunun ölümsüz varlığı, maneviyat âleminin ulu sultanı Mev-lâna hakkında kılı kırk yararcasına derin ve ince tetkiklerle dolu olan bu eser, denilebilir ki aynı konu hakkında daha anca yazılmış olan emsali arasında eşsizdir. Görüyoruz ki sayın Furuzanfer bu konu ile ilgili bütün senet ve vesikaları gözden geçirmekle beraber bu baptaki geniş tetkiklerini Mevlâna'nın kendi eserlerinin şahadetile de kuvvetlendirmiş, bütün eski kaynakları karıştırmıştır. Bu bakımdan eserin muhtevası sağlam ve itimada değer bir mahiyet kazanmıştır.
Mevlana'nın hayat tarihçesi uzun yıllardan beri yüz türlü efsane per-delerile örtülmüş olduğu için bu güzel eser gerçek tetkik ve tahlillerile o uydurma rivayetleri tasfiye etmiş, bu konuyu aydınlatmış, yani yüce Mevlana'yı hakikî çehresile tarih sahnesine çıkarmaya çalışmıştır. Her ne kadar cenabı Mevlana:
Herkes kendi zannınca oldu gönlümün yarı: Aramadı hiçkimse içimdeki esrarı, buyurmuştu. İşte Bediuzzeman'ın kitabı bu sitem dolu beytin mazmununa haklı bir cevap oldu. Öyle sanıyoruz ki, aziz müellif bu nefis eserile Mevlâna'mızın kutlu esrarına erebilmiş, ona eşsiz bir mahrem olmuştur. Gerçi birçok vesikalarla kaynaklar bizim kütüphanelerimizde de saklı kalmış, zamanın tahriplerinden kurtulmuştur, ama bu malzeme ve eski vesikaları ince bir tetkik süzgecinden geçirmek, bunların karşılaştırılması neticesinde böyle latif ve şirin bir sentez meydana getirerek böyle olgun bir esere vücut vermek kolay bir iş değildir. Bu türlü arifane eserler, Mevlevi irfanına aşina olmakla beraber geniş ölçüde tetebbu ve tahlillere de ihtiyaç gösterir.
Sayın üstad Furuzanfer ki, nefsinde birçok meziyetleri toplamış, bu konuda tam yetkili bir şahsiyet olarak tanınmıştır. Ne mutluluk ki bu kitabıyla bir yandan Mevlâna'mızın hayat ve hâtıralarını dile getirmiş, öte da kendi adını ebedileştirmiştir. -M. Nuri Gençosman (Önsözden)
Türk yurdunun ölümsüz varlığı, maneviyat âleminin ulu sultanı Mev-lâna hakkında kılı kırk yararcasına derin ve ince tetkiklerle dolu olan bu eser, denilebilir ki aynı konu hakkında daha anca yazılmış olan emsali arasında eşsizdir. Görüyoruz ki sayın Furuzanfer bu konu ile ilgili bütün senet ve vesikaları gözden geçirmekle beraber bu baptaki geniş tetkiklerini Mevlâna'nın kendi eserlerinin şahadetile de kuvvetlendirmiş, bütün eski kaynakları karıştırmıştır. Bu bakımdan eserin muhtevası sağlam ve itimada değer bir mahiyet kazanmıştır.
Mevlana'nın hayat tarihçesi uzun yıllardan beri yüz türlü efsane per-delerile örtülmüş olduğu için bu güzel eser gerçek tetkik ve tahlillerile o uydurma rivayetleri tasfiye etmiş, bu konuyu aydınlatmış, yani yüce Mevlana'yı hakikî çehresile tarih sahnesine çıkarmaya çalışmıştır. Her ne kadar cenabı Mevlana:
Herkes kendi zannınca oldu gönlümün yarı: Aramadı hiçkimse içimdeki esrarı, buyurmuştu. İşte Bediuzzeman'ın kitabı bu sitem dolu beytin mazmununa haklı bir cevap oldu. Öyle sanıyoruz ki, aziz müellif bu nefis eserile Mevlâna'mızın kutlu esrarına erebilmiş, ona eşsiz bir mahrem olmuştur. Gerçi birçok vesikalarla kaynaklar bizim kütüphanelerimizde de saklı kalmış, zamanın tahriplerinden kurtulmuştur, ama bu malzeme ve eski vesikaları ince bir tetkik süzgecinden geçirmek, bunların karşılaştırılması neticesinde böyle latif ve şirin bir sentez meydana getirerek böyle olgun bir esere vücut vermek kolay bir iş değildir. Bu türlü arifane eserler, Mevlevi irfanına aşina olmakla beraber geniş ölçüde tetebbu ve tahlillere de ihtiyaç gösterir.
Sayın üstad Furuzanfer ki, nefsinde birçok meziyetleri toplamış, bu konuda tam yetkili bir şahsiyet olarak tanınmıştır. Ne mutluluk ki bu kitabıyla bir yandan Mevlâna'mızın hayat ve hâtıralarını dile getirmiş, öte da kendi adını ebedileştirmiştir. -M. Nuri Gençosman (Önsözden)