1820'li yılların sonunda, Salzburg'ta iki ayrı evde, yaşı geçkin üç dul kadın yaşıyordu. Onlardan biri yarı yarıya kör ve yatalak olup, Sigmund Haffnergasse caddesindeki bir apartmanın üçüncü katında inzivaya çekilmişti. Ama gözleri yetirence görmese de, dairesinin arka penceresinden doğduğu şehre tepeden bakabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Diğer ikisi ise, kocaları öldükten sonra birbirlerine kenetlenmişler, Salzburg ormanın ağaçlarının gölgesindeki evlerinde, ormanın gerisinde yükselen dağları ve az ötede gürüldeyerek akan ırmağın eşsiz manzarasını seyrederken, önlerinden geçen dar ve kayalıklı patikadan muntazam bir çitle ayrılmış meyve ağaçlarıyla çevrili bahçelerinde keyif sürüyorlardı.
1820'li yılların sonunda, Salzburg'ta iki ayrı evde, yaşı geçkin üç dul kadın yaşıyordu. Onlardan biri yarı yarıya kör ve yatalak olup, Sigmund Haffnergasse caddesindeki bir apartmanın üçüncü katında inzivaya çekilmişti. Ama gözleri yetirence görmese de, dairesinin arka penceresinden doğduğu şehre tepeden bakabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Diğer ikisi ise, kocaları öldükten sonra birbirlerine kenetlenmişler, Salzburg ormanın ağaçlarının gölgesindeki evlerinde, ormanın gerisinde yükselen dağları ve az ötede gürüldeyerek akan ırmağın eşsiz manzarasını seyrederken, önlerinden geçen dar ve kayalıklı patikadan muntazam bir çitle ayrılmış meyve ağaçlarıyla çevrili bahçelerinde keyif sürüyorlardı.