-Sveta sen ne zaman Türkçe öğrendin? Sorusunu gayri ihtiyari ağzından kaçırıvermişti.
Sveta Rusya'daki sevgilisinin adıydı. Bu adı duyan eşi ise çılgına dönmüştü. Bilinçaltının gizemli motor gücü erkeğin açığını ele vermişti.
Türk kafileleri sözde ticari bir amaçla Rusya'ya gidiyorlardı. Gerçeğinde ise birçoğunun amacı Nataşalarla eğlenmekti. Kafile, Rusya topraklarına yaklaştığında, limanda bekleyen Nataşalarla karşılanıyordu. Üç beş günlük beraberliğin ardından ayrılış saati yaklaştığında, erkeklerimizden bazıları ellerinde mendilleri ağlayarak; bazıları da sızlayarak aşk kaçamaklarına yarı muzdarip veda ediyorlardı. Sanki yıldırım aşkıyla tutulmuşlar gibi bir tablo sergileniyordu.
Aynı Türk erkeklerini bir sonraki gidişlerinde de aynı Nataşa kafilesi yine aynı limanda bekliyordu. Lakin bu defa kadınlar farklı erkeklerle birlikte oluyorlardı. Yani kendi arkadaşları arasında kadınları takas ediyorlardı. Bu yeni partnerlerden ayrılışta da klasik Türk filmlerindeki sahnelere benzeyen yine aynı ağlama tabloları tekrarlanıyordu.
Dönüşte, işte, aşk kaçamağının eşleri tarafından anlaşılmaması için gerekli hiçbir önlem ihmal edilmiyordu. Rusya'ya varır varmaz yeni elbiseler satın alınıyordu. Üzerlerindeki elbiseler bir torbaya konuluyordu. Rusya'da kaldıkları sürece satın alınan ikinci elbiseler giyiniliyordu. Türkiye'ye gelişlerinde de Rusya'da satın alınan elbiseler çıkartılarak, kullanılmayan ve poşette bekleyen elbiselerle değiştiriliyordu. Böylece kaçamağı hissettirebilecek bütün deliller ayrıntılarına varıncaya kadar ortadan kaldırılmış oluyordu. (Arka kapaktan)
-Sveta sen ne zaman Türkçe öğrendin? Sorusunu gayri ihtiyari ağzından kaçırıvermişti.
Sveta Rusya'daki sevgilisinin adıydı. Bu adı duyan eşi ise çılgına dönmüştü. Bilinçaltının gizemli motor gücü erkeğin açığını ele vermişti.
Türk kafileleri sözde ticari bir amaçla Rusya'ya gidiyorlardı. Gerçeğinde ise birçoğunun amacı Nataşalarla eğlenmekti. Kafile, Rusya topraklarına yaklaştığında, limanda bekleyen Nataşalarla karşılanıyordu. Üç beş günlük beraberliğin ardından ayrılış saati yaklaştığında, erkeklerimizden bazıları ellerinde mendilleri ağlayarak; bazıları da sızlayarak aşk kaçamaklarına yarı muzdarip veda ediyorlardı. Sanki yıldırım aşkıyla tutulmuşlar gibi bir tablo sergileniyordu.
Aynı Türk erkeklerini bir sonraki gidişlerinde de aynı Nataşa kafilesi yine aynı limanda bekliyordu. Lakin bu defa kadınlar farklı erkeklerle birlikte oluyorlardı. Yani kendi arkadaşları arasında kadınları takas ediyorlardı. Bu yeni partnerlerden ayrılışta da klasik Türk filmlerindeki sahnelere benzeyen yine aynı ağlama tabloları tekrarlanıyordu.
Dönüşte, işte, aşk kaçamağının eşleri tarafından anlaşılmaması için gerekli hiçbir önlem ihmal edilmiyordu. Rusya'ya varır varmaz yeni elbiseler satın alınıyordu. Üzerlerindeki elbiseler bir torbaya konuluyordu. Rusya'da kaldıkları sürece satın alınan ikinci elbiseler giyiniliyordu. Türkiye'ye gelişlerinde de Rusya'da satın alınan elbiseler çıkartılarak, kullanılmayan ve poşette bekleyen elbiselerle değiştiriliyordu. Böylece kaçamağı hissettirebilecek bütün deliller ayrıntılarına varıncaya kadar ortadan kaldırılmış oluyordu. (Arka kapaktan)