#smrgDERGİ National Geographic Türkiye - Dosya: Britanya'nın Taş Anıtları - Stonehenge - Sayı: 86 Haziran
• Konuşan Taşlar
• Cezbedici Sibirya
• Sona Doğru
• Yaşayan Renk
• Gözler Önünde • Yanardaglarin Ayak Izi
• Afganistan'in Gizli Hazineleri - Roger Atwood
Fotoğraflar: Richard Barnes
En son bulgular ve yanıtlanması gereken yeni sorular.
Ömer Han Mesudi sır saklamayı çok iyi biliyor. Mesudi, Kabil'deki Afganistan Ulusal Müzesi'nin müdürü. Aynen, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin eline geçmesini engellemek amacıyla sanat eserlerini kırsal bölgelerde saklayan Fransız vatandaşlarının yapmış olduğu gibi, Mesudi ile güvendiği birkaç tahilwildar -anahtarcı- da ülkelerinin cehenneme döndüğünü gördüklerinde, gizlice, Afganistan'ın antik hazinelerini paketleyip ortadan kaldırdı.
Önce, 1979'da Sovyet işgali geldi ve on yıl kadar sonra da, Kabil'in büyük bölümünü harabeye çeviren içsavaş. Afgan savaş ağaları kentin kontrolünü ele geçirmek için savaşırken, savaşçılar ulusal müzeyi yağmalayıp en değerli eserleri karaborsada sattı, müze kayıtlarını ateş yakmak için kullandı. 1994'te bina bombalandı; bu bombalama sonucu en üst katı ve çatısı büyük hasar gördü. Ve son saldırı, 2001'de, eli çekiçli fanatik Taliban'ın, gruplar halinde gelip, putperestlik olduğunu düşündükleri sanat eserlerini parçalamasıyla yaşandı. İşleri bittiğinde, 2 binin üzerinde eser paramparçaydı.
O karanlık yıllarda Mesudi ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen birkaç müze yetkilisi, Sovyet işgalinden içsavaşa uzanan süreçte, 1988'de Başkanlık Sarayı'ndaki bir mahzene gizledikleri müze eserleri konusunda çıt çıkarmadılar -ve bu eserlerin arasında Afganistan'ın kraliyet mücevherleri olan ünlü Baktria altınları da vardı. Bu arada, eserlerin yasadışı antika ticareti ağı içinde parça parça satılmış ya da Taliban'ın putperestliğe karşı son saldırısı sırasında parçalanmış olması korkusunu taşıyan dünyanın dört bir yanından pek çok araştırmacı da, bu eserleri bir daha görmekten çoktan umudunu kesmişti.
2003 Ekim ayına gelindiğinde -Taliban rejiminin devrilmesinin üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçtikten sonra- anahtarcıların çoğu ya ortadan yok olmuş ya da Afganistan'dan kaçmıştı. Ve Mesudi, eserlerin savaştan sağ çıkıp çıkamadığını öğrenme zamanının geldiğine karar verdi. Çilingirlerden oluşan bir ekip, o ay, gizlenmiş kasaları açtığında Baktria altınlarının her bir parçasını, hâlâ müze çalışanlarının özenle sardığı ambalaj kâğıtlarının içinde olmak üzere, el değmemiş halde buldu. Araştırmacılar, beş ay sonra, yeraltındaki aynı mahzende gizlenmiş küçük sandıkları da açacak ve bir kez daha, ağızları açık bırakan bir keşif yapacaktı: 1930'lu yıllarda, Begram olarak bilinen bir antik yerleşimde ortaya çıkarılmış olan ve kaybolduğuna inanılan, paha biçilmez 2 bin yıllık fildişi oymalar ve cam eşyalar. Bunlar da Mesudi'nin ekibi tarafından saklanmıştı ve şaşırtıcı derecede iyi korunmuş durumdaydı.
• Konuşan Taşlar
• Cezbedici Sibirya
• Sona Doğru
• Yaşayan Renk
• Gözler Önünde • Yanardaglarin Ayak Izi
• Afganistan'in Gizli Hazineleri - Roger Atwood
Fotoğraflar: Richard Barnes
En son bulgular ve yanıtlanması gereken yeni sorular.
Ömer Han Mesudi sır saklamayı çok iyi biliyor. Mesudi, Kabil'deki Afganistan Ulusal Müzesi'nin müdürü. Aynen, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin eline geçmesini engellemek amacıyla sanat eserlerini kırsal bölgelerde saklayan Fransız vatandaşlarının yapmış olduğu gibi, Mesudi ile güvendiği birkaç tahilwildar -anahtarcı- da ülkelerinin cehenneme döndüğünü gördüklerinde, gizlice, Afganistan'ın antik hazinelerini paketleyip ortadan kaldırdı.
Önce, 1979'da Sovyet işgali geldi ve on yıl kadar sonra da, Kabil'in büyük bölümünü harabeye çeviren içsavaş. Afgan savaş ağaları kentin kontrolünü ele geçirmek için savaşırken, savaşçılar ulusal müzeyi yağmalayıp en değerli eserleri karaborsada sattı, müze kayıtlarını ateş yakmak için kullandı. 1994'te bina bombalandı; bu bombalama sonucu en üst katı ve çatısı büyük hasar gördü. Ve son saldırı, 2001'de, eli çekiçli fanatik Taliban'ın, gruplar halinde gelip, putperestlik olduğunu düşündükleri sanat eserlerini parçalamasıyla yaşandı. İşleri bittiğinde, 2 binin üzerinde eser paramparçaydı.
O karanlık yıllarda Mesudi ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen birkaç müze yetkilisi, Sovyet işgalinden içsavaşa uzanan süreçte, 1988'de Başkanlık Sarayı'ndaki bir mahzene gizledikleri müze eserleri konusunda çıt çıkarmadılar -ve bu eserlerin arasında Afganistan'ın kraliyet mücevherleri olan ünlü Baktria altınları da vardı. Bu arada, eserlerin yasadışı antika ticareti ağı içinde parça parça satılmış ya da Taliban'ın putperestliğe karşı son saldırısı sırasında parçalanmış olması korkusunu taşıyan dünyanın dört bir yanından pek çok araştırmacı da, bu eserleri bir daha görmekten çoktan umudunu kesmişti.
2003 Ekim ayına gelindiğinde -Taliban rejiminin devrilmesinin üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçtikten sonra- anahtarcıların çoğu ya ortadan yok olmuş ya da Afganistan'dan kaçmıştı. Ve Mesudi, eserlerin savaştan sağ çıkıp çıkamadığını öğrenme zamanının geldiğine karar verdi. Çilingirlerden oluşan bir ekip, o ay, gizlenmiş kasaları açtığında Baktria altınlarının her bir parçasını, hâlâ müze çalışanlarının özenle sardığı ambalaj kâğıtlarının içinde olmak üzere, el değmemiş halde buldu. Araştırmacılar, beş ay sonra, yeraltındaki aynı mahzende gizlenmiş küçük sandıkları da açacak ve bir kez daha, ağızları açık bırakan bir keşif yapacaktı: 1930'lu yıllarda, Begram olarak bilinen bir antik yerleşimde ortaya çıkarılmış olan ve kaybolduğuna inanılan, paha biçilmez 2 bin yıllık fildişi oymalar ve cam eşyalar. Bunlar da Mesudi'nin ekibi tarafından saklanmıştı ve şaşırtıcı derecede iyi korunmuş durumdaydı.