#smrgDERGİ National Geographic Türkiye - Dosya: Stres - Sayı: 105 Ocak
• STRES ALTINDA
• Bİ-YO-NİK
• ANADOLU UYGARLIKLARI Lydia
• Asya Hayvan Ticareti
• STRES ALTINDA - Robert Sapolsky
Fotoğraflar: Lynn Johnson
Bedenimiz yoğun stres durumunda beyin ve kas kapasitesini en üst düzeye çıkararak olağanüstü bir performans sergilenmesini sağlayacak donanıma sahip. Ancak uzun vadede işler değişiyor.
Şu anda bu dergiyi okuyorsanız büyük olasılıkla cüzamlı değilsiniz. Yetersiz beslenme sorununuz yok, ya da dizanterili olduğunuz için okumaya ara vererek her on dakikada bir tuvalete gitme ihtiyacı duymuyorsunuz. Yumruk büyüklüğünde karaciğer parazitleriniz de yok. Demek ki vücudunuzun yavaş yavaş sizi yarı yolda bırakması için daha yıllar boyunca bekliyor olacaksınız. Bizler, Batı toplumlarının bireyleri, yıllar içinde gelişerek vücudumuzda hasara yol açan kalp, şeker, kanser ve felç gibi hastalıklardan ölecek kadar iyi ve uzun yaşama şansına sahibiz. Yaşam süresi, kısmen genetik kurada şansınıza ne çıktığıyla yakından ilintili. Karaciğeriniz kolesterolle nasıl başa çıkıyor? Pankreasınızın salgıladığı insülin miktarı ne durumda? Sağlığınız, bunlardan daha ilginç sorulara vereceğiniz yanıtların ne olacağıyla da çok yakından ilgili. Sevilmediğinizi hissettiğinizde daha mı çok yiyorsunuz? Yaşamınızın kontrolünü elinizde tuttuğunuzu hissediyor musunuz? Sizinle aynı sosyal statüyü paylaşan insanlar yaşadığınız toplumun neresinde duruyor? Bu soruların sorulmasındaki amaç, stresi nasıl bir işleme tabi tuttuğunuz. Ki bu da benim otuz yıllık araştırma konumu oluşturuyor. Gerek laboratuvar çalışmaları gerekse Doğu Afrika'daki doğada yaşıyan babunlar üzerinde yaptığım araştırmalardan çıkardığım sonuç, konunun sadece organ ve hücrelerinizin strese gösterdiği reaksiyondan sağlığınızın nasıl etkilendiğinden ibaret olmadığı yönünde. Bir diğer önemli nokta da hayatın karşınıza çıkardığı zorlu durumlarla -bu, iş yerinizdeki despot bir patron, ya da bugünlerde çoğu kişinin başına geldiği gibi işsiz ya da patronsuz kalmanız olabilir- beyninizin nasıl baş etmeye çalıştığı. Savanada bir babun da, işsiz bir memur da olsanız stres aynı zamanda, yaşadığınız toplumdaki statünüz, daha da önemlisi statünüzü nasıl gördüğünüzle de yakından bağlantılı. Stresin sizi yiyip bitirmemesi için ne yapmalı? İsterseniz önce stresin ne olduğuyla başlayalım. Vücudunuz ideal bir sıcaklığa, tansiyona, enerji için kanda gerekli glikoz seviyesine ulaşarak, dengede kalmak için hiç durmadan çalışır. Stres tetikleyiciler ise bu dengeyi bozan herhangi bir etken olabilir. Savanada yaşayan bir zebraysanız eğer, peşinizden koşup sizi avlamaya çalışan bir aslan olabilir örneğin. Kaçmak için her şeyden önce kaslarınıza gerekli gücü sağlayacak acil enerjiye gereksinim duyarsınız. Yani "stres tepkisi"nin en önemli görevlerinden biri, depolanmış enerjiyi en hızlı sürede dolaşımdaki basit hali olan yağ asidi ve glikoza dönüştüren epinefrin (adrenalin olarak da biliniyor) hormonunu salgılamak olur. Kalp atışı, kan basıncı ve solunum hızı artar. Kaslara üç yerine iki saniyede ulaştırılan enerji, doğal olarak hayatta kalma şansını artırır. Bu sırada stres hormonları, özellikle de glukokortikoidler beyni ele geçirerek duyuları daha güçlü hale getirir. Öğrenme ve hafıza yetilerini güçlü kılar.
• STRES ALTINDA
• Bİ-YO-NİK
• ANADOLU UYGARLIKLARI Lydia
• Asya Hayvan Ticareti
• STRES ALTINDA - Robert Sapolsky
Fotoğraflar: Lynn Johnson
Bedenimiz yoğun stres durumunda beyin ve kas kapasitesini en üst düzeye çıkararak olağanüstü bir performans sergilenmesini sağlayacak donanıma sahip. Ancak uzun vadede işler değişiyor.
Şu anda bu dergiyi okuyorsanız büyük olasılıkla cüzamlı değilsiniz. Yetersiz beslenme sorununuz yok, ya da dizanterili olduğunuz için okumaya ara vererek her on dakikada bir tuvalete gitme ihtiyacı duymuyorsunuz. Yumruk büyüklüğünde karaciğer parazitleriniz de yok. Demek ki vücudunuzun yavaş yavaş sizi yarı yolda bırakması için daha yıllar boyunca bekliyor olacaksınız. Bizler, Batı toplumlarının bireyleri, yıllar içinde gelişerek vücudumuzda hasara yol açan kalp, şeker, kanser ve felç gibi hastalıklardan ölecek kadar iyi ve uzun yaşama şansına sahibiz. Yaşam süresi, kısmen genetik kurada şansınıza ne çıktığıyla yakından ilintili. Karaciğeriniz kolesterolle nasıl başa çıkıyor? Pankreasınızın salgıladığı insülin miktarı ne durumda? Sağlığınız, bunlardan daha ilginç sorulara vereceğiniz yanıtların ne olacağıyla da çok yakından ilgili. Sevilmediğinizi hissettiğinizde daha mı çok yiyorsunuz? Yaşamınızın kontrolünü elinizde tuttuğunuzu hissediyor musunuz? Sizinle aynı sosyal statüyü paylaşan insanlar yaşadığınız toplumun neresinde duruyor? Bu soruların sorulmasındaki amaç, stresi nasıl bir işleme tabi tuttuğunuz. Ki bu da benim otuz yıllık araştırma konumu oluşturuyor. Gerek laboratuvar çalışmaları gerekse Doğu Afrika'daki doğada yaşıyan babunlar üzerinde yaptığım araştırmalardan çıkardığım sonuç, konunun sadece organ ve hücrelerinizin strese gösterdiği reaksiyondan sağlığınızın nasıl etkilendiğinden ibaret olmadığı yönünde. Bir diğer önemli nokta da hayatın karşınıza çıkardığı zorlu durumlarla -bu, iş yerinizdeki despot bir patron, ya da bugünlerde çoğu kişinin başına geldiği gibi işsiz ya da patronsuz kalmanız olabilir- beyninizin nasıl baş etmeye çalıştığı. Savanada bir babun da, işsiz bir memur da olsanız stres aynı zamanda, yaşadığınız toplumdaki statünüz, daha da önemlisi statünüzü nasıl gördüğünüzle de yakından bağlantılı. Stresin sizi yiyip bitirmemesi için ne yapmalı? İsterseniz önce stresin ne olduğuyla başlayalım. Vücudunuz ideal bir sıcaklığa, tansiyona, enerji için kanda gerekli glikoz seviyesine ulaşarak, dengede kalmak için hiç durmadan çalışır. Stres tetikleyiciler ise bu dengeyi bozan herhangi bir etken olabilir. Savanada yaşayan bir zebraysanız eğer, peşinizden koşup sizi avlamaya çalışan bir aslan olabilir örneğin. Kaçmak için her şeyden önce kaslarınıza gerekli gücü sağlayacak acil enerjiye gereksinim duyarsınız. Yani "stres tepkisi"nin en önemli görevlerinden biri, depolanmış enerjiyi en hızlı sürede dolaşımdaki basit hali olan yağ asidi ve glikoza dönüştüren epinefrin (adrenalin olarak da biliniyor) hormonunu salgılamak olur. Kalp atışı, kan basıncı ve solunum hızı artar. Kaslara üç yerine iki saniyede ulaştırılan enerji, doğal olarak hayatta kalma şansını artırır. Bu sırada stres hormonları, özellikle de glukokortikoidler beyni ele geçirerek duyuları daha güçlü hale getirir. Öğrenme ve hafıza yetilerini güçlü kılar.